Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

500 syf.
10/10 puan verdi
·
22 saatte okudu
bilirsiniz zaman çok kıymetlidir ve onu nasıl geçirdiğimiz daha da önemlidir o yüzdendir ki bu kıymetli zamanımızı değerli eserler okuyarak geçirmek paha biçilemez bir servettir benim gözümde. Böyle kaliteli bir romanı okuduğum için ve kendime bilmediğim, duyup unuttuğum birbirinden güzel bilgi kattığım için çok mutluyum, harika bir yolculuktu. Beni çok meraklandıran ve sanki olayların içinde ben de varmışım gibi hissederek olduğum başından kalkamadığım bir kitap macerası oldu benim için Yazarımızın methini çok duymuştum fakat kitabımın kapağını kapattığımda anladım ki duyduğumdan fazlasıymış. Keşke, aslında yaptığımız hataların bir çığlığı demek. Kitabımızda bahsedilen Cumhuriyet tarihindeki olaylar çok çarpıcı geldi, aslında bu bir romandan ibaret değil size geçmişimizi de öğretiyor hatta o kadar güzel işlenmiş ki okurken farkına bile varmıyorsunuz, normalde tarih kitapları okumayı sevmem fakat kurgulanma şekli muazzamdı asla sıkmadan Atatürk’ün kazandırdığı yenilikleri, uçaklara verdiği değeri, eğitimde ileriye gidilmesi gerektiğini köylerde eğitim düzeyini artırmak için nasıl çaba gösterdiğini Atatürk, “Unutmayın ki en büyük savaş, cehalete ve gericiliğe karşı yapılan savaştır,” dememiş miydi? sözleriyle bir kez daha hafızama kazındı. 30 ağustosun aslında zafer ve tayyare bayramı olarak kutlandığını fakat günümüze gelesiye kadar geçirdiği evrimleri, Köy enstitüleri hakkında hiçbir bilgimin olmadığını bu kitapla birlikte; o zamanın cumhurbaşkanı İnönü öncülüğünde, Milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un büyük özverisiyle Anadolu’nun eğitimsizliği üzerinde durularak öğretmen ve okul inşa etmek amacıyla Köy Enstitüleri kurulmuş. Köy enstitüsü de neymiş deyip geçmeyin bu enstitüler sayesinde sosyal olarak birçok alanda eğitici ve öğretici programları mevcutmuş. Sosyal hayatın varlığı hüküm sürmüş amaç buradaki öğrenci ve öğretmenlere mektep hayatları boyunca bir şeyler öğretmek ve onların öğrenme aşkını güçlendirebilmek olmuş. Programları sabah 6’da başlıyor gece 11’e kadar genel kültür, tarım ve teknik dersler olurmuş. Bu derslerde marangozluktan tutun da dokumacılık, makine ve motor kullanabilmeye, yabancı dilden kitap çevirmeye yazmaya kadar çok çeşitli kollar varmış. Okudukça sorgulamaya hayatlarını şekillendirmeye, bu öğrendikleri değerleri ise gelecek nesillere aktarmayı kendilerine vazife olarak saymışlar. Anlayacağınız enstitüler, imkansız ile mümkünün arasındaki farkın insanın kararlılığında ve ve çabasında yattığını öğretiyormuş. Bütün bunları Fikret Beyin ve Sabia hanımın yaşadıklarını aktarmalarından ve günlüklerine yazdıklarından çıkartıyoruz. Fikret Bey’in okuması kolay olmuyor aslında onca kız çocuktan sonra dünyaya gelmiş. Tarih 1928ler yani o zamanlar okuyan kız evde kalır düşüncesi hakim o yüzden okul yüzü görmeden yaşına bakmaksızın evlendiriliveriyormuş kız çocukları, oğlanlar da pek farklı sayılmazmış aslında onlar da evin yükünü taşıyacak işçi olarak görüldüğünden okuma yazma bilse ne olur bilmese ne olur mantığı hakim olmuş. Fikret, böyle bir aileye doğmuş ablaları o daha çocukken evlendirilmiş pardon 2-3 tarlaya satılmış. Fikret’in okuma azmi olsa da neye yarar okuyup da ne olacakmış sanki… Köyünden kaçma kararı alan Fikret “ileride çocuklarımı sevgiyle büyüteceğim, eşime de sevgiyle yaklaşacağım” diyerek ant içmiş ve koyulmuş yola. Neyse ki hayat onun temiz kalbine layık insanlar çıkartmış karşısına marangoz ustası ona kol kanat germiş ve büyük adamlar olsun diye onu okula göndermiş ve bir de ricada bulunmuş oğlu olarak gördüğü Fikretten. Ustasının emaneti olan yeğeni Behiye abla ve kızı Leylaya yardımcı olmasını istemiş.. Fikret ve Sabia… Öyle güzeller ki. Evet büyük aşk kısmı tam da burası. Ama kelimeler yetersiz kalır anlatmaya. Fikret’in kızı Sabia’nın gözetiminde olan 203 numaralı oda Fatma ve Nedret Hanımın odası: Ne dostluklara, gözyaşlarına, kahkalara ev sahipliği yaptın sen… “İki farklı görüşte, iki farklı kültürde, yer yer çatışan, yer yer taraf olan ama odayı saygı ve sevgiyle paylaşan iki kadınla, Türkiye’nin küçük bir modeliydi”. Fatma ve Nedret hanım öyle içten ve sıcaklar ki onların sohbetlerine o güzel komşuluklarına hayran kalmamak elde değil Bir de avukatımız Tarık ile Sabia’nın aşkı var tabii ki. Bana kalsa daha neler yazarım nelerr… Elimden geldiğince uzatmamaya çalıştım ama gelin görün ki daha değinemediğim bir sürü can alıcı nokta var o yüzden size tavsiyem bu kitabı okuyun kendinize, genel kültürünüze katkı sağlayın. Ben şiddetle öneriyorum hayran kalacağınızı garanti ederim
Keşke
KeşkeSema Soykan · Alfa Yayınları · 2021759 okunma
··
227 görüntüleme
Zeynep okurunun profil resmi
kitabı okumaya yeni başladım, su gibi aktığını görünce de başka incelemelere bakınmak istedim, o kadar güzel bir inceleme olmuş ki kayıtsız kalamadım, yüreğine sağlık, keyifli okumalar🎈
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.