Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

392 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Herşey düşüncelerimizin güzelliği ile yoluna girer
O an içinde bulunulan durumda, duygu kimdeyse sınav ondadır. (s:34) Başkasının enerji alanına girmek ruhumuzda var bizim. Kimi zaman haksızlığa uğrayan bir yakınımız savunamamışsa hakkını, yahut evladımız bir şekilde ikili ilişkilerinde problem yaşamış ve konuşamamışsa, kısacası başkasının sınavı olup halledemediği durumlara müdahale ederek o işi çözmek egomuzu tatmin etse de, çoğu zaman bu başkasının enerji alanına girmektir. O sebepten çoğu çocuklar büyüseler de kendi işlerini hala ebeveynleri halleder. Çünkü hayatla olan sınavında soruları ve sorunları hep anne ve babası çözmüş, tabiri caizse elini hayat kalemine değdirmeden narin büyütmüşlerdir kuzularını. Dikkat etmek lazım. Bazen aşırı sevgi dahi bencilliktir. Farkında değiliz. Kendini bilen haddini bilir, haddini bilen Rabbini bilir.. (s:35) O'nu ﷻ bulan neyi kaybetti, O'nu ﷻ kaybeden neyi buldu?? Hakikaten önce varoluş nedenini sorgulayıp kendisini mutlu edecek, sabah uyandığında enerjik olmasını sağlayacak sevdiği bir işi, hobisi olmadığı taktirde günlük rutinlerde mutluluğu bir yere kadar baki kalabiliyor insanın. İçsel huzur ancak neyi neden istediğini, yahut da gerçekten yaptığın şeyi isteyip istemediğini net olarak bilmekle başlıyor. Diğer yandan ise dünyasal yani bir bakıma maddeden oluşan her şey bir yere kadar götürüyor bedenini. Çünkü belli bir doygunluktan sonra ruh her şeyde mana aramaya başlıyor. Hazların ve heveslerin isteği bitmemekle birlikte, birşeyin seni tıkadığını farkediyorsun zamanla. Yazarın da dediği gibi: "Manevi olarak kalbinizde ilahi aşkı açmadığınız sürece, yaptığınız kişisel gelişim çalışmaları, sizi ruhsal olarak belli bir yere kadar besliyor ve daha sonrasını başaramamaya başlıyorsunuz. Yani bir şeyler hayatınızda takılıyor ve tekrar sil baştan geri dönüyorsunuz. Hayat bir nevi tekrar içerisinde sizi girdaba sürüklüyor." (s:35) Tekrara düşmemek için maneviyatını sağlamlaştırmak şartlaşıyor. Fakat insan kafasındaki sorularla ve çelişkilerle ya maneviyatını tamamen köreltiyor yahut da çıkış yolunu inançsızlıkta buluyor. O sebepten atalarımızdan gördüklerimizle değil,İslam'ın asıl kaynaklarından öğrenip imanımızı güçlendirmemiz gerekiyor. 1995'te bir takım vesilelerle Müslüman olan bir müziseyinin konuşmasına şahit olmuştum, diyordu ki: "Kuzenim beni bir kadir gecesi günü bardan alıp zorla camiiye götürmüştü ve herkes namaz kılarken ben en arkada sadece onları izliyor ve imamı dinliyordum. O sırada imam kunut dualarını okudu. Bir anda tüylerim ürperdi, Allah'ın varlığını hissettim. Fakat bulunduğum konum ve hayatım öylesine güzel ve konforluydu ki Allah ile bir anlaşma yaptım : "Allah'ım evet varsın fakat ben bu hayatımı değiştirmem" dedim. Çünkü, eğer O'na ﷻ inanırsam en sevdiğim işimden ve konfor alanımdan çıkacaktım. " diyor ve devamında ise herkesin aradığı soruyu cevaplıyor bir bakıma :" Günahhkar olan korkuyor inanmaya. Eğer inanırsam her şeyden vazgeçmem gerekiyor ve ben vazgeçemem, yeniden hep günah batağında kaybolurum " diye düşünüyor. " Oysa ki Din Günahkar için vardır." Evet İslam; iman eden, ama nefsinin hileleriyle kötülüğe düşen, sonra pişman olan ve yeniden düşen, düştüğüne utanan, utandığı için huzuruna gelmeye ar eden, ar ettiği için daha çok uzaklaşan kulları için vardır en çok da. İşte maneviyat güçlenirse, hiçbir günah bizi O'ndan ﷻ hakiki anlamda koparamaz. Can çıkmadıkça her nefeste ümit vardır elbet. Gelelim kitap hakkındaki düşüncelerime : Kitabın genel konusu hastalıklarımızın düşünsel sebepleri! Olumsuz düşüncelerimiz ile bedenimizi nasıl hasta ettiğimiz! Ve bundan nasıl kurtulacağımız, kendi kendimizi nasıl düşünsel olarak tedavi edeceğimiz hususunda yazılmış güzel bir eser. Kitabın özeti ise: Affetmek, herşeyi ve herkesi. Gerçek manada affedebilmek. Bütün geçmişini, kötü yaşanmışlıkları, haksızlıkları, iftiraları, aklınıza gelebilecek bütün kötü ve olumsuz her bir şeyi affetmek, kızgın, kırgın, küskün olduğumuz kişilerle helalleşmek ve onları hayatımızdan göndermek. Ruhumuzu ve bedenimizi Allahu Teala'nın ilahi akışına bırakarak şifalandırmak. Kendimizi sevmek, hayatı ve yaşamayı sevmek. Her şeyden önce Allahû Te'âla'nın bize verdiği emanet bedenimize sahip çıkmak, ruhumuzu iyileştirerek kendimize yardım etmek. Kulağa zor geliyor biliyorum. Kimse için değil, herkesi kendimiz için affedersek herşey yoluna girecek bi iznillah.. Zaten hep en zoru başarmakla başlar bazı güzellikler, öyle değil mi? Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar.
Mucize Şifa
Mucize ŞifaBülent Gardiyanoğlu · Destek Yayınları · 2016140 okunma
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.