Gönderi

258 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 25 hours
BEYAZ DİŞ - JACK LONDON
Beyaz Diş, ne kadar okunması kolay ve akıcı bir kitap olsada bence arka planında insan hayatına çok gerçekçi göndermeler yapan bir eser. Eser başlangıcı, asıl hikayeden kopuk başlıyor gibi gözüküyor ancak aslında değil. Jack London, kitabın başında seyahat eden 2 adamın ve köpeklerinin kurt sürüsü (ki Beyaz Diş'in annesi de bu sürü içerisinde) ile olan mücadelesi ile başlıyor kitabına. Beyaz Diş'in annesi olan yarı kurt yarı köpek Kische, seyahat eden köpekleri kendine çekerek birbir ölümlerine neden oluyor. Sonra adamlaradan biri köpeğini kurtarmak için kurt sürüsünün üzerine yürüyünce onunda ölümüne şahit oluyoruz. Geriye kalan adam ise kensini savunarak ve aklını kullanarak bir şekilde hayatta kalıyor. Aslında bu ilk bölümden yazar bize kitabın geçtiği çevreyi çok iyi bir şekilde anlatıyor; ancak bence bu tasvirler sadece belli bir çevre için değil, aynı zamanda hayat içinde. Zayıf olan ölür, güçlü olan yaşar. Zayıfın öldüğü bir dünyada zayıflıklarla ve travmalar ile dolu birey nasıl olur da hayatta kalır? İşte hikaye burada başlıyor. Ailesini küçük yaşta kaybetmiş, etrafı onu yerle bir etmek isteyen kötülüklerle dolu olan ayrıca diğer bireylerden farklı olduğu için dışlanan ve alışık olmadığı bir ortamda sürekli dışarıdan gelen negatif müdahalerle yaşan Beyaz Diş. Ana karakter aslında hayat savaşına bir-sıfır geride ya da daha düşük bir puan tablosu ile başlayan biri, travmalarla uğraşan ve hayatta kalmaktan başka şansı olmayan bir birey. Üstüne üstük bu travmalarla boğuşmak için savaş meydanında kendinden başka kimsesi yok. Eminim bu yazıyı okuyan bir çoğumuza çok tanıdık gelen bir tablo. Aslında Beyaz Diş işte tam orada, içimizde bir yerde. Toplumun bir yerinde sessizce içindeki fırtınanın içinde boğuşuyor. Biz sadece fark edemiyoruz çünkü bu fırtınalar herkeste farklı bir şekilde dışa vuruyor. Bu dışavurum Beyaz Diş'te agresiflik ve saldırganlık ortaya çıkıyor. Kendine kimseyi yaklaştırmıyor ve yaklaşanlara saldırıyor. Beyaz Diş'in saldırganlığını kitabın bütününde çok net görüyoruz aslında. Ancak benim değinmek istediğim özellikle bir bölüm var ki içindeki agresif tavır içinde yinede içinde bir yerde iyileşme umudunu asla bırakmadığı. Gri Kunduz ve ailesini kamp yaptıkları yerden ayrılırken Beyaz Diş, kamp ortamında yaşadığı olumsuzuluklardan bıkıyor ve vahşi hayata gitmek istediğine karar veriyor, sahibinden kaçıyor. Kaçtıktan sonra etrafında güvenebileceği biri olmadığı gören ve yalnızlıktan korkan Beyaz Diş, otuz saat boyunca durmadan koşarak sahibini buluyor. Şimdi gelin bir hayat bağlantısı daha kuralım sizinle. Hayatınızdaki içten içe sizi yıkan zehirli ilişkiler. Neden onlardan ayrılmamız bu kadar zor oluyor hiç düşündünüz mü? Tabiki çeşitli nedenler vardır ama ben Beyaz Diş'kine değineceğim. Yalnızlık korkusu. Hayatta yalnız kalmak insanı her zaman korkutur, sırtını dayayabileceği bir duvar arar birey. Ama bazen o duvarın çıkıntıları sırtına batar, sırtını çizer ve kanatır. Yine de duvar oradadır işte. Tek dileği budur: Sırtını dayayacağı bir duvar. İşte bu duvarın yokluğunu istemez birey. Onun dik durmasını sağlayan şeyin duvar olduğunu sanar durur; vücudundaki omurgaya ve kemiklere bakmadan. Bence kitabın sonunu çok konuşmaya gerek yok ancak şunu söyleyebilirim. Kişi antidepresanını sonunda bulur aslında. Bu bazen hayatını ilk döneminde olur bazende Beyaz Diş gibi hayatının son kısımlarında. Yine de her zaman bir umut vardır.Jack London aslında bir kitap yazmamış sadece, toplumun her bireyinin içinde bir kez olsun bulunduğu bir süreci yazmış. Yani hayatı.
Beyaz Diş
Beyaz Diş
Jack London
Jack London
Beyaz Diş
Beyaz DişJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202076.9k okunma
·
71 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.