Gönderi

“Yaşamımdaki sorunların kökünde yatan sebebin gizli kalmasını ve bu sorunların hiçbir zaman çözüme ulaşmamasını mı tercih ederdim? Yoksa sorunlarımın kökündeki düşünce ve duyguların görünür olmasını ve çözülmesini mi?” Sorunlarımız neden var sizce? Onları çözecek kapasitemiz olmadığı için mi orada öylece duruyorlar? Hayır... Sorunun temelindeki duyguyu ve düşünceyi görmemekte direndiğimiz ve bu yüzden de hakiki çözümü algılayamadığımız için oradalar. Öz farkındalığı yüksek biri için çözümsüz bir sorun yoktur yeryüzünde. Özünün farkında, duygu ve düşünceleriyle bağlantıda olan kişi, her an ne yapmak gerektiğini bilir. Zihni, tüm evreni kurgulayan tek zihinle her an bağlantıda olduğu için, tüm cevapların ve çözümlerin kendi içerisinde mevcut olduğunun bilincindedir. Cevaplara ulaşamıyor olmak, çözüm kapasitesine sahip olunmadığı anlamına gelmez. Kişinin kendiyle vakit geçirmediği, kendini kabul etmediği, cevapların ve çözümlerin bulunduğu yerden kaçtığı anlamına gelir. Yaşamınızdaki sorunlar kendinizden kaçtığınız için devam eder. Kaçmıyor olsaydınız, her problemin çözümünün, her sorunun cevabının, lazım olan yol haritasının ve yaşam amacının zaten kendi varlığınızda mevcut olduğunu görürdünüz. Yaşam, özüyle bağlantıda yaşayanlar açısından çok kolay. Bir cevap arıyorsam gözlerimi kapatıp kendi kendime kalmam yeterlidir. Aradığım bütün cevaplar varlığımda mevcut zaten. Meditasyon yapmak da buna benzer. Eğer kendi kendinize kolayca kalabiliyor olsaydınız zaten sorun yoktu, meditasyon öğrenmeye ihtiyacınız olmayacaktı. Gözlerinizi kapatacaktınız, kendi kendinize bol bol vakit geçirip, aradığınız cevaplara ulaşacaktınız. Telefonunuzu şarj etmek gibi, kendinizi bir süre şarj edip yola devam edecektiniz... Ne var ki bu o kadar kolay değil artık... Neden? Çünkü çocukluğunuzdan beri kendinizden kaçıyorsunuz. Kendi kendinize kalmamak için binlerce bahaneniz var. Gözlerinizi kapatıp kendinizle saatlerce baş başa kalmak da yanınızda bir yol gösteren olmadığında öyle kolay olmuyor. Çünkü kendinizle kalmaya başladığınız an, yıllardır biriktirdiğiniz duygularla, düşüncelerle ve bedensel hislerle yüzleşmeye başlıyorsunuz. Eliniz ayağınız titreyebiliyor, karıncalanabiliyor, başınız dönebiliyor, bedeninizi kaşıntı basabiliyor. Bir an çok sinirlenebilir, bir an kahkahalara boğulabilirsiniz. Ağlayabilirsiniz, yorgun hissedebilirsiniz, bedeninizdeki ağrılar bile artabilir. Karşımıza en sık çıkan deneyimse, meditasyon sırasında uyuyakalmak... Demem o ki ilk meditasyonlarınız uykuda geçebilir... Sisteminizde öz farkındalık eksikliği olduğu için, biriken yorgunluğunuz su yüzüne çıkar, böylece uykunuz gelir. Gayet olağan... Engel olmaya çalışmayın. Uykuya direnmeyin. Bedeniniz dinlenmesi gerektiği kadar dinlensin. Meditasyona uyanık devam edebileceği seviyeye gelene kadar sabredebilmelisiniz. Nefes alıp verme şekliniz değişebilir. Kulak çınlaması, omuzlarda, boyun bölgesinde veya bedeninizin herhangi bir yerinde uyuşmalar ya da ağrılar oluşabilir. Bunlar da olağan... Korkulacak bir şey yok. Her biri birer iyileşmedir aslında... Meditasyon sırasında bu deneyimler oluştuğunda veya başka düşüncelere daldığınızda olana hiçbir anlam yüklemeden tekrar mantraya geri dönün. Eğer durum sizin açınızdan dayanılmaz bir hal alırsa, mantrayı tekrarlamayı bir süre bırakabilir, sakin bir şekilde yere uzanarak dinlenebilirsiniz. Kendinizi rahatlamış hissettiğinizde meditasyona geri dönebilirsiniz. Meditasyon sırasında zihninizi durdurmaya çalışmayın. Yaşamak ve deneyimlemek gereken veya gerekmeyen hiçbir şey yok. Ne olursa olsun tekrar mantraya geri dönün ve meditasyona devam edin. Etrafınızda evcil hayvanlar ve çocuklar olmamalı bu süreçte.
·
108 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.