Gönderi

Bir kültürün içinde yaşamak başka, onun üzerinde düşünmek başka bir şeydir. “Milli şuur", adı üstünde bir "şuur" yani "farkına varış", yeni deyimle "bilinç" demektir. Türkler, kendilerine has kültür değerlerini bilmedikleri, onlar üzerinde kafa yormadıkları, onların milli varlık bakımından taşıdıkları değeri ölçmedikleri için, pek çok şey kaybetmişlerdir. Bir millet, kendisini hiçe sayarak yabancıların manevi kölesi olursa, er geç maddi kölesi de olur. Hikmetin esası, ferdin ve milletin kendi kendisini bilmesidir. "Milli şuur" kendi milletinin varlığını tanımak ve bilmek demektir. Fakat bu yeterli değildir. Biz bugün değişen dünya ortasında, kanunda denildiği gibi, "kendimize has özellikleri kaybetmeden", çağa uygun, yeni, ileri, güzel bir kültür ve medeniyet vücuda getirmek zorundayız. Milliyetçilik asla bir "narsisizm", ayna karşısına geçerek kendisine hayran olmak değildir. O, bir "benlik şuuru", "kendisine güvenme duygusu", "yeni şeyler yaratma iştiyakı ve iradesi" dir. Bu şuur, duygu, iştiyak ve iradeyi bize, milletimizin tarih boyunca yarattığı eserler verir. Süleymaniye'yi yaratan bir milletin çocukları, bugün Türk şehirlerini çirkinleştiren beton yığınlarına tahammül etmemeli, aynı teknik ve malzeme ile çağın en güzel mimari eserlerini vücuda getirebilmelidir. Bu, sadece başkalarını taklit etmekle değil, kendi kendisini bilmekle olur. Öğretmenlere düşen vazife, kanunun 2. maddesinde söylendiği gibi "Türk milletinin bütün fertlerini, Türk milletinin kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren yurttaşlar olarak yetiştirmek"tir.
·
30 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.