Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bu hükümet (Anasol-DC) bağımsız ve özgür bir hükümet değildi. 12 Mart sonrasında kurulan Erim Hükümeti ne kadar bağımsızsa bu hükümet de o kadar bağımsızdı. Erim Hükümeti, muhtırada yazılan talimatlar doğrultusunda icraat yapmıştı. Yamalı bohça niteliğindeki Yılmaz Hükümeti de 28 Şubat'ın dayattığı 18 maddelik talimat doğrultusunda icraat yaptı. Darbecilerin hükümetten istedikleri en önemli şey imam-hatiplerin orta kısmının kapatılması ve imam-hatip lisesi mezunlarının da ilahiyat fakültesi dışındaki fakültelere gitmelerinin önlenmesiydi. Hükümet göreve başlar başlamaz bütün mesaisini bu işe yoğunlaştırdı. (...) Bu sonuç, 8 yıllık kesintisiz ilköğretim metoduyla alındı. (...) Üniversiteye girişte katsayı oranları değiştirilerek, imam-hatip lisesi mezunlarının ilahiyat dışında tercih yapmaları fiilen önlendi. (...) Hükümet dini eğitimi sınırlama bağlamında Kur'an kurslarına başlama yaşını da yükseltti. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olmayan Kur'an kurslarını kapattı. (...) Süreç içinde muhafazakâr kimlikteki rektörler görevlerinden alındı. Ayrıca başörtüsü yasağı bütün üniversitelerde sıkı bir şekilde uygulanmaya başlandı. Başörtülü öğrenciler, sınavlara ve üniversitelere alınmadılar. İktisadi alanda da muhafazakâr şirketler devlet kurumları eliyle köşeye sıkıştırıldılar. Hukuka uymayan yöntemlerle bazı şirketler iflas ettirildi; bazıları ise küçülmek zorunda kaldı. Tarihte ilk defa, daha önceki darbelerde görülmedik bir şekilde, sermaye ikiye ayrıldı: Laik sermaye ve muhafazakâr sermaye. Yeşil sermaye olarak fişlenen şirketler iflasa sürüklendiler... (...) 1997 yılında siyasi liderler bağlamında en önemli olay, MHP genel başkanı Alparslan Türkeş'in 4 Nisan 1997 günü vefat etmiş olmasıdır. Türkeş'in ardından, çekişmeli ve çatışmalı geçen kongre sürecinde Tuğrul Türkeş'i geride bırakan Devlet Bahçeli, 6 Temmuz 1997 günü MHP'nin yeni genel başkanı olmuştur. (...) Eski Refahçılar, 25 Şubat 1998 günü Fazilet Partisi'ni kurdular. Partinin genel başkanlığına, Erbakan'ın mutemet adamı Recai Kutan getirildi. Bu tarihten itibaren parti içinde, alttan alta gelişen bir ayrışma başladı. Bir tarafta Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk ve Şevket Kazan gibi gelenekçiler; diğer tarafta ise, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi yenilikçiler olmak üzere parti ikiye bölündü. Milli Görüş camiası içinde, İstanbul Belediyesindeki başarılı hizmetleriyle Erdoğan lider adayı olarak ön plana çıkmıştı. Erbakan ise kendisine sadık olan Kutan'ı tercih etmişti. Erdoğan'ın popülaritesinin yükselişinden darbeciler de rahatsızdı. Darbeciler, Erbakan'dan sonra, Erdoğan'ı da durdurmak için devreye yargıyı soktular. (...) Erdoğan'ın Siirt'te yapmış olduğu bir konuşmada Ziya Gökalp'e ait bir şiiri okuması (...) hakkında dava açıldı. Şiirde geçen “minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız” ifadeleri suç kabul edildi ve 12 Şubat 1998 günü Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde dava açıldı. 21 Nisan'da Erdoğan 10 ay hapis cezasına mahkûm oldu. Belediye başkanlığından da düşürüldü. (...) 1998 yılı itibariyle, dış konjonktür, özellikle de Ortadoğu'da siyasi dengeler değişmişti. Türkiye'nin de Suriye'ye baskı yapmaya başlamasıyla Öcalan'ın Suriye'de barınması, Eset rejimi açısından imkânsız duruma geldi. Türkiye'nin savaş da dâhil bütün imkânları kullanacağını açıklaması üzerine Suriye rejimi Öcalan'ı ülkeden çıkardı. Yunanistan'a giden Öcalan bu ülke tarafından kabul edilmedi. Daha sonra gittiği Rusya'da da barınamadı. İtalya'daki komünistlerin desteğiyle bu ülkeye giden Öcalan, Türkiye'nin baskısı sonucu burada da barınamadı. Güney Afrika'ya gitmek isteyen Öcalan, ABD'nin Güney Afrika'yı uyarması sonucu bu ülkeye de gidemedi. En son Kenya'ya giden Öcalan, ABD'nin Türkiye ile işbirliği yapması sonucunda Türkiye'ye teslim edildi. (...) Öcalan'la ilgili süre(cin) başlangıcında Mesut Yılmaz başbakandı, sonunda ise Ecevit başbakan olmuştu. Dolayısıyla bu “başarı"nın siyasi getirisini Ecevit elde etti. Eylül 1998'de Başbakan Mesut Yılmaz'ın koalisyon hükümetine yönelik, Türkbank'ın özelleştirilmesi sürecinde yolsuzluk yapıldığı iddiaları gündeme getirilmiştir. Bu iddiaları destekleyen ses kasetinin ortaya çıkması üzerine konu meclise getirildi ve hükümet hakkında gensoru önergesi verildi. Gensoru önergesine, hükümeti dışarıdan destekleyen CHP de destek verince 25 Kasım 1998'de hükümet düştü. Bu hükümet tarihe, yolsuzluk suçlamasıyla düşürülen ilk hükümet olarak geçti... Cumhurbaşkanı Demirel, yeni hükümeti kurma görevini birinci partiye, yani RP'ye vermesi gerekirken 4. parti konumundaki DSP lideri Ecevit'e verdi. 2 Aralık'ta görevi alan Ecevit, beklendiği gibi hükümeti kuramadı ve görevi 21 Aralık'ta Demirel'e iade etti. Hükümetin düşmesi üzerine demokratik teamül gereği en büyük partiye hükümeti kurma görevi verilmesi gerekirken, Cumhurbaşkanı Demirel tarafından 23 Aralık günü yetki verilen (eski DYP'li) bağımsız milletvekili Yalım Erez bir hükümet kurma girişiminde bulunmuş fakat bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Erez 6 Ocak 1999 günü görevi iade etti. İki aya yakın süren bir hükümet bunalımından sonra Cumhurbaşkanı Demirel tarafından, 7 Ocak günü yeniden görevlendirilen DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, bir erken seçim hükümeti kurma vaadi ile ANAP ve DYP'nin dışarıdan desteğini alarak hükümetini kurdu. Bu seçim hükümeti 17 Ocak 1999'da Meclis'ten güvenoyu alarak göreve başlamıştı ve 18 Nisan 1999'da seçim yapılması kararlaştırılmıştı.
Sayfa 246Kitabı okudu
·
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.