Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
“Yalnızca akşam yaşar Hâşim, Dranas geceye saplanır, Nâzım’da sabahın büyülü gücü salınır, Asaf ne geceyi ne gündüzü tanır, şimdidedir, şimdide.“ Bu kitap üzerine bir inceleme yapmak fikrimde yoktu. Zira herkes bilirdi
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
’ın az sözle çok şey anlatma sanatının üstâdı olduğunu, anlaşılmak için değil anlamak için şiirler yazdığını… Zordur dili üstadın, incedir, hoştur amma ki anlamak yürek ister işte… Ee herkes biliyor bunu, ben neyin incelemesini yapacağım derken aşağıdaki şiiri okuyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Kitabın 59. Sayfasındaki şiir bahiste geçen. Onunla başlamalı söze, neyle bitecek bakalım ilhamlar gelende. Kitabın 76. Sayfasında şunları söyler: “Sözün bitim yerini olay ya da konu seçmez, söz seçer. Başlangıcını da olduğu gibi.” Bismillah. ŞİMDİNİN Şimdi ben neden mi güler? Şimdi ben bir başka bana, Bir başka şimdiden baktığımdandır... Şimdi bu müzik neye çalmakta, Ne var ona böylesine dalmakta? Uçurumlarla dağlar birbirinden çıkmadır. { Zamanı vurgular şairimiz, zamanı tanıtır zamanı tanımayan, anın farkına varmayan bize. Zamanın onu değiştirdiğini anlatır. “Sen değiş ki, dünyan değişsin.” Sözünü anlatır şu mısralar. Şair değişmiştir, acılarını kendi şeyhi bilir. Acılarıyla olgulaştığını görür. Acılarıyla barışır. Şimdi geçmiş gelecek arasında kalmadığında güzeldir. An, şu andır. Şimdisidir mutluluğunun kaynağı. Geçmiş geçmiştir, gelecek henüz gelmemiştir. Şu an nefes almakta, bir şimdi şiirini yaşamaktadır… Şair esasen kendisiyle de barışır, kabuk bağlayan yaralarına gülücükler çizmeye başlayınca. Uçurumları ve dağları anar son mısrasında. Acı da, sevinçte bendedir. İnsan mutsuzken de insandır, kutluyken de. Şair kendi sırrını çözmüştü. Kainat olduğunu görmüş. Züpte-i alem oluşunun sevincini dökmüştü satırlarına. Bakış açısını değiştirince, kendi beninin güzelliğini tatmıştı. İçini bir çoşkudur kaplamıştı.} Selam verdim, görmedin, ne zaman, şimdi. O şimdi benimdi, bu senin şimdi. Şimdilerin kimi güldürür, kimi ağlatır. {Şair üzülünce içi yine buhran dolar. Şimdide kendini bulup mutluluğa ermişken, sevdiceği selamını almayınca içinde hüzünden ülkeler kurulmuştur. Şimdi kiminde heyhat, kiminde hayat.} Renklerin, seslerin, sözlerin anlamı, ağırlığı, Kendileriyle ve öbürleriyle duyarlığı, uyarlığı Bir de uymazlığı, duymazlığı, sağırlığı vardır. {En başta bir sözle başlamıştık öyle değil mi? Sözle devam edelim o vakit, şair söz diyende insanı kasteder. Kimi vakit olur sevdiğidir bu, kimi vakit olur kendisi… Bazende sözü söz olduğu için anlatır. Kulaktan girip kalbe inen, dilden çıkandır söz. Sözün zahiri ağırlığı bedene ilişince kişi bitap olur, bedbaht olur. Bazen bir söz duyar olduğun yerde çakılı kalırsın, iyice yahut kötüce. Bazen bir insan görür bütün ömrün ebedi yükü omuzlarına çöreklenir, iyice yahut kötüce.
İzdiham Dergisi
İzdiham Dergisi
dergisinde şu satırlar yazar: “İnsanı bu denli mutlu eden bir duygu nasıl felaketinin de kaynağı oluyor?”} 'Bir şulesi var ki sem-i Çan’ın Fanusuna sığmaz asumanın' Çok şimdiler
Şeyh Galip
Şeyh Galip
’in malıdır. (Mumunun öyle bir alevi var ki Gökkubbe denen fanusa sığmaz!..) { İnsan öyle bir kainat taşır ki, kainata sığmaz, kainattan münezzeh olan Rab, denizlere kumlara sığmazda mümin kulun kalbine sığar işte. Birçok kimse bu sırrı
Şeyh Galip
Şeyh Galip
ile görmüştür.
Şeyh Galip
Şeyh Galip
hakiki aşkı yazdıklarıyla, yaptıklarıyla insanların gönlüne ilmek ilmek örmüştür. Şimdinin sırrının insanı kainat olduğu sırrına götürdüğünü; hem de bir sözle, insanla bu sırra erdirdiğini hangi kullar fark etmişti} Şimdi buradaydı, nerede, oradaydı, görmedin mi? Ben ora, sen bura, sen ora, ben bura dendikçe, Şimdi bir şey olsadır, hem bir şey olmasadır.. Şair 61. Sayfada şunları yazar: Ne zaman, ora'sı dense, Aklıma bura'sı gelir. O bunu benimce bilse; Yer nasıl oraya gider, Orası kiminle gelir. Boşalır bir zaman yer'den, Bir yaşam iki yön verir. İkiye boşalan yerden Burası oraya gider, Orası buraya gelir. { Şairin orası dediği sevdiceğinin gönlü, burası dediği sevdiceğinin gönlündeki yeri… Bir şeyler olsun ister insan. Şu olmazlar bir an önce olsun. Kavuşmak istersin ama kavuşursan istemediğin bir hayatı yaşayacağını bilirsin. Kavuşmak istemezsin. Benden uzak dursun dersin, o senden uzak durdukça, kendini ondan korudukça canın yanar, ezilirsin. Kavuşmak istersin, şimdini kurtarmak için. Daha binlercesi sıralanır, insanın kalbine çiviler çakılır.} Şair 30. Sayfasında şu şiiri döker yürek pınarından: Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor, Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben.. Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz, Kimseye sezdirmeden. Ve onların kalplerinin arasını (sevgiyle) birleştirdi. Eğer yeryüzündeki şeylerin hepsini infâk etseydin (verseydin), onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Ve lâkin Allah, onların arasını birleştirdi. Muhakkak ki O; Azîz’dir, Hakîm’dir. [ENFÂL SURESİ 63] Allah’ın kalpleri bir kılması, şüphesiz tevhid sırrında gizlidir. İki kulun kalplerini sevdirmesi ve kendine çıkarması… } ŞİMDİNİN şiirinin devamı şöyledir: 'Ne meyle ne ney-u neyle simdi, Gönül eglenmeyor bir şeyle şimdi' Şimdiden
Fuzuli
Fuzuli
uzanmış olmalıdır. { “Ne şarap ne de kamıştan çalgı olan ney, hiçbir şey eğlendirmez şimdi.” Şair mutsuzluktan şimdisini kaçırır. Onu evvelce mutlu eden şey acının kalesine sığınır. Çıkmak bilmez, insan yalnızlığa çakılır. Eskiden onu mutlu eden nice şey artık keyif vermez. Acıdan kaçtıkça acılaşır. Bu sebepten
Cahit Zarifoğlu
Cahit Zarifoğlu
der ya: “Acını bastırma, baskılama. İnsan bastırdığı duygunun esiri olur.” Diye. İnsan hangi yolda yürürse o yola benzer. Dağda yürürse, dağlanır. Göğe yürürse, göğe bir merdiven dayanır. Aşkla yürürse, aşklanır, aşklaşır, aşk olur.
Fuzuli
Fuzuli
bu beyti yazarken mutsuzluğundan uzanmıştır şaire göre. Son beyitte bana şunu hatırlattı: “Uyku belki de kurtuluş oluyordu acılardan, anılardan…”} Bir şimdiden bir şimdiye köprü kurarlar Da balıklar üstünde
Yunus Emre
Yunus Emre
deye geçerler. Benim çocukluğumdaki yunuslar yuvarlaktır. 'Deryada deryalıklar, suda oynar balıklar, Ne bu sevda olaydı, ne de bu ayrılıklar' Çocukluklar çocuklardan azdır. Bir şimdisi acıdır şairin bir şimdisi mutluluk. Mühim olan ikisi arasındaki bağı bulmak. Hiç kaybetmemektir. Ne derdin, ne mutluluğun sonsuz olmadığını bilmektir. Ölmeden önce ölmek sırrını bu satırlarda bulmaktır. Bu dünyada hancı gibi olmaktır. Her başlangıcın bir bitişe, her bitişin bir başlangıca gebe olduğunu derûni olarak hissetmektir. Ne demişti bir şair: “Ne dem bâki Ne gam bâki Gerisi takdir-i ilâhi…” Şairin bu satırlarda ne söylediğini hala merak ederim ama naçizane yorumum şudur: Yuvarlak yunus dünyayı temsil etmekte. Balıklar da insanları. Biz sırrını bilmeyiz amma ki bastığımız yer ahiretin tarlası olan mekandır. Dünya deyu geçersin, şimdini yaşayıp hissetmediğinden farkına dahi varmazsın amma dünya ahiret biletinin kesildiği yerdir. Herkes bu dünyadaki konumunu bilmekle yükümlüdür. Derya deryalıktır, su balıkların mekanıdır. Ben bilseydim yerimi, sever miydim o yari? Olur muydu bu mert sevda, bu hoyrat ayrılık… Bu dünyadaki yerimi bilseydim, yurdumu bilseydim, tarlamı (kadınlar sizin tarlanızdır ayeti) bilseydim gelir miydi bu başıma gelenler? Sezen Aksu bir türküsünde şunları yazar: “… Yerimden, yurdumdan oldum aman Har ciğerimi dağlar Var git turnam, tez haberimi uçur Dedim, “Dağ kavuşmaz, insan kavuşur” … Benim derdimle yedi cihan dolar Dedim, “Hakka ulaşır bütün yollar” Bu kısmın sön cümlesi benim ciğerimi dağlar, gözlerim dolar, yazamam. Varın gidin okuyun hissedin kafi gelecektir. Bu yara da bir gün geçecektir.} “Neye yaklaştımsa sonu uzaklık ve kırgınlık Anla ki yok Allah (c.c)` dan başkası ile yakınlık.” Şair 98. Sayfada yalnızlardan şöyle bahseder: “Penceresi dışına kapanmıştır, kapısı içine örtük. Yalnız, bin yıl yaşar kendini bir an’da. Yalnız’ın nesi var, nesi yoksa tümü birdenbire’dir.” { Bu satırlar
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
’ın ‘Birdenbire’ şiirini anımsattı. “Her şey birdenbire oldu. Kız birdenbire, oğlan birdenbire; Yollar, kırlar, kediler, insanlar... Aşk birdenbire oldu, Sevinç birdenbire.”
Halide Edib Adıvar
Halide Edib Adıvar
“Ateşten Gömlek” kitabının 160. Sayfasında: “Onun ruhumda karıştırmadığı bir nokta, altüst etmediği bir köşe kalmadı. Her şey birdenbire yıkıldı. Her bağ çözüldü, her insan siması soldu. Dünya simsiyah oldu; yalnız o, ateşten dudakları, zehirli gözleriyle yegane şey olarak karşıma dikildi durdu. Bütün arzum onun arkasından koştukça insandan uzaklaşan yüzüne yaklaşmak, gözlerinin, dudaklarının arkasındaki o harikulade şeyi (ölüm mü, hayat mı bilmiyorum) almak. Onun gözleri, dudakları ne ifade ederse, onun ben en muti esiri oldum.”
Oğuz Atay
Oğuz Atay
“Bir Bilim Adamının Romanı” Kitabının 128. Sayfasında: “Her şey birdenbire oldu, diyor şair. Yani bir de bakıyoruz sabah oldu. Zaten olacaktı, diyoruz. Peki nasıl oldu? Ne oldu? Zor zamanlar nasıl geçirildi? İnsan ne kadar üzüldü? Kendini nasıl yıprattı, bir gün unutulacağını bildiği halde?..” } Ne olacak simdi, ne olmuşdu, komşuda yangın çıkmıştı, Sönmüştü, külleri uçuşmuştu, başıma yağmıştı. Bu çizgiler, bu aklar, o ani yangınından kalmadır, Ne olduysa için-için ve neler de olmadıysa, Hiçbir zaman demedimdi bir hiç için. O konak asıl şimdi yanmaktadır. Yâdıma bir şiir düştü: Yanmak ister gönül, pişmek sen diyârında Ruhun mirâcına varmak, sidretûl müntehaya. Olmadı bir çakıl taşı olmak, bilinmeyen yollarda Ya da arş-ı aladan bakmak sana yükselmek gibi mâveraya... Erhan Keklik Şüphesiz hamdım, piştim, yandım, sırrı son kısımda buyurulandır. Hz. Mevlana, Şems'ten önceki hayatını "Hamdım", Şems'i tanıdığı dönemi "Piştim", Şems'ten sonraki ömrünü ise "Yandım" diye tanımlamıştır. O'na ulaşmak için pervane gibi ateşe düşmek gerekir. "Pişmek", "Yanmak" gerekir... Yunus Emre; "Bir ben var benden içre" Mevlana; "Hamdım, Piştim, Yandım" Muhammed; "Ölmeden önce ölünüz” İsa; "Birken iki olunuz" Sonuçta; Ruh, Can, Beden (Kabuk) (Kapı - Serdar Öktem 355) Define bulamazsın eşmeyince, Ya kalp nasıl arınır pişmeyince?
Yunus Emre
Yunus Emre
Akıl, kalp, ruh. Bilmek, bulmak, olmak. Şairimiz 81. Sayfada şunları yazar: “Aklıyla gönlünü okşar gönlüyle uyandırır aklını, Her an bir ölüye ağlar yaşamlarla betik arasında” Aylardır yollardaydım, bu yüzden yol yorgunuydum. Gerçi yol, insanı olgunlaştırıyor. Yol yorgunlu biraz da “ol”yorgunludur. Ben de yollarda “ol”maya çalışıyordum “hamdım, yandım, piştim” diyebilecek miyim? Der
İskender Pala
İskender Pala
eserin birinin birinde. “Dışarıdan bakınca bu daldan ne olur dersin, ocağa atarsın köz olur. Amma ki, nasipli dalla nasipli ağaç buluşunca olmaz denilenler olur. Fakat hangi dal hangi ağacın nasibi onu bilmek gerek. Yoksa fidan büyümez, filiz gelmez. Hadi oldu diyelim, meyvesi acı olur yenmez. Aşı yapacaksan nasibi bileceksin. Kaderi zorlamayacaksın ama zuhûr gördüğünde kaçmayacaksın. “ { Mâvera 17. Bölüm - 32:48 }
Fatih Duman
Fatih Duman
’ın “Sır” kitabında 49. Sayfada ise şunlar yazar: Şehzade Süleyman ve Yahya Efendi süt kardeştirler. Bir gün ata binip ilerlerlerken karşılarında Hızır belirir ve onlara şunları söyler: “Senin yarını sen, senin yarını sen tamamlarsın. Bilin ki bir, iki yarımdan olur. Ayrı olursa bir olunmaz." Yahya Efendi türbesine geçen gittiğimizde çıkışta bir sahafta durduk. Birkaçımız kitap alırken birkaçımız onları bekledi. Gözümüze ilişen Van Gogh resimli tişörtlerden birinde şu yazmaktaydı: “There is no blue without yellow and orange.” Kainatı okursan hakikatler bir bir önüne serilir, inan görecek göz sana verilir, sen yeter ki o yolda olmayı bil… İlim, irfân ve hikmet. Bilmek, bulmak ve olmak. Kainatın sırrı, burada gizlidir muhakkak. Rabbimin Rahman isminin tecelli hülâsasıdır ki, bir şarkıdan şu sözler düştü yâdıma: “Bir elmanın yarısı biri sensin biri ben…” İki fâninin Rabbin izniyle bir kalpte birleşmesi, iki yarımın tam etmesi, hamken aşkta pişmesi, o aşktan geçmesi, Rab için vazgeçmesi, ve yanması… Allah aşkı için, Allah’a aşkından yanması. Yandıktan sonra küle dönmesi, hiç olması, Anka kuşu gibi… Anka kuşunun hikayesini bilir misiniz? Anka kuşu, ölümünün yaklaştığını hissetmeye başladığı an kendisine kuru dallardan bir yuva inşa etmeye başlar ve bunu ne olduğu bilinmeyen bir zamkla sıvar. Daha sonra yuvanın içinde güneş ışınlarının kuru dalları yakarak yuva içinde ölmeyi bekler. Yanarak ölür ve sonrasında küllerinden doğar. Bu misalde olduğu gibi, insanın küllerinden doğması ama hikâyenin sonunda yine küle dönmesi… Hiçlik makamı.
Yunus Emre
Yunus Emre
’nin imdisi, demidir, demlendir… Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur, Bir dem gelir şâdân olur, bir dem gelir giryan olur. Bir dem sanırsın kış gibi, şol zemheri olmuş gibi, Bir dem beşâretten doğar, hoş bağ ile bostan olur. Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez, Bir dem dilinden dürr döker, dertlilere derman olur. Bir dem çıkar arş üzere, bir dem iner taht-es serâ, Bir dem sanırsın katredir, bir dem taşar ummân olur. Bir dem cehâlette kalır, hiç nesneyi bilmez olur, Bir dem dalar hikmetlere, Câlînus û Lokmân olur. Bir dem dev olur ya peri, viraneler olur yeri, Bir dem uçar Belkıs ile, sultân-ı ins û can olur. Bir dem varır mescitlere, yüz sürer anda yerlere, Bir dem varır deyre girer, incil okur ruhban olur. Bir dem gelir İsa gibi, ölmüşleri diri kılar, Bir dem girer kibr evine, Fir’avn ile (Firavunla) Haman olur. Bir dem döner Cebrail’e, rahmet saçar her mahfile, Bir dem gelir gümrah olur, miskin Yunus hayran olur. Velhasıl dostlar söze başlayanda ne demiştik? “Sözün bitim yerini olay ya da konu seçmez, söz seçer. Başlangıcını da olduğu gibi.” Anlayabilirseniz ağlayabilirsiniz, ağlayabilirseniz susmanın kalelerine sığınırsınız. Söz manasını yitirir sizde. Söz siz olursunuz. Sizinle başlayan macera yine sizinle biter. Daha iyisini seçmeye gerek yok kelimelerin, yoğun bir inceleme oldu bilincindeyim, şöyle bitirelim: konuşmak küçülür-küçülürse adı değişir susmak olur ağlamak büyür-büyürse adı değişir susmak olur / syf. 90 Şair 92. Sayfasında “Şiirlerine uzanır, susmalarını çoğaltmak için…” Der ebedi hayat uykusuna bedenini salar. Ölmeden önce ölmek sırrına vakıf olan şairimiz, ölümün tatlı uykusuna dalar. Vesselam.
Dokuza Kadar On
Dokuza Kadar OnÖzdemir Asaf · Yapı Kredi Yayınları · 202321,9bin okunma
·
1.196 görüntüleme
Elفida okurunun profil resmi
Kaleminize mi sağlık diyim yoksa ağzınıza mı çok güzel bir inceleme olmuş tebrik ederim 🌼🌹
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.