Gönderi

Herakleitos'un düşüncesinin bizim standartlarımıza göre tamamıyla mantıklı ya da tutarlı olmasını beklememiz gerekmez. Hakkında bildiklerimizi düşününce bu şaşırtıcı olurdu. Herakleitos şunu diyor gibi görünüyor: Anladığı haliyle kozmos içinde ateş Tannisal ve hep canlı olduğu için kesin bir önceliğe sahiptir, ama (Aristo- teles'in daha sonraki terimleriyle) farklı görünümlere bürünmesine karşın özünde aynı kalan kalıcı bir dayanak değildir. Bu türden kalıcı bir physis akis yasasıyla çeliş Herakleitos'un dünyadan defedilmesi gerektiğini düşündügü duraganligi ve kali- algı dünyaya dahil eder. Evrende yasa vardı, ama bu bir kalıcılık yasası değil, yal mizca bir değişim yasasıydı ya da Herakleitos'un renkli söyleyişine daha yalan bir ifa- deyle "orman yasasıydı" - çünkü her şey "çatışma yoluyla" varliga gelir ve savaş her şeyin elendisidir. Ateş bu yasayı cisimleştirmeye özellikle uygundu. Alev bir mumda oldugu gibi sabit ve değişmez görünebilir, ama yakıtını tüketerek sürekli kendini yeniler, isi ve kimi zaman duman yayar. Irmak önermesi de aynı gerçeği dile getirir: görünüşte ya da biçimdeki durağanlık ya da kalıcılık malzemenin sürekli değişimine baglıdır. 1 Herakleitos her madde formunun digerinin ölümüyle ortaya çıktığını söylerken de değişim anlayışını dile getirir - bu savaşın hüküm sürmesinin dogal sonucudur. Bu fikrin kuşkulu fr. 76'nın farklı çeşitlemelerinde ve beklenenin tersine "ateşin" ye- rini "ruhların" aldığı fr. 36'da yinelendigini gördük. Miletoslular arkhenin ebedi do- gasını onun görünüm değiştirmesiyle oluşan geçici şeylerin doğup yok oluşunun karşısına koymuş olsalar da hiçbiri bu biçimde ögelerin ölümünden söz etmiyordu. Belli ki Herakleitos el yordamıyla farklı bir şey arıyordu, yine de bu arayış için "el yordamıyla" demek modern dünyadaki gibi akla dayalı düşünsel bir gerekçelendir- me talep ettigimizi ifşa eder. Oysa Herakleitos'a göre kendisi, Tanrı'nın takdiri olan hakikati keşfeden kişiydi ve dolayısıyla Tanrı bu hakikati bildirme sorumluluğunu ona yüklemişti. Çelişmezlik yasası konusunda Aristoteles'in katı bakışına sahip de- gildi ve paradokslarını dilediği gibi dile getirdi. Bildiğimiz gibi ateş canlı ve akıl sahibiydi, dolayısıyla değişim döngüsünde fizik- sel ve ruhsal öğeler arasında koşutluk vardır. Sıcak ve kuru oldugunda ruh en kabi- hyetli ve canlı halindedir. Nemin artması yaşam alevinin donuklaşmasına yol açar. fiziksel ögelerden ve yaşamdan gelen bu iki ipin ucu fr. 36'da düğümlenir. Arkhe ko- nusundaki yanlış anlamasını bir yana bırakırsak Aristoteles Herakleitos için arthenin yalnızca ateş değil psykhe de olduğunu söylerken ve psykhe'yi buharlaşma olarak betimlerken hedefi on ikiden vurur (Ruh Üzerine, 405a25). "Buharlaşma" söz- cuga Herakleitos'un fizik kuramıyla ilgili daha geç açıklamalarda öne çıkar, örnegin fr. 12'de: "Ruhlar nemli olandan buharlaşırlar"119 (bkz. geride s. 441). Diogenes'e göre Herakleitos "hemen hemen her şeyi denizden çıkan buhara çevirir," söylediğine bakılırsa bu yukarı çıkan yoldur. 120 Herakleitos'un her gece sönüp ertesi gün yeni- lendiğine inandığı güneş (fr. 6) ve yıldızlar denizdeki "parlak buharlaşmaların" gök- yüzündeki belli "çanak" ya da oyuklarda toplanıp aleve dönüşmesinden meydana gelir (Diogenes Laertios, IX:9). Diogenes'e bu noktada güvenirsek bu açıklama fr 36'da sözü edilen öğelerin "ölümü ve doğumu" sürecine bir parça ışık tutar: Anaksi menes'te olduğu gibi ve belki de onunla bağlantılı bir biçimde bu açıklama suyun bu- harlaşmasının gözlemlenmesinden yola çıkılarak yapılanı kuramsal bir genişletmeye dayanır. Bir yandan evrenin dış çemberindeki ısı yoluyla, nemli buharlar denizden yu- karı çıkar, buharlar kurur, kendini parlaup gökcisimlerini yeniler. Diğer yandan ruh da nemden doğar ve aynı biçimde sulu öğeden buharlaşmalarla beslenir. Fr. 36 yolun ikili doğasını göstermişti: aşağı ve yukarı. Bu demektir ki bir şey ölünce ne idiyse o olmaktan çıksa da -ateş olup121 bugu ya da buhara dönüşür, ruh ölüp suya dönüşür- tam anlamıyla yok olmaz. Hiçbir şey kalıcı değildir, ölüm bile. Her şey yukarı çıkıp aşağı inen yolda devinmeyi sürdürür. Philon fr.36 üzerine haklı olarak şu yorumda bulunur: "Onun ölüm diye adlandırdığı şey büsbütün yok oluş değil, bir başka öğeye dönüşmektir."122 Burada oluşumun döngüselliğinin ne anlama geldiği anlaşılabilir: döngüde ateş buhara, sonra suya, sonra topraga, sonra aynı aşamalar tersine izlenerek yeniden ateşe dönüşür ve ruh da, uyku ve ölümde koşut bir dönüşümler dizisi izler. Anaksi- menes de buna benzer bir görüş ileri sürüyordu. Ama Herakleitos açıkça daha fazla- sımı, daha zor bir şeyi dile getirmeye çalışıyor. Çelişmezlik yasasını bir yana bıraka- rak karşıtların özdeş olduğunda ısrar ediyor. Çıkan ve inen yol bir ve aynıdır, her sey aynı anda aşağı ve yukarı akar. Bu yüzden (fr. 32) "bilge olan tek şey" (yani, aynı zaman da ateş de olan Logos,) hem en üstün Tanrı Zeus hem de yaşam anlamına ge- len "Zeus'un adıyla anılmayı istiyor ve istemiyor", çünkü yaşamla ölüm, ölüm Tanrı- sı Hades'le yaşam Tanrısı Dionysos bir ve aynıdır (fr. 15). Değişim yasasına ilişkin bir başka önemli önerme olan fr. 31'in bir kısmı bu noktada işe yarayabilir: "Ateş önce denize dönüşür; denizin yarısı topraga, yarısı yakıcı buhara."123 Deniz asla salt su değildir, zaten su diye bir şey de yoktur. Olsaydı bu durağanlığı (stasis) gündeme getirir, akış ve çekişme yasasıyla çelişirdi. Su çıkan ve inen yolda yalnızca geçici bir aşamadır ve denizin yarı toprak ve yarı yakıcı bir toz olduğunu söylemekle Herakle- itos kendine özgü Delphoi üslubuyla denizin aynı anda yukarı ve aşağı dönüştüğünü söyler gibi görünür: "Ayrılırken bir araya gelir." Bunun işığında denebilir ki fr. 62 de bu sürekli dönüşüme, yani fiziksel cisimler ve ruhun tek bir süreçteki dönüşümüne gönderme yapıyor. Çeşitli biçimlerde akta- nılmış olan bu fragmanı Kirk'e de katılarak (s. 144) Hippolytos'un çeşitlemesinin en sadık olduğu varsayımıyla şöyle ifade edebiliriz: "Ölümsüz ölümlüler, ölümlü ölüm- süzler <ya da Ölümsüzler ölümlüdür, ölümlüler ölümsüzdür'>, biri digerinin münü yaşar, diğeri de ötekinin yaşamını ölür." Bu fragman fr. 36'nın yankısı gibidir. Bununla birlikte eskiçagda da modern çağda da yapılan yorumlara göre bu fragma- nın gerisinde bütün bir Pythagorasçı ve Orpheusçu ruh öğretisi yatar: Ölümsüz ruh için bu dünyevi yaşam bir tür ölümdür ve beden bir mezardır, çünkü ruh tam anla- mıyla ancak bedensizken yaşar. Insanlar ölümsüz ölümlüler, ölümlü bedenlerde ge- çici olarak cisimleşen Tanrılar ya da daimon'lar olarak betimlenebilir. Burada kulla nılan dil elbette etkileyicidir; özellikle de Yunancada "ölümsüz" ve "Tanrı" sözcükle- rinin eşdeğer olduğu hesaba katılınca. Fakat insan ruhunun doğası ve yazgısını ileri- de ayrica ele almamız gerekiyor (bkz. s. 480 vd).
Sayfa 468Kitabı okudu
·
132 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.