Gönderi

Om Yaratılışın başında tanrı kalbimizde ve inançlarımızda yaşıyordu. Insanlar birlik içinde doğa ve hayvanlarla uyumluydu. İnandıklarımız bize yol gösterdi. Bir su damlası yeryüzüne düştü, yavaş yavaş büyüyüp engin denizleri yarattı, okyanuslara ulaştı. Ormanların içinden geçip ayrik vadileri aşıp dağların zirvelerine tırmandı. Gördükçe inanmayı bıraktık, inanmayı bıraktıkça tanrımızdan uzaklaştık. İçimizde büyüttüğümuz kutsallarımız tapındığımız nesnelere dönüştü. Ötekileşti, silikleşti. Tanrı artık uzaktaydı ancak bizi kollamaya, rehberlik etmeye devam etti.Gökyüzüne işaretler bıraktı, yıldızları harfleri oldu. Sihir dünyada her zaman vardı ama insanlar onu görmeyi bıraktı tıpkı yıldızlara bakmayı bıraktığı gibi. Insanlar topraktan yaratıldı, alfinler yıldız tozlarından. Önce insanlar alfinlere zulüm etti. Sonra alfinler sihirleriyle insanları köleleştirdi. Gökyüzünde gezegenler bir felaketin habercisi gibi yan yana dizildiğinde, güneş tutulması nihai döngüsünü tamamladığında tüm dünyada yedi gün süren bir karanlık yaşandı. Insan yaşamının öte sınırlarında, bilinmeyen bir diyar olan Elemental in Taşkın Denizler ve Kayalıklar Ishası Lord Nahu tüm dünyayı sular altında bırakarak bir çağın sonunu getirdi. Deniz kabuğuna üfledi, sesi tüm dünyadaki kötülüğü bitirsin diye bekledi. Bu taşkında kaçan insanlar ve alfinler dünya gezegeninin tek yaşayanları ve yeni bir çağın başlangıcı oldu. Zamanın öncüleri ve gökyüzünün bekçileri bir adım öne çıktı dünya yeniden kurulurken. Yeryüzü, gökyüzü ve doğa onların kulaklarına fisıldadı. Yaradılış kaynakları birlik ve beraberliği aynı masaya çağırdı. Dediler ki, insana irade verildi ama günah işlemenin cazibesine kapıldı. Dediler ki, doğaya yaradılış bahsedildi ama yıkım ilk onları buldu. Dediler ki, hayvanlar en safıydı ama hayatta kalmak için birbirini avladı. Onlardan farklı olanlara doğanın gücü ve hayvanların ortaklığı teklif edildi, onlara alfin dendi ve dört tanrıçanın kudretiyle mühürlendi. Elemental dünyanın içinde gizliydi, sadece görünenin ötesine bakabilenler orayı bildi. Yeni başlangıçta alfinler gökyüzünden aldıkları güçle önce kendi tanrıçalarını kutsadı. Tanrıçalar dünyanın içinde sadece onlardan olanların ulaşabileceği bir boyuta bir diyar inşa etmeyi başardı. Gücünü gökyüzünden ve elementlerden alan yeni diyara Elemental ismini verip her bir gezegen için koruyucular atandı. İnsanların koruyucusu Tanrıça Ceni, doğanın koruyucusu Tanrıça Ugün, hayvanların koruyucusu Tanrıça Edik ve göğe ait olanların koruyucusu Tanrıça Gela. Kendilerine birer vekil seçip tılsımların içine çekildiler. İlk ihaneti en safı yaptı. Koruyucuların görevi alfinleri insanlardan ayırmak ve barışı koru maktı. İnsanlar doyumsuz ve yok ediciydi ama zamanla alfinler de onlara benzedi. Elemental'i insan diyarından ayıran tüm yetileri yavaş yavaş yitir diler. Eşitlik, adalet, merhamet, hayvana ve doğaya duyulan koşulsuz saygı ve sadakat. Hırs ve açgözlülük insanlar gibi alfinleri de ele geçir di. Bu defa büyük yıkım Toprak ve Bereket İshası Lord Amon tarafından Elemental'i vurdu, Taşkın Denizler ve Kayalıklar İshası Lord Arin'i devirerek diyarın tüm dengesini altüst etti ve krallığın başına geçti. Asasını yere çarparak büyük bir deprem yarattı geriye kalan tek alacağı insan diyarında olanların arasındaydı. Onların yemeklerini yeme, Onların suyunda yıkanma, Onların havasını soluma, Yaparsan onlardan biri olursun Çoğumuz hayata sandığımızdan daha iyi talihlerle doğanız. Bir ismimiz, soyumuz, ailemiz ve kimliğimizle yeni yaşamımıza gözlerimizi açarız. Yitirene kadar nelere sahip olduğumuzu, yaşamın bize doğar doğmaz sunduğu lütufların farkına varmayız. Kim olduğumuzu bilen, daima yanımızda olan ailemizin önemini ayırt edemeyiz. Böyle doğanız çünkü, onlar hep yanımızdadır, kim olduğumuzu ve ne yapacağımızı bize söylerler. Biz dünyada yaşayan insanlarız, canlıların en üst zincir halkasındayız. Avcılar ve yırtıcılarız. Hükümdarlarız. Krallar, kraliçeler, hüküm verenler, can alanlar ve üstün olanlarız. Doğa dengesini yitirene kadar bildiklerimiz ve alışkanlıklarımız bunlardı. İnsanlık İnsanoğlunun kaderi yaşam döngüsünü devam ettirmekti. Ama başımızın üzerinde bilinmez bir gökyüzü kubbesinin altında yaşarken ihtimalleri hiç değerlendirmedik. Hor kullandık, kıymet bilmedik, hayvanları katlettik, ağaçları kestik, buzulları erittik. Sadece yapabildiğimiz için. İlk önce doğa karşılığını verdi. Nefes alanlarımız yavaş yavaş tükendi, yeşili ve bize sunduğu nimetleri yitirdik. Okyanus karşılığını verdi, kuraklık ovalar boyunca önü kesilmez bir hal aldı. Sonra gökyüzü karşılığını verdi, bir gece gezegenler beklenmedik şekilde yan yana konumlandı, kahinler ve gökbilimciler bunun bir felaket haberi olduğunu söylediğinde alay ettik. Biz insanlarız, kendimizi her şeyden üstün sananlar. Yaşam zincirinin en tepedeki halkasıyız. Topraktan geldiğimize inanır ama varlığımızda yıldızların parçalarını taşırız. Biz insanlarız ama yalnız değiliz. Üstün değiliz, güçlü olan değiliz. Her şeyi mahvettik ve onlar şimdi intikam almak istiyor. Vârislerini geri istiyor.
·
128 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.