Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

176 syf.
·
Puan vermedi
Ah, yolcular, yolcular!
Hayatımda okuduğum birçok kitap içerisinden; beni en çok üzen, en çok ağlatan ve kalbime dokunan bir eser olan
Bağrıyanık Ömer
Bağrıyanık Ömer
'den bahsetmek istiyorum sizlere. Kitabı daha yeni bitirdim bu yüzden taze taze fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Anadolu'da bir çok köyün "Ömerli" ismini almasının sebebi olan Ömer Destanı anlatılıyor kitabımızda. İzninizle bende kısaca destanı anlatayım.( Bu arada destanı tam anlamıyla anlatmayacağım spoiler olmasın diye.) Birbirini severek evlenen ama zamanla birbirine asla katlanamayan bir anne ve babanın arasında sıkışıp, ezilen bir çocukmuş, Ömer. Annesi ve babası ayrılmıyormuş çünkü ikisi de Ömer'i çok seviyor(!) ve diğerine bırakmak istemiyormuş. Ömer'in babası Bakır Efe Ömer 5 yaşındayken bir plan yapmış; karısını bir gece yaka paça abilerine göndermiş ve Ömer'i de başka bir eve getirmiş, kaçırmış yani. Ömer burada dururken babası da kadıya giderek boşanacak ve Ömer'le yaşayacakmış. Ama kanunen 7 yaşına kadar çocuk annenin yanında kalırmış. Bu bir sorunmuş Bakır Efe için lakin anca iki sene içersinde mallar bölüşülmüş ve boşanabilmişler. Ömer yine babasına kalmış. Bir süre sonra Bakır Efe, zor durumda kaldığı için bir ağanın kızıyla evlenmiş. Ömer'in annesi Emine'nin abilerine bunu duyunca ,karşılık vermeden durulmaz çünkü asla, Emine'yi hemen evlendirmişler. Hatta ve hatta Emine Bakır Efe'nin yakınlarında oturmaya başlamış. Ömer de babasının yanında yaşarken annesini de görme imkanına kavuşmuş. Ömer, bu ortamda o kadar çekingen, içine kapanık ve utangaç bir insan haline gelmiş ki üvey anne ve üvey babasının sözlü tacizlerine ses çıkarmıyormuş. Kitabı okurken hem sinir hem üzüntü katsayılarım arttı. Yani nasıl kendisine "Efe" diyen bir adam karısını dövebilir ya? Sen kendine nasıl efe dersin? Nerede senin efeliğin egoist herif? Sinirlerim o kadar bozuldu ki her saat başı kitap aklıma geliyor ve böyle anne babalara lanet okuyorum. Gerçekten herkes anne ve baba olmamalı ya. İçtenlikle söyleyebilirim ki ne babası ne de annesi Ömer'i asla anlayamadı. Hacı Hafız -Ömer'i konakta anlayan ve dinleyen tek kişi- Bakır Efe'ye ısrarla anlatmaya çalıştı Ömer'deki psikolojik bunalımı. Ama Efe(!) ne derse beğenirsiniz, "Çocuk, ne anlar?". Allah'ım şuraya yazarken bile o kadar sinirleniyorum ki elim ayağım titriyor. Yine içtenlikle söyleyebilirim ki, annesi de babası da Ömer'i haketmedi. Onun gibi naif, merhametli ve güzel bir çocuğu asla haketmediler. Şunu da söylemeden geçmeyeyim: Ömer Destanı Anadolu'da o kadar etkilidir ki, destanın geçtiği yer olan Söğütcük'ün yanından geçerken bakmaya ve arkasını ona dönmeye çekinirler. Yazarın kitabı çok büyük bir özenle yazmadığı ve üslubunun çokta iyi olduğu söylenemez. Ama zaten kitabın başında yazarın geçimini kitap yazarak kazandığı bu yüzden sık sık yazdığı ve yazdıklarını temize çekmeye fırsatı olmadığı söylenmiş. Velhasıl kelam beğendiğim ve çok ağladığım bir kitaptı. Ah, yolcular, yolcular! Verdiğim öğüt değil! Kanayan yüreğimdir! Ağlayan söğüt değil! ( Ömer Destanı)
Bağrıyanık Ömer
Bağrıyanık ÖmerMahmut Yesari · Bilgi Yayınevi · 2018300 okunma
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.