Bazı kitaplar vardır, kendisi kısa, mesajı derin. Şair anlatmak istediklerini birkaç mısraya sığdırır, sen üzerinde düşünür durursun.
Yüreğin Burkulduğu Zaman da öylesi kitaplardan...
Bir yere kadar hüzün, bir yerden sonra isyan. Çocukların kendilerini anlamayan, bir zamanlar çocuk olduğunu unutan yetişkinlere isyanı. "Aklınıza gelsin boş arsalarda oynadığınız günler." (s. 55)
Sahi,
Ne oynardık değil mi?
Mahalle maçları, misket, yakan top, saklambaç ve daha niceleri... Nerede kaldılar şimdi? Yegâne derdimiz düşüp dizlerimizi kanatmamızdı. Saatimiz yoktu, akşam ezanı kurulu alarmımızdı. Ve acıkınca salçalı ekmek... Alelacele yer yeniden koşardık oyuna. Mahalle arkadaşlıkları vardı. Şimdi betona döktük her yeri. Ne oyun alanı kaldı ne çocuklara zamanı olan yetişkinler. "Yukarı kattaki amca otomobiline tutkun nedense, çocuk gibi yıkayıp temizliyor onu her gün." (s. 56) Ev telaşı, araba telaşı, iş telaşı derken unutulup gidiyor çocuklar; tabletlerin, televizyonların ekranlarında. Ne diyordu
Gülten Akın
Evleri yüksek kurdular
Önlerinde uzun balkon
Sular aşağıda kaldı
Aşağda kaldı ağaçlar
Evleri yüksek kurdular
On bin basamak merdiven
Bakışlar uzakta kaldı
Uzakta kaldı dostluklar
Evleri yüksek kurdular
Cama betona boğdular
Usumuzdaydı unuttuk
Topraklar uzakta kaldı
Toprağa bağlı olanlar.
Geçenlerde kitap okumak için serin, sessiz bir mekana gittim. Tesadüf eseri yan masadaki insanlar ile tanıştık. Kapı komşumuz çıktı. Başkası anlatsa inanmaz, hadi canım, asansör beklerken de mi karşılaşmaz insan, derdim. Karşılaşsa bile hayatın koşuşturmacasında kimse kimseye dikkat etmiyormuş meğer.
Momo kitabı geldi aklıma. Kimsenin kimseye ayıracak zamanı kalmayınca kötüye gitmeye başlıyor her şey. Koşturdukça yetmiyor zaman...
"Yorgunum anlamaktan her şeyi." (s. 9)
Anlama telaşından, bu telaşın verdiği çabadan, anlatamamaktan yorgunum. Anlamak da yordu anlatmak da. Ve hatta acı ki dinlemek de yordu. Bir tek okumak dinlendiriyor, o da bir nebze. İşin içinde yine anlama çabası... Bedenin yorgunluğuna ruh eşlik ediyor. Ve onu dinlendirmek hayli zor. En büyük yükü geceler taşıyor. Ne diyor şair: "Yüreği yanan bilir, geceler kaç saattir." Sahi, kaç saat? Dünyanın en uzun gecesi halt ediyor bazı gecelerin yanında.
Ben kısa tutayım, siz uzun uzun anlayın. Bir çırpıda bitecek, kısacık bir eser.
Kitlelerle okumak dileğiyle!
Okurken öyle yerlere götürdün ki ne yazayım bilemedim. Derler ya “ ömrüm film şeridi gibi geçti gözümün önünden” diye gerçekten öyle oldu.
Kısa ama anlamlı bir kitaptı. Seninle okumak daha da anlamlı. Nice şiirlere…