Gönderi

Veronika'nın Örtüsü/Dichter Şiirine Şerh
(Goethe Dichter/Şâir adlı şiirinde şöyle demektedir: Ben ki mukaddes kitaplarımızdaki O ulvî simgeyi, örtülerin örtüsü üzerine,* O ilâhî sûretin basılması gibi, Üzerime aldım da, bağrıma bastım, ) (Hans Memling'in tablosu: upload.wikimedia.org/wikipedia/commo...) Örtülerin örtüsüyle şair, azize Veronika’nın örtüsünü ima ediyor. Hz. İsa çarmıha götürülürken Veronika onu pencereden görmüş, tanımış ve derhal yanına giderek ona örtüsünü uzatmış ve İsa da bu örtüyle acılar içerisindeki yüzünü silmiştir. Efsaneye göre, açıldığında bu üç katlı örtünün her katına İsa'nın sanki baskı yapılmış gibi resmi çıkmış. Veronika bu kutsal resmi muhafaza etmiş. Veronika’nın kutsal resmi muhafaza ettiği ev, seyyah Pietro della Valle’ya gösterilmiştir. Goethe de, bu resmi dostu Sulpiz Boisseree'nin koleksiyonunda görmüş ve hayran kalmıştır. Ayrıca Goethe, 1814-1815 yıllarında kaleme aldığı seyahat yazılarında bu resimden bahsetmektedir. Ressam El Greco’nun (1541-1614) “Schweisstuch der Veronika” (Veronikanın Ter Mendili) (1594-1604) adlı siyah beyaz bir tablosu vardır. Burada şunu da ilave edelim ki Goethe, Kur'an'ı baştan sona hıfzeden, zâhirî ve batınî mânâsını olabildiğince iyi bilen Hâfız ile bu konuda da yarışmak istemektedir. Goethe, Kitab-ı Mukaddes’in önemli bölümlerini derinlemesine araştırmış ve hatta çok önemli ayetlerini de ezberlemiştir. Dahası Goethe gençliğinde İncil’in birçok âyetini şiirleştirmeyi planlamış ve hatta bunlardan bazılarını gerçekleştirmiştir. Faust'un başlangıcındaki “Gökte Prolog" doğrudan doğruya Kitab-ı Mukaddes'in Eyüp bölümünden ilham alınarak kaleme alınmıştır. Keza öğrencilik yıllarında yazdığı “Joseph und Seine Brüder' ve Belsazer gibi şiirler de mezkûr planın parçası olarak doğmuşlardır. Buna rağmen Goethe’nin Kitab-ı Mukaddes’e karşı da kritik bir bakışı vardır. Şair, Hıristiyanlığın dünyayı red yahut dünyaya sırt çevirme görüşünü tümden reddetmektedir. Aynı şekilde Goethe, Hıristiyanlığın Hz. isa'nın ıstıraplarını abartılı bir şekilde canlandırmasına da kesinlikle karşı çıkmıştır. Goethe, Wilhelm Meister'ın Seyahat Yılları adlı romanında bu konuda şöyle diyor: “Wilhelm: Müsaade ederseniz bir sual sorayım: Bu peygamberin hayatını kendinize örnek tutuyorsunuz; onun ıstırabını ve ölümünü de yüksek tahammül nümunesi telakki ediyor musunuz? Şef: Her surette, dedi. Bunu bir sır olarak kabul etmeyiz ama bu ıstıraplara çok saygı gösterdiğimiz için üstüne bir tül gereriz. lstırabın derin ilahi sırlarıyla oynamakla ve oyalanmakla övünen ve en aziz bir vücudy değersiz ve mânâsız göstermedikçe bir türlü rahat etmeyen günahkâr bir dünyada çarmıhın üstündeki işkence çeken muazzez vücudu zorla gün ışığına tutmayı -güneş de bu manzara karşısında yüzünü örter- lânete değer bir küstahlık sayarız. Çocuğunuz hakkında müsterih olmanız ve onun az çok arzu edilir bir şekilde yetişeceğine, onu perişan zihinli, mütereddit ve sebatsız bulamıyacağınıza tamamıyla kani bulunmanız için şimdilik bu kadarı kâfidir.” (Goethe, Wilhelm Meister’in Seyahat Yılları, Ter. Cemal Köprülü ve Dr. Şükrü Atala, İstanbul 1946, s. 243-244) ' Goethe, Şiir ve Hakikat III başlıklı eserinde de Hz. İsa’nın çarmıha götürülüşü ve Veronika ile ilgili olarak şu açıklamaları yapar: “İdam edilmeye götürülen Mesih, kunduracı dükkânı önünden geçerken, tam orada o bilinen sahne cereyan ediyor. Zavallı muztarip, çarmıhın ağırlığı altında yere yıkılıyor ve bunu artık Cyreneli Simon taşımaya mecbur oluyor. İşte o sırada Ahasverus, herhangi bir kimsenin kendi suçu yüzünden felâkete uğradığını görünce, ona acıyacak yerde, mevsimsiz bir hakseverlikle muahezelerde bulunmak suretiyle âdeta yangına körükle giden katı yürekli insanlara mahsus bir tavırla meydana çıkarak, Mesih’e yaklaşıyor ve eski ikazlarını, güya ona karşı duyduğu meylin kendisine bahşettiği bir hakla, acı ithamlara çevirip tekrarlıyor. Beriki cevap vermiyor, fakat sevgili Veronika, Kurtarıcının yüzünü bir mendille örtüyor ve sonra bunu kaldırıp da yukarıya doğru tuttuğu vakit, Ahasverus bu mendilin üzerinde Mesih’in çehresini, o andaki ıstıraplı haliyle değil, muhteşem bir nurla parlayan ve ebedî bir hayat saçan bir yüz şeklinde görüyor. Bundan gözleri kamaşarak başını çeviriyor ve bu sırada şu sözleri işitiyor: “Beni tekrar bu şekilde görünceye kadar sen yeryüzünde dolaşacaksın!” Neye uğradığını bilemeyen Ahasverus ancak bir müddet sonra kendine gelebiliyor, o anda herkes idam hükmünün infaz olunacağı yere koşmuş bulunduğu için Kudüs’ün sokaklarını bomboş buluyor, huzursuzluk ve iştiyak onu durmadan sürüklüyor ve böylece o mahut yolculuğuna başlıyor.” (Goethe, Şiir ve Hakikat III, s. 330-331)
Sayfa 358 - Senail Özkan'ın Açıklamaları
·
24 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.