Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Şaşkın polislerin tartışması...
Öğle vaktiydi. Alışılmışın dışında ortalık huzurlu görünüyordu. Birkaç dakika önce ilk ezanın okunmasının ardından ikinci ezan okunmaya başlandı. İnsanların çoğu, iki farklı ezanın arka arkaya okunmasının saçmalığına alışmış gibiydi. Bu sırada insanlar De-mokrasi Meydanı’nda bir yerden bir yere giderek geziniyordu. Bir adam, dakikalarca Cumhuriyet Anıtı’nın yanında yüzü Huzur Park’a doğru dönmüş vaziyette bekliyordu. Hiç kimse onun ne yaptığının farkında değildi. İnsanlar adamın yanından geçip gidiyor ancak adamın orada dakikalarca kıpırdamadan durduğunun farkında değildi. Sonunda yaşlı bir teyze adamın yanına sokularak, “Evladım ne yapıyorsun burada?” dedi. Ancak adam hiçbir şey demedi. Sadece orada robot gibi duru-yordu. Adamın arkasında kalan tramvay durağından hiçbir farkı yoktu. Yaşlı teyze şaşkınlıkla adama bakakalmıştı. Adamın ne yaptığı konusunda hiçbir fikri yoktu. Bu durumu aklı kavrayama-mıştı. Öylece yüzü Huzur Park’a dönmüş halde kımıldamadan duruyordu. Nerdeyse adamın kirpikleri bile hareket etmiyordu. Kirpikleri hareket etse bile yaşlı teyzenin kalın çerçeveli gözlükle-rinin arkasından bu eylemi görmesi olanaksız görünüyordu. Çok geçmeden onlarca kişi adamın çevresini sarmıştı. Şaşkın gözler her dakika artıyordu. Tam bu sırada kalabalığın şaşkın bakışları arasından Huzur Park’ın içinden uçarak gelen kar beyazı ve siyah renkli iki güvercin, hareketsiz duran adamın ayaklarının dibine kondu. Bir süre güvercinler adamın etrafında dolaşmasının ardın-dan siyah renkli güvercin hareketsiz duran adamın sağ omuzuna konarken kar beyazı güvercin adamın sol omuzuna konmuştu. Bu ilginç olayı şaşkın gözlerle izleyen kalabalığı fark eden bir grup polis, telaşla kalabalığa doğru koştu. İçlerinden biri, “Neler oluyor burada?” diye bağırdı sert bir ifadeyle! Hiç kim-seden çıt çıkmıyordu. Polisin sesinden ürken kar beyazı güvercin, adamın sol omuzundan beyaz kanatlarını ağır ağır çırparak gözden kaybolmuştu. Çok kısa bir süre içinde siyah güvercin de uçup gitmişti. Polisler öylece hareketsiz duran adamın yanına yöneldiler. Sert bir ifadeyle bir süre adamı süzdüler. Gerçekten de adam hareketsiz duruyordu. Polislerden biri elinde tuttuğu copu tam adamın yüzüne patlatacaktı ki içlerinden biri o polisin kolundan tutarak, “Ne yapıyorsun sen?” dedi. “Görmüyor musun? Adam bizi protesto ediyor.” “Saçmalama! Adam hiçbir şey yapmıyor ki öylece duruyor. Ne protestosu?” ‘‘Belki de içeriden bize küfrediyordur. Dur hele! Şuna okkalı bir tokat yapıştırayım da kendine gelsin.” “Bize sövdüğünü nerden anladın ki adamın dudakları da kımıl-damıyor.” “Bak, bak!” “Şuna da bir bak! Nasıl da bize hakaret ediyor.” “Ya iyice saçmaladın sen! Adam konuşmuyor ki bize nasıl ha-karet etsin?” “Hayır hayır! Adam bize düşünceleriyle hakaret ediyor. Gıcık oldum bu herife! Bırak döveyim şunu da aklı başına gelsin!” “Hey, kendine gel! İnsanların önünde bizi küçültüyorsun; yap-ma!” Görev aşkıyla yanıp tutuşan o polis, “Peki, şimdi ne yapacağız o zaman!” deyince, iki tartışan polisi dikkatlice dinleyen diğer polis şunları söyledi: “Ben, şimdi amirimizi arayacağım. O bizim ne yapacağımızı bilir.” dedi. Her iki polis de başlarını hafifce sallayarak onaylar gibi işaret çaktı. Daha sonra “Hadi, ara bakalım!” dedi içlerinden biri, Polis amirini aradığında sözlerine şöyle başladı: “Efendim!” Amir, gür sesiyle “Evet,” dedi ve ekledi: “Ne oldu?” “Amirim, Demokrasi Meydanı’nda ilginç bir vaka ile karşılaş-tık. Polis arkadaşlarımla birlikte ne yapacağımızı şaşırdık.” “Peki, ne oldu anlatsana!” dedi Amir sert bir ifadeyle! “Efendim, adamın biri yirmi dakikadır meydanda yüzünü Huzur Park’a dönmüş halde öylece hareketsiz duruyor. Bizi protesto mu ediyor yoksa manyağın birine mi çattık; biz anlayamadık. Bence o genç eylemsiz hareket ederek bize karşı direniyor.” “Oğlum, ne saçmalıyorsun sen! Şunu doğru düzgün anlat.” dedi Amir şaşkınlıkla! “Efendim, nasıl anlatacağımı ben de bilmiyorum ki görmeniz lazım. Diyorum ki sanki herif Büyük Önder’e karşı tek başına direniyor. Sabit bir vaziyette durarak eylemsiz hareket ederek direniyor gibi görünüyor. Adam göz bile kırpmıyor. Göz kırpmış bile olsa ben bunu fark etmedim. Cumhuriyet Anıtı’nın yanında Robot gibi öylece duruyor. Eylemsiz durarak eylem yapan bir genci nasıl gözaltına alalım. Adam hiçbir şey yapmıyor ki öylece duruyor. Üstelik adamın etrafında büyük bir kalabalık toplandı. Efendim şimdi ne yapalım? Şaştık kaldık!” Amir, bir süre cevap vermeden ne yapacağı konusunda derin düşüncelere daldı gitti. Polis memuru, “Efendim orada mısınız?” Deyince amir bir anda irkilerek, “Evet, buradayım buradayım.” dedi. Polis memuru, “Peki, ne yapacağız şimdi? Ne emrediyorsun?” diye tekrar sor-du. "Hiçbir şekilde müdahale etmeyin. Sana döneceğim. Tamam mı?” Polis memuru, “Tamam, amirim!” diyerek telefonu kapattı ve polis arkadaşlarına dönerek durumu izah etti. Amir de önce Emni-yet Müdürü Savaş’ı arayıp durumu anlattı. Emniyet Müdürü Savaş da İki Kıtalı Şehir Valisi Sadık’ı aradı. Vali Sadık da Başdanışman Ferit’i arayıp durumu izah etti. Bu telefon görüşme trafiği süreci tamamlandığında neredeyse bir saat geçmişti. Adam da hâlâ hare-ketsiz öylece hiçbir yaşam belirtisi yokmuş gibi duruyordu. Niha-yet beklenen telefon gelmişti. Amir, telaşla o polis memurunu arayarak, “Namussuzu hemen gözaltına alın.” diyerek telefonu kapattı. Tüm polisler aniden adamın üzerine çullanarak genci gözaltına aldı ve bölgedeki en yakın polis karakoluna götürdüler.
Sayfa 146 - Beşinci bölüm
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.