Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Muhabbet olsundu:)
Bu fotoğrafı İzmir’deki bayram ziyaretimizde çekmiştim. Tahmini 60 küsür yaşlarındaki sevim teyzenin bahçesinde. Yeni taşındığı evinin minicik bahçesini öyle güzel bir hale getirmiş ki; her şey kendi elleriyle yaptığı dekorasyonlar. Bu fotoğraftaki köşe, makrome salıncak, ufak su şelalesi vs. Evin bahçesi kadar içereside el emeği ile süslenmişti. Bir çoğu geri dönüşüm materyalleri ile yapılmıştı, sohbet ederken “aaa bizde çocuklara şundan yaptırmıştık, bu malzemeyi şöyle kullanmıştık “ falan dediğimde oldu: ) Sevim teyzeden çok güzel okul öncesi öğretmeni olurmuş. Ben bulunduğu yeri güzelleştiren, elindekini dönüştürebilen ve mutlu olan insanlara çok imreniyorum. Galeride fotoğrafı görünce de paylaşmak istedim. Şu dönemde fazlaca yeniye, pahalıya, markaya özenildiğini (hatta yer yer benimde özendiğim, mübalağa ve gereksiz şeyleri istediğim oluyor) görüyorum ama mesele kendini sevmek midir? az ile yetinmeyi  bilmek midir? Şükretmeyi unutmamak mıdır? İşte orasını bir türlü çözemiyorum. Belki çok alakasız olacak ama Sinan Canan’ın “Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler” isimli kitabında eskilerle ilgili bir alıntı vardı. O kadar işlemiş ki bana benzer konularda aklıma hep o kısım geliyor. Alıntıyı da paylaşarak bitireyim. Sizce asıl mesele ne??? #alıntı Ben böyleyim, çünkü bir iki nesil önce, tek bir köstekli saatle, yırtık pırtık kapları olan birkaç kitapla, arkalı önlü olarak dikkatlice kullanılan sarı saman kağıtlarıyla , yıllanmış ve kaplamaları kalkmış mobilyalarla, gıcırdayan yaylı yataklarıyla bir ömür geçirmiş ve mutlu olmayı becermiş büyüklerim vardı. Tükettikleri kadar değil, tasarruf ettikleri kadar insan olacağına inanmış insanlar gördüm ben.Hırkasını , ayakkabısını, pantolonunu değiştirmeden önce “tamir ettirmeyi " düşünmek zorunda oldukları bir ortamda büyümüş insanlardan gördüm bu alışkanlıkları. . . .
·
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.