Gönderi

Birincisi: Hiçbir aklı başında Avrupalı, bir Müslüman-Türk kızının güzellik yarışmasında birinci seçilmesini "Hristiyanlığın zaferi" olarak kabul edecek kadar ahmaklaşmış olamaz. Çünkü aklı başında bütün Avrupalılar, Hristiyan Batı'nın Müslümanlık karşısındaki gerçek zaferinin Müslüman kadının "açılması" değil, "kapanması" olduğunu çok iyi bilmektedir. Kapanmak derken her türlü "kapanmayı" kastediyorum: Evine kapanmak, içine kapanmak, bu dünyaya, hayata, topluma kapanmak; eğitime, çalışmaya, sanata, kültüre, spora kapanmak; kısacası uygarlığa kapanmak! Hristiyan Batı, kendi çıkarı açısından, hiçbir zaman, Müslüman-Türk kadınının erkeğiyle eşit, eğitimli, çalışan, üreten ve giyinişiyle, görünüşüyle her bakımdan çağdaş olmasını istememiştir. Bu nedenle dünden bugüne Batı sömürgesi altındaki yerlerde, Müslüman kadın çağdaşlaşamamış, tam tersine bağnazlaşmıştır. Bakın Ortadoğu'ya, bakın Afganistan'a. Bugün bile oryantalist kafalı Batılılar, Türkiye'ye geldiklerinde ısrarla çarşaflı, peçeli ve sokak diplerinde saklanan Türk kadınları aramaktadırlar. İkincisi: Avrupa'da güzellik yarışmalarına katılan ilk Müslüman-Türk kızı Keriman Halis değildir, daha önce de daha sonra da Avrupa'da, hatta dünyada güzellik yarışmalarına katılan Müslüman-Türk kızları vardır. Ancak hiçbir jüri başkanı, bu Müslüman-Türk kızlarından herhangi birini "Hristiyanlığın zaferi" niyetine dünya güzeli seçtirmemiştir. Hatta 1950'de Türkiye'yi İtalya'daki Avrupa Güzellik Yarışması'nda temsil edip 5. olan Güler Arıman, Fransız jüri üyesinin "Türk kızı bu kadar güzel olamaz!" tepkisiyle karşılaşmıştır. Olayın ayrıntılarını Arıman'dan dinleyelim: "En büyük tepkiyi Fransız jüri üyesi gösterdi. Türkiye'yi yarışmada istemiyordu. Hatta Metin Toker'le münakaşa etmişler. Geldi ve bizim bayrağımızı yüzüme tuttu. "Türk kadınları peçelidir! Bu yarışmada ne işiniz var?" dedi. Bunun üzerine Metin Toker Bey de ben de itiraz ettik. Zaten benim amacım, Avrupa güzeli olmaktan ziyade Avrupalılara Türk genç kızlarını tanıtmaktı." Üçüncüsü: Avrupa'nın göbeğinde bir Müslüman-Türk kızının herhangi bir yarışmada birinci olması -bu güzellik yarışması bile olsa- ay yıldızlı Türk bayrağının en yükseğe çıkmasını sağlayacak milli bir olaydır. Hiçbir Türk düşmanı Hristiyan Avrupalı, Türk bayrağının yükselmesini istemeyeceği için bir Müslüman-Türk kızının yarışmada birinci olmasını da istemeyecektir. Nitekim yarışmanın yapıldığı Spa kentindeki otelde katılımcı ülkelerden 27'sinin bayrağı olmasına karşın Türk bayrağı yoktur. Ancak Keriman Halis'in çabalarıyla yarışmada Türk bayrağı dalgalanabilmiştir. Dördüncüsü: Avrupa'daki herhangi bir uluslararası yarışmada, bir jüri başkanının, son derece ciddiyetsiz ve keyfi bir şekilde -gerekçesi ne olursa olsun- bütün bir jüriyi devre dışı bırakıp, tek başına bir kişiyi birinci ilan etmesi olanaksızdır. Böyle bir durum her şeyden önce hukuk dışıdır. Diğer ülkelerin, diğer yarışmacıların bunu kabul etmesi mümkün değildir. Beşincisi: Eğer gerçekten de jüri başkanı, bir Müslüman- Türk kızını "Hristiyanlığın zaferi" adına birinci seçtiyse, son derece aptalca ve hukuksuz bir iş yapmıştır. Bu hukuksuz aptallığı yüzünden başkanın yargılanması, dahası yarışmanın iptal edilmesi ve Keriman Halis'in tacının elinden alınması gerekirdi. Ancak bunlardan hiçbiri olmamıştır. Altıncısı: Keriman Halis anlattıklarıyla Talat Turhan'ı yalanlamıştır.
Sayfa 387 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.