Gönderi

Eden
Varlığını bile unutmuşum, ne okusam diye kitaplığa göz gezdirirken denk geldim. Bu kitabı kendim satın almışım gibi hatırlıyorum ama emin değilim. Sena'nın okumam için aldırdığı kitaplardan olabilir ama bu naylon hafızaya güvenip iki laf etmeye gelmez, insanı yarı yolda bırakır. Kitabı alışımdan çok sonra (yani kısmen yakın gelecekte) ve sürekli olarak gerçekleştiği için hatırladığım bir şey var ama kitaba dair; Mizu'nun birçok sefer ayrı sebeplerden Martin Eden'ı bana benzetmesi. Onunla sıkça buluştuğumuz bir dönem vardı. Yazmakla yeni tanışıp içimde bolca heves taşıdığım vakitler. Her şey hakkında olduğu gibi yazmakla alakalı da hislerimden bahsediyor olmalıyım. Yazdıklarımı sahilde ona okuduğumu falan hatırlıyorum. Böyle anların sonunda ya da başka bir konu konuşurken aniden söylerdi işte bana. Çoğu kez okuma önerisi olarak da sundu. Kitabın henüz yüzüncü sayfasındayım, şimdiye kadar okuduğum kısımlarda Mizu'ya hak verdiğim bölümler oldu. Anlatmaya başlamadan önce, bu kitabı okumayı bu kadar ertelememin sebebi hakkındaki tahminimi de söyleyeyim. Sanırım okuyacağımdan emin olduğum için. Diğer kitapların da bir yere gittiği yok ama bu kitap bir şekilde o kadar fazla "o bizden ya" havası uyandırmış ki durmadan ötelemişim. Evdeki kitaplıkta bulunduğunu bildiğim için de İstanbul'da olduğum dönemler kütüphaneye gidip alasım gelmedi. Vaktinin eninde sonunda geleceğini düşünüyordum ki geldi. Benzerlik kısmına geri dönüyorum ama önce farklılıklardan bahsedeyim. Başlamadan da belirteyim her kitaptaki karakteri bu şekilde "şurası bana benziyor, burası farklı" diye irdelemiyorum. Bunun gibi bazı kitaplara çeşitli nedenlerden dolayı "önilgi" ile yaklaşıyor insan. İlk farklılığımız bedensel. Eden kaslı, güçlü bir adam, benim alakam yok. Onun gibi hayat dolu, enerjik bir halim de yok, Squidward'le yarışım kimi zaman. Kısmen önemli olan diğer bir fark ise onun görmüş geçirmiş halinin bende bulunmaması. Her ne kadar arzuluyor olsam da bahsedilesi hayat tecrübeleri konusunda eksiğim maalesef. Kendimi bildim bileli, bana göre, tekdüze bir hayatın içindeyim. Elle tutulur farklılıklar bitti. İlk benzerlik olarak toplumsal hiyerarşide üst kademeyi arzulamayı, bunun sebebinin ise tek bir kişiye duyduğu aşk olmasını söyleyebilirim. Mizu bunu fark etti mi emin değilim. Kitaptaki tüm benzerlikleri bu şekilde Mizu ile ilişkilendirecek miyim peki? Yazıya geçirmesem bile evet. Bu sınıf atlama meselesi herkes için geçerli olabilir aslında. Özellikle modern yaşamda başarı öyküsü olarak bolca pazarlanan bir şey. (ki başarı olabilir gerçekten) Bu tezgahın bir parçası olmayan niceleri de vardır elbette ama bizim merceğimiz istemeden de olsa bu girdabın içinde bulunanları inceliyor. Dediğim gibi mesele ortak, farklılıksa kişinin bunu hangi sebeple istediğinden çıkıyor. Kitapta geçen avukat gibi üç dolar ile başlayıp ayda otuz bin dolar kazanmak için olabilir. Rahat yaşam, özgürlük vs. gibi biçok neden olabilir. Hatta kimi zaman ne için olduğunu bile bilmeden... Martin Eden ve ben ise aşkımızdan istiyoruz bunu. Olayı çok basite indirgiyormuşum gibi mi duracak bilmiyorum ama üniversitedeyken okulu bitirmeye dair hissettiğim tek itkinin sebebi eski sevgilimdi. Kendim için istemediğim bir şeyi onunla birlikte olabilmek için istemiştim. Tekrar dikkat çekmek istiyorum. Herhangi bir insanı etkilemek için statü veya parayı hedefleyen bir itki değil bu bahsettiğim. Ne olduğunu merak ediyorsanız açın kitabı okuyun. Yine bu sınıf meselesiyle alakalı başka bir örnek; tatilde denize gitmek. Ailecek hiç yapmadık biz bunu, sebebi para, oradan da sınıfa geliyoruz işte. Ben başkalarıyla gittim ama önceden beri alışık olmadığım için o kadar güzel gelmiyordu hala. Uğruna çabalayacağım bir mesele de değildi. Yazları deniz tatili yapabilecek olmak benim için bir motivasyon olmamıştı. Ta ki onunla karşılaşana kadar. O zamandan sonra filizlendi içimde birlikte gittiğimiz bir sahil beldesinin hayali. Şimdilerde buruk bir iç geçirmeden ibaret olsa da Martin Eden gibi bunun için çabalayabilirdim ben de. Bu benzerliği kapatmadan önce şunu da ekleyeyim: Ruth'un bulunduğu seviye ile Martin Eden'ın bulunduğu seviye arasındaki farkın benim kendi hayatımdan verdiğim örnekteki farktan çok daha büyük olduğunun bilincindeyim ama fark farktır. Ben de zaten Martin Eden olduğumu iddia etmiyorum. Karakter ayak bileği kalınlığındaki bir halatsa ondan uzanan saç teli kadar ince iplikleri benzerlik diye alıp üzerine konuşmaktayım. Bahsedeceğim bir diğer benzerlik direkt bir söylem: "Ben kolay kolay kaybolmam. Benim yön duygum, yolları bulma yeteneğim var. Genelde neredeyim bilirim" Mizuna burada benzerlik kurmadıysa bu onun ayıbı(!) Belki baştan sona aynısını bile söylemiş olabilirim bu cümlenin. Tek bir kişiye değil, neredeyse tanıdığım herkese... Eden öğrenmeyle ilişkilendirip başka bir yöne çekiyor ama çıkış noktasının ilk anlama sadık olduğunu düşünüyorum. Şimdilik bu kadar.
Martin Eden
Martin Eden
·
85 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.