Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hayatın dokusu,dokunuşu 20/07/2023
Hayatı nice dersler ve sonsuz inceliklerle dolu bir sanat, yaşamayı da günden güne güzelleşmeyi icap ettiren bir sanatkârlık olarak görebilecek miyiz günün birinde? Birbirimizle günün birinde bir yerde sebepsizce karşılaş-madığımızı, birbirimizden alacağımız vereceğimiz şeyler olduğunu, içinden geçtiğimiz hikayelerin bunu gerektirdiğini fikredebilecek miyiz? Yaprağın bile dalında kaderince salındığı bir alemde aldığımız her nefesin bir sebebi olduğunu, bir şeylere sebep olduğunu görebilecek miyiz? İnsanların insanlara, hikayelerin hikayelere öylesine dokunmadığını, birbirimize yollar, kapılar, pencereler açtığımızı, birbirimizi dipsiz kuyular içine attığımızı ve yine birbirimizi o derin kuyulardan tutup çıkarmak üzere olduğumuz yerlerde bulunduğumuzu bilebilecek miyiz? İnsan, insan için nimettir. Yine insan bazen de külfettir insan için. Yaşadıklarımız hem zevk hem çile hem derstir. Ve yine bunların hepsi hayatın dokusu, gözenekleridir ki, büyük resimde bütünler varlığın anlamını. Okuyabiliyor muyuz bu büyük mucizevi anlatıyı hayatın yüzünden. Birbirimizin anlamını, derin hikmetini, engin hakikatini çözebiliyor muyuz tefekkürümüzde. Yoksa yollarda, caddelerde türlü türlü mekanlarda sadece karşılaşıyor muyuz? Birbirimizin yanından geçip gidiyor muyuz? Orada olma hikmetini görüp farkına eremeden... Birbirimize söylediğimiz sözler, anlamını yerine ulaştıramadan yolda düşüp kayboluyor mu? Nikolay Gogol, ‘Ölü Canlar’ kitabında ‘diri canlar’a dair şeyler de söylemiş: “Ve çok defa beklenmedik bir anda, unutulmuş ıssız bir köşede rastlanılan bir insan, sıcacık konuşmasıyla insana benliğinin bozuk yollarını, sığınılacak bir köşeciği, zamanı, insanların aptallıklarını, yalancılıklarını unutturabilir.” Herkesin kendi hayatı var. Ama her hayatın içinde herkesin bir rolü de var. Söylenen hiçbir şey boş yere söylenmiyor. Yollarda hiç kimse birbirine tesadüf etmiyor. Hayat anlamı ince ince dokunan bir şey... Her şeyi her şeye bağlayan kılcal anlam ilmikleri var. Öyle bir gücümüz olsa ve bize önemsiz görünen minicik bir ayrıntıyı çıkarsak geçmişimizden, kelebek etkisiyle ne kadar çok şeyin değişebileceğini, başkalaşabileceğini, bu eksilmenin bizi biz olmaktan ne kadar uzaklaştırabileceğini ve hayatımızın yönünü kestirilemez biçimde nasıl farklılaştırabileceğini bir düşünelim. Bir minicik ayrıntı bu kadar çok şeyi olduğundan başka bir şey olmaya doğru götürebiliyorsa, o minicik ayrıntının orada olmasının elbette bir hikmeti vardır. Hiçbir şeyi boş yere yaşamıyoruz, bize öyle geliyor olsa da öyle değil bu. Her yaşadığımız şey hayat gergefimizin bir ilmiği, bir rengi, bir dokusu, bir gözeneği olarak orada. Hayatımız dediğimiz şey bu minik anlamlı hücrelerden oluşuyor. Tıpkı insan gibi... Keşke hayatın kumaşı an an, nefes nefes dokunurken orada bulunduğumuzun; her şeyin hem yaşayanı hem şahidi olduğumuzun farkına ve idrakine erebilsek... Bu şuur ve aşkla dokunabilsek her şeye ve dokunabilse her şey bize. “Aşk ile çalışırken bir ney olur insan, saatlerin fısıltısı müziğe dönüşür neyin yüreğinde. Peki nedir aşk ile çalışmak? Yâr giyecekmiş gibi dokumaktır kumaşı, nakış işler gibi kalpten...” diyor Deepak Chopra, ‘Başarının 7 Spritüel Yasası’nı anlatırken... “Hayatın anlamına eremediğimiz her tezahürü” diye yazdı defterine beyaz saçlı adam, “kaçırdığımız bir otobüs gibi, bizi varacağımız yerden mahrum bırakıyor.”
Gökhan Özcan
Gökhan Özcan
🌿 20/07/2023 tarihli Köşe Yazısı
·
202 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.