Gönderi

576 syf.
10/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Artı Kültür Sanat fanzini için
Merve Okulu
Merve Okulu
ile birlikte irdelediğimiz Üç İstanbul incelemesi . Mithat Cemal Kuntay’ın Üç İstanbul romanı İstanbul’un üç ayrı dönemini; Abdülhamit’in son yılları (istibdat dönemi), 1908 ihtilaliyle iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki yönetimindeki yılları (meşrutiyet dönemi) ve Birinci Paylaşım Savaşı’nın son bulmasıyla başlayan Mütareke yılları (işgal dönemi) toplumsal yapısını ve dönüşümünü Adnan karakteri üzerinden gösterir. Romana estetik açıdan bakalım: Dil ve anlatım Roman üçüncü tekil kişi olarak anlatılmakta olup bazı mektup bölümlerinde birinci tekil kişi olarak da karakterler romana girmiştir. Dönemine göre anlaşılır bir dille yazılmış olmasına karşın günümüz Türkçesine çevrilmesi genç kuşaklara erişmek için gereklidir. Yazar gereksiz sözcük kullanımından kaçınmış ve romanı nedensellikler üzerine örmüş, canlandırmalarla zenginleştirmiştir. Karakterler Adnan: 93 Osmanlı-Rus Savaşı sonra- sında annesiyle Edirne’den muhacir olarak İstanbul’a gelmiş ve İngiliz Sait Paşa’nın yalısına sığınmıştır. Babası, henüz Adnan sekiz yaşındayken savaşta vefat etmiştir. Darüşşafaka’da okumuştur. Annesi ile birlikte Aksaray’da yaşamaktadır. Hukuk mezunu olup Sabah gazetesinde yazarlık yapmaktadır. Kendisine göre hayatta her şey rastlantısaldır ve gerçekleri kendine göre yorumlar. 93 Harbi ve muhacirlerle ilgili bir siyasi roman olan “Yıkılan Vatan”ı yazmaya çalışır fakat asla bitiremez. Eylem adamı değildir ve çelişkiler içinde yaşar. Söz gelimi Hidayet’i beğenmiyor fakat onun gibi olmak istiyor, öte yandan Şair Raif’i beğenmesine rağmen onun gibi olmak işine gelmiyor. Dönemlere göre maddi gücü ve statüsü değişmektedir. Kadın düşkünü olup kadınlar noktasında da omurgalı bir duruş sergilememektedir. Şair Mehmet Raif: Romandaki ender iyi karakterlerden biridir. Adnan gibi 93 Harbi muhacirlerindendir. Fakat zorluklarını daha fazla çekmiş ve sokakta büyümüştür. Abdülhamit’i sevmez bundan kaynaklı Hidayet’ten hoşlanmaz. Az konuşur. Dinlediği şeyleri kendi kendine reddeder yahut kabul eder. Cevap vermeyi fazla görür. Hidayet: 27 yaşında, Abdülhamit’in Bala rütbeli jurnalcilerindendir. Bir iş yapmaz, maaşını saraydan alır. Gündüz saraydan para alıp gece saraya sövenlerdendir. Yalancıdır çünkü yapmadığı şeyleri yapmış, gitmediği yerleri görmüş gibi etrafındakilere anlatır. Ateşenaval Naşit: Belkıs’ın amcaoğludur. Abdülhamit döneminde babası müteahhitlerle iş birliği yaptığı için zengin olan Naşit, Meşrutiyet döneminde de Adnan’la dostluğundan kaynaklı zengindir. Adnan’ın dalkavukluğunu, Adnan’la dost görünerek yapar. Adnan’a adabımuaşeret öğretmektedir. Mütareke döneminde olaylar onun konağının çevresinde gelişir. Süleyman: Eski Jön Türklerdendir. Dönem adamıdır. İstibdat’ta Hidayet’in dalkavuğu, Meşrutiyet’te Adnan’ın vekil harcı, Mütareke’de ise Naşit’in özel kâtibi olur. Tek gözlüklü, yalancı, jurnalcidir. Sacit’in başından geçenleri kendi başından geçmiş gibi anlatır. Maliye Nazırı: Dürüst ve namuslu bir adamdır. Harcını borcunu bilir. Çalmaz ve kimseyi jurnal etmez. Dağıstanlı Hoca pek misafirin gelmediği konağının tek misafiridir. Dağıstanlı’yla sohbetlerinde doyasıya Abdülhamit’i eleştirir. Tevfik Hoca: 93 Harbi’nde şehit olan iki kardeşini, 25 milyon insanın kendisine borcu olarak görür. Babası dilenerek ölmüştür. Adnan’la birlikte Darüşaffaka’da okumuş, hukuk mezunudur. Abdülhamit düşmanlığı nedeniyle Adnan ve Moiz’e dost görünür. Zengin olunca ise Abdülhamit’e eskisi gibi kızmaz. Dönemin adamı olur. Üçkâğıtçı, düzenbaz, güvenilmez biridir. Zengin olduğunda sarığı atar, daha da zengin olunca eşini boşar. Adliyede Kardinal Tevfik olarak bilinir Moiz: Adnan ile Tevfik Hoca’nın hukuktan sınıf arkadaşlarıdır. Daha sonra Adnan’la birlikte Sabah gazetesinde yazar olur. Yahudi kökenlidir. Meşrutiyet döneminde zenginleşir. Savaş zenginlerindendir. Senih Efendi: Tapu müdürüdür. Macide’yle evlenir. İlk karısından olan kızı Melahat’ı Adnan’a vermek ister. Macide’nin kendisini aldattığını öğrendikten sonra felç geçirip yatalak kalır. Evinin geneleve dönüştüğünü görür, Macide’ye gelip giden adamları yattığı yerden izlemek zorunda kalır. Sakallı Vasfi: Dönemin adamı olup, Adnan’a kin ve düşmanlık besler. Bundan kaynaklı Adnan’ı jurnal eder. Hırsızlık yaptığı için memuriyetten atılmıştır. Kadınlarla parası için evlenir. Kadınların parası bitince de boşanır. Karısı Seniha ise sevici yani lezbiyendir. Macide: Senih Efendi’nin ikinci eşi. Genç, güzel bir kadın. Eşini Süleyman’la aldatır. Süleyman’a yazdığı mektubu görünce eşi felç geçirir. Adnan’dan hamile kalır ve çocuğu gizlice doğurur. Adnan sonrası Çilli Mahmut’la evi geneleve dönüştürür. Örge Canlandırma ve nedenselliklerle desteklenmiştir. Adnan’ın yazmaya çalıştığı romandaki anlatılar ve çeşitli mektuplarla örge güçlendirilmiştir. Yazar, kişiler üzerinden dönemsel olayları anlatarak romanı örmüştür. Uzam-Zaman Romandaki zaman; 93 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra başlayıp Cumhuriyet Dönemi’ne kadarki süreçte geçer. Olaylar Abdülhamit-Meşrutiyet-Mütareke dönemlerinde gelişir ve Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte sona erer. Romanda uzam İstanbul’dur. İstanbul’un ilçeleri, bu ilçelerde bulunan saraylar (Yıldız, Dolmabahçe), konaklar (Hidayet-Adnan-Naşit ) ve mahalleler olayların gerçekleştiği yerlerdir. Çatışmalar Adnan’ın İç Çatışmaları Bütün roman boyunca Adnan’ın iç çatışmalarını görürüz. Adnan sürekli bocalayan, tutarsız bir karakterdir. Kendi içinde çatışır. Adnan roman boyunca inandığı ve savunduğu şeylerin tam tersini yapmaktadır. ►Romanıyla ilgili düşüncelerini bir türlü yazıp tamamlayamıyor. ►Süheyla’yı sevdiğini düşünüyor fakat başka kadınlarla birlikte olup, onu aldatıyor. ►Mezun olduğunda ne adliye de çalışmak ne de avukatlık yapmak istiyor. Yazar olup, üne kavuşmak istiyor. Ama bunların yerine Meşrutiyet döneminde avukatlık yapıyor. ►Birlikte olduğu kadınlara sahip çıkacağını düşünüyor fakat kadınlar yardım beklediğinde onları yüzüstü bırakıyor. ►Mektupçu tarafından bekletildiği için Süheyla’ya ders vermekten vazgeçiyor. Ertesi gün ise dersler için görüşmeye gidiyor. ►Erkânı Harp Mareşali’nin saray adamı olmasından rahatsız olsa da Hidayet’in ricasıyla Erkânı Harp Mareşali’nin kızına ders vermeye gidiyor. ►Hidayet’i beğenmese de onun gibi olmak istiyor. Şair Raif’i beğense de onun gibi olmak istemiyor. ►Belkıs’ın kendisini beğenmemesinden kaynaklı boşanmak istese de kulüpte oyun oynadıktan sonra bundan vazgeçer. Adnan ile Belkıs Arasındaki Çatışma Belkıs, Adnan’ı sürekli küçümsemektedir. Adnan Meşrutiyetle birlikte zenginleşse de Belkıs onun üstündeki kıyafetleri beğenmeyip Adnan’a: “Zengin oldun evet ama sınıf atlayamadın” imasında bulunuyor. Adnan da Belkıs’ın babasının hırsızlığı, vatansızlığı üzerinden Belkıs’ı küçümsemektedir. Adnan ile Sakallı Vasfi Arasındaki Çatışma Sakallı Vasfi, Adnan’a diş biliyor ve onu jurnalliyor. Adnan ile Süheyla Arasındaki Çatışma Adnan, Süheyla’ya ders verirken aşkını anlatamamasından kaynaklı bir çatışma var. Adnan ile Hidayet Arasındaki Çatışma Adnan, Hidayet’i saraya yakın ve saray jurnalcisi olarak tanımladığı için onun gibi olmak istemiyor. Adnan ile Macide Arasındaki Çatışma Macide’nin hamile kalmasından sonra Adnan çocuğun aldırılmasını istiyor fakat Macide çocuğu doğuruyor. Sınıf Çatışmaları ►Belkıs’la Adnan arasındaki çatışmaların temelinde sınıf çatışması var. ►Belkıs’ın inci gerdanlığı Ahmet Cevat’ın çalındığının bilinmesine karşın Uşak Ahmet suçlanır, alt sınıftan olduğu için. ►Adnan’la Bahriye Miralayı Hüsrev arasında sınıf farkı var. Hüsrev aristokrat sınıftan olduğu için Abdülhamit’i eleştirme hakkına sahiptir. Adnan; ‘‘(...) zenginlik onlarda, güzel kadın onlarda, saraya sövmek yine onlarda.’’ diye düşünerek Hüsrev’in yerinde olmak ister. Adnan, Süheyla’yla evlenmek istediği zaman Cemafer, Adnan’ın paşa soyundan olmadığı için bu evliliği onaylamaz. Ta ki araştırılıp bir paşa soyu bulunana kadar. ►Belkıs, Rus prensiyle sınıfı kaynaklı evlenir. ►Belkıs; maddi olarak zorlanır, alt sınıfa düştüğünde de çalışmak için İstanbul yerine tanınmadığı için Amerika’yı tercih eder. Zengin-fakir çatışması Belkıs’ın gerdanlığının çalındığı gece Adnan, felaket anlarında zenginlerin bir araya toplandığının farkına varır. Oysa annesi fakir olduğu için yalnız ölmüştür. Yoksulluk, açlık değil yalnızlıktır. Nesneler –Nesnelerin Birliği Romanda kullanılan nesneler işlevlidir. İşlevsiz nesne yoktur. Nesneleri sıralayacak olursak: Konaklar: Yazar romanında İstanbul’daki egemen çevreyi konaklar üzerinden gösterir. Bu nedenle konaklar, gösteren nesne işlevi görür. İstibdat döneminde Hidayet’in konağı, İttihat ve Terakki döneminde Adnan’ın konağı, Mütareke dönemindeyse Naşit’in konağıdır. Şark Odası: Romanda şark odası zenginlik göstergesi olup, zengin kişilerin elinde sıra- sıyla yer değiştirir. Romanın başında Hidayet’in konağında yer alan “şark odası” sonradan zengin olan Adnan ve Moiz arasında rekabet sebebi olur. Açık arttırmayla Moiz’in eline geçer. Adnan’ın Romanı: “Yıkılan Vatan” adlı romanın bitmemesi, özelinde yazar Adnan’ın karakterini ortaya koyar ve okuyucuya bunu gösterir. Sarı Fitil: Çocuk düşürme ilacı olarak kullanılır. Macide, Adnan’ın getirdiği sarı fitili kullanmayarak Adnan’la aynı fikirde olmadığını, çocuğu doğurmak istediğini bize gösterir. Smokin Giymek: Smokin giymek sınıfsal bir ayrıcalıktır. Arabalar: ►Romanda kullanılan arabalar gösteren nesnedir. Moiz ve Adnan Hidayet’in arabasıyla çalıştıkları gazeteye bırakıldıklarında, gazetenin sahibi arabayı görür. Adnan’ın Hidayetle ilişkisi olduğunu anlar ve Adnan’a zam yapar. ►Macide genelev işlettiğinde Arap Avnullah ve saray ferikinin arabalarını Macide’nin evinin önünde gören mahallelinin Macide’ye bakış açısı değişir. Macide’nin saygınlığı artar. Mahalleli iş bulmak için Macide’den aracı olmasını ister. Nesne Olarak Görülen İnsanlar: ►Raşel, Adnan’ı nesne olarak görür. Onunla zenginliğini, mücevherlerini, kürklerini balolarda sergiler. Başka zengin birini bulup, balolara gidebildiğide de Adnan, önemsizleşir. ►Adnan, ilişki içinde olduğu kadınları nesne olarak görür. Kendisine yük olacağını hissettiği zaman da onlardan kurtulmanın yollarını arar. ►Belkıs, Adnan’ı nesne olarak görmektedir. Yoksul düşmemek ve alıştığı yaşamı sürdürebilmek için Adnan’la evlenir. Fakat Adnan yoksullaşınca da onu boşar. Kalpak-Şapka: ►Adnan’ın evinde bulundurduğu kalpak, kendisine Mütareke döneminde bir makam veya Ankara’dan bir davet beklentisi olduğunun göstergesidir. ►İstibdat döneminde “üç şapka” Osmanlı’nın yönetimindeki gayrimüslimleri göstermektedir: Rambert, Berje, Hügnan. Ben: Uşak Ahmet’in kolundaki benle, Macide’nin Adnan’dan gizli doğurduğu oğlu olduğunu anlıyoruz. Mektuplar: ►Macide’nin Süleyman’a yazdığı mektup ilerletici nesne. Sonrasında bu mektup yüzünden Senih Efendi felç geçirir ve yatalak olur. Macide ise genelev işletmek mecburiyetinde kalır. ►Sacit’in Adnan’ı kötüleyen mektubu ilerletici nesnedir. Bu mektubun bir kopyasını çıkaran Süleyman, Adnan’ın yanında çalışmaya başladığı zaman Sacit’i işe almamak için bu mektubu kullanır ve Sacit kovulur. ►Süheyla’nın Adnan’a yazdığı mektup ve kullandığı zarf, hem gösteren hem de ilerletici nesnedir. Adnan öldükten sonra zarfın içinde kendi mektubunu değil Belkıs’ın fotoğrafını gören Süheyla, hem zarfı hem de “Yıkılan Vatan” romanının taslaklarını yakar. Para: 500 lira Osmanlı hazinesinin boşaldığını gösterir. Lamba: Senih Efendi’nin evindeki fanustaki iki lamba sadece özel günlerde yanmaktadır. Melahat’ı istemeye geldiklerinde bu lambalar yanar. Bu sayede gelenin, önemli bir misafir olduğu anlaşılır. Diş Ağrısı: Macide, Süleyman’la buluşacağı zaman dişinin ağrıdığını iddia etmektedir. Bu yüzden her dişi ağrıdığında Süleyman’la buluşmaya gittiğini anlarız. Nedensellikler Adnan’ın Darüşafaka’ya Girişi Sait Paşa, Adnan’ı Galatasaray Sultanisi’ne sokmak için Abdülhamit’ten izin alacakken Ali Suavi olayı meydana gelir. Sait Paşa’nın endişelenmediğini gören padişah, Sait Paşa’yı sürgüne gönderir. Adnan, bundan kaynaklı Darüşşafaka’ya gider Satılan Küpe Adnan, maliye bakanının kızına ders vermek istemez fakat annesi Şefika Hanım’ın rahatsızlığı ve evdeki ihtiyaçları için satılan küpenin ihtiyaçları karşılayamamasından kaynaklı ders vermek zorunda kalır. Toplumsal çözümleme Romanda üç ayrı dönem İstanbul’u anlatılmaktadır. Toplumsal çöküş, Abdülhamit döneminde Osmanlı kasasında 500 lira dahi kalmadığı, ülkenin padişahın jurnalcileriyle dolduğu, soysuz bir aydın grubunun yerleştiği, devlet dairelerinin (Ereğli Kömür-Haydarpaşa Tren Garı-Reji İdaresi) yabancılar tarafından özeleştirildiği, devletin kendi bankasını koruyamayacak duruma geldiği gözler önüne serilmiştir. İttihat ve Terakki dönemindeyse yönetimdeki kimseler halktan çok kopmuş, savaş sayesinde zenginleşmiş insanlar yer alır. Sarıkamış olayında Enver Paşa’nın, kendi mağlubiyetini örtmek için Alman komutanın arabasıyla Kars’tan birkaç gün içinde ivedilikle gelip basına ve halka sansür uygulamıştır. İzlek Bir toplumda yönetime gelen her sınıf baştan devrimcidir. Ama bu sınıf bir süre sonra yozlaşır, iktidara gelirken öne sürdüğü savlarını unutup otokrasi veya diktatörlüğe evrilir.
Üç İstanbul
Üç İstanbulMithat Cemal Kuntay · Oğlak Yayıncılık · 20202,476 okunma
··
186 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.