Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

450 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Canım Atatürk'üm Yanı Başımızda
Atatürk'ün Kütüphanecisi Nuri Ulusu'nun Mustafa Kemal ile olan çok kıymetli anılarına bu kitapla birlikte biz de tanıklık edeceğiz. (Asıl adı Nurettin Ulusu'dur fakat çevresi ona Nuri adıyla hitap etmiştir.) 'Allah'ım benim canımı ya 29 Ekim'de ya da 10 Kasım'da al' diyerek dua eden Ata'mızın kıymetli kütüphanecisi, 29 Ekim 1979 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "En büyük günümüz, en büyük bayramımız" dediği Cumhuriyet Bayramı günü huzurla gözlerini hayata yumdu. Nuri Ulusu'nun vefatının ardından oğlu Mustafa Kemal, babasının sağlığında başladığı bu çok kıymetli kitabı, Nuri Bey'in yaşarken aktardığı hatıraları, İstek Yayınları'nın da desteği ile 29 Ekim 2008 yılında yayımladı. Mustafa Kemal Paşa'ya olan sevgisi Conk Bayırı savaşının Türk süngüleri tarafından galibiyetle devam ettiği günlerde, Bandırma vapurunda görev alan babası Hacı Bey ve arkadaşlarının anlattıklarıyla başlamış. Bu döneme dair sayfa 17'de aktardığı bir hatırayı hiçbir zaman unutmadığını ifade etmiş. "Bandırma vapurundaki babamın arkadaşlarıyla evimizde yaptıkları konuşmalarda lostromo olan arkadaşı Hasan Reis, babama hitaben "Hacı! Hacı! Mustafa Kemal olmasaydı ve de yetişmeseydi çoktan savaşı kaybetmiştik; şimdi düşman donanmaları İstanbula girmişti, yani mahvolmuştuk!" Reis unvanı böyle adamların hakkıdır işte! Vatanını seven, Ata'sını seven ve ülkesinin kurtarıcısına karşı nankör olmayan insanların! Şimdilerde ele ayağa düşmüş bir hitap oldu 'Reis' Önüne gelen reis reis reis! Ülken işgal altındayken, halkın yokluktan mahvolmuş bir durumdayken, düşman askeri sokaklarında elini kolunu sallayarak gezip vatanına, namusuna göz dikmişken bir yiğit çıkageliyor işte! Canım Atatürk'üm, Güzel Atatürk'üm Yine aynı sayfada Nuri Ulusu, Mustafa Kemal için şu cümleyi kuruyor; "Mustafa Kemal ismi, bir komutan, bir ilah hüviyetinde on bir yaşındaki kafama, Mustafa Kemal sevgisi ise kalbime yerleşmişti." Bu sevgi elbette devam etti. Sene 1919, 16 Mayıs ilkbaharında babasının Mustafa Kemal'i Samsun'a götürecek olan seferde görev alan babası Hacı Tevfik'i yolcu etmek için annesiyle birlikte rıhtıma gitmeleriyle, babasına "Ne olur, beni Mustafa Kemal'e götür" yakarışına karşılık Mustafa Kemal'i bizzat gördü. Bu kısmı okuduğumda kendimi o yıllarda hayal ettim. Bu istekte yatan sevgiyi, heyecanı, unutulmaz bir an olacağı düşüncesini... Eğer o dönemlerde yaşasaydım ben de Ata'mı bir kez olsun görmek için yalvarırdım ve bu yalvarış onur dolu olurdu. Ne yazık ki 2023 Türkiye'sinde, hepimizin yaşadığı bu buhran döneminde hiçbir şeyden umutlu olamıyoruz fakat Ata'm bu ülkenin gençlerinden hiç vazgeçmedi ve gençlere, bize karşı hep umutluydu. Buna bir örnekte sayfa 30'da Mustafa Kemal ile ilk kez bir araya gelen Nuri Ulusu, Atatürk ile aralarında geçen konuşmayı adeta rüya gibiydi şeklinde tasvir etmiş. İşte o konuşma şu şekilde: Mustafa Kemal'e ayrılan kamaraya geldik, beraberce içeri girdik, karşımda masmavi gözleriyle çakmak çakmak bakan büyük komutan, büyük asker Mustafa Kemal Paşa oturuyordu. Bize doğru seslenerek, "Hacı Bey, maşallah delikanlıcin gibi, bakışları akıl dolu.Gel bakalım yanıma," dedi. Yanına gittim, elini nasıl öptüm, yanağımı nasıl okşadı; adeta rüya gibiydi Allah'ım... Bana "Adın ne senin?" diye sorunca kendime geldim. "Nurettin efendim," dedim. Bana "Bu ülke hepimizin ama esas siz gençlerin. Mücadeleden yılmak yok, tamam mı?" dedi. Her fırsatta ülkesinin çocuklarına duyduğu güveni ifade eden Ata'mdan, bu ülkenin evlatlarına sövenlerin, gençlerin güzel yaşlarını zehir edenlerin, imkânsızlıklardan dolayı ülkesinden gitmek zorunda kalan doktorlara, bilim insanlarına 'giderlerse gitsinler' diyenlerin elinde kaldık... Bu konuda daha fazla konuşmadan devam ediyorum. Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmıştı ve Nuri Ulusu da askerlik çağlarına erişmişti. Gazi Paşa'nın yanında hizmet alabilmek için 3.Kolordu Komutan'ı rahmetli Şükrü Nail Paşa aracılığıyla, yakın arkadaşı Selahattin ile birlikte Ankara'ya gittiler ve Gazi Mustafa Kemal ile yeniden karşılaştılar. Mustafa Kemal'in emri üzerine askerliğinin bitmesi Gazi'ye bildirildi. Nuri Bey kitap ve okuma zevkinden bahsettiği için kısa bir askeri eğitim sonrası Köşk'ün kütüphanesinde görevlendirildi. Canım Atatürk'ümün okuma sevgisini hepimiz biliyoruzdur fakat bu kitapta yer alan bazı anektodları okudukça kendime kitap sever demekten vazgeçtim. Meğer ben hiç okumuyormuşum. Ata'mın o dönemlerin koşulları altında yaptığı okumaları, takibinde olduğu yazarları ve okumaya ayırdığı zamanı farkettikçe, kendimi okuma yolunun başlarında, en başlarında hissettim. Böylesine titiz bir okurun yanında Nuri Bey'in işi sanıldığı kadar kolay değildi elbette fakat Atatürk'e olan büyük sevgisi ve saygısı sebebiyle bir an bile olsun işten kaytarmayı düşünmediğini, Mustafa Kemal'in ise Nuri Ulusu'nun çalışmalarından övgü ile bahsettiğini kitabı okuyacak olanlar, okumaları esnasında derinden anlayacaklardır. Peki, Nuri Bey'e Atatürk'ün Kütüphanecisi unvanı nasıl verildi? Şimdilerde Atatürk düşmanı bazı kesimlerin ağzından düşmeyen, karşı oldukları -içinde Mustafa Kemal Atatürk'ün adının geçtiği her şeye karşı oldukları gibi- 'Harf İnkılabı ve Yeni Yazı Çalışmaları' döneminde Mustafa Kemal'im, çok sevdiği halkı ve güzel Türkçe için çalışmalar yapıyordu. Yine bir gün kütüphanede su ile ilgili bir konu üzerinde çalışma yaparken, suyla ilgili kelimeleri bulup, yüksek sesle tekrar ediyordu. Hemen arkasında onu dinleyen Nuri Bey, Başar, Barduk sözleri Mustafa Kemal'in ağzından çıkarken, "Baraj" diyerek söze karıştı ve Ata'mın "Evet tamam, aferin çocuk!" sözlerini işitti. Aynı günün gecesi Mustafa Kemal ve arkadaşları sofrada sohbet ederlerken, Nuri Bey görevi olmadığı için Köşk'ün girişinde bir masada Güneş Dil Teorisi yöntemiyle baraj kelimesi hakkında bir yazı yazıyormuş. Merhum Falih Rıfkı'nın tuvalete girip çıktığı esnada Nuri Ulusu'nun hararetli bir şekilde çalışması dikkatini çekmiş olacak ki "Ne yapıyorsun Nuri?" diye bir soru yöneltmiş ve Nuri Bey'den aldığı "Baraj kelimesi hakkında bir yazı kaleme alıyorum," yanıtını salona geri döndüğünde, Mustafa Kemal'e iletmiş. "Derhal Nuri'yi çağırın!" diye emir veren güzel Ata'm, Nuri Bey'in çalışmasını o sofrada okutmuş ve Falih Rıfkı Bey'in de desteği ile birkaç düzenleme sonrası, ertesi gün çıkacak olan Ulus gazetesinde yayımlanmasını istemiş. Yazının yanına Atatürk'ün Kütüphane Memuru yazılması istenmiş fakat Nuri Ulusu "Paşam, emir buyurursanız, kütüphane memuru değil de, "Atatürk'ün Kütüphanecisi" diye yazılmasını, çünkü memur kelimesinin herhangi bir devlet memuru olarak anlaşılacağını, 'Atatürk'ün Kütüphanecisi' tabirinin ise 'özellikle size hizmet eden' anlamına geleceğini" belirtmiş. Nasıl güzel ve özel bir düşünce! Aslında Ata'mın yanı başında olan birinden aktarılmış öyle güzel anılar var ki aktaramadığım için epeyce eksik bir inceleme oldu fakat Nuri Bey'e dair birazda olsa bir şeyler yazmak istedim. İncelememi sonlandırırken, bu platformda da çok sık karşılaşmaya başladığımız Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk düşmanları için de birkaç cümle sarfetmek istiyorum. Birini sevmek için ufacık sebepler yeterlidir bazen fakat nefret duygusu için bilmek gerekir, kulaktan dolma fikirler sonucunda nefret etmek sığ bir düşüncedir ve hiçbir zaman ideale ulaşamaz. Mustafa Kemal'den nefret edenler, onu sevenlerden daha çok şey okumalıdır Paşa'ya dair. Okuduktan sonra düşüncelerin değişip değişmeyeceğinden emin değilim çünkü küçüklükten itibaren maruz kalınmış bir zihnin ufkunu açmak yalnızca o kişinin elindedir. Yine de ama bu ükenin ulu önderini bilmek, tanımak için hiçbir fikrin esiri olmadan okuyacakların bu güzel lideri çok seveceğinden ve saygı duyacağından eminim. YAŞA MUSTAFA KEMAL PAŞA, YAŞA! KEYİFLİ OKUMALAR
Atatürk'ün Yanı Başında
Atatürk'ün Yanı BaşındaMustafa Kemal Ulusu · İstek Yayınları · 2017274 okunma
··
372 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.