Tarihsel verilerde Shakespeare, eseri yazma aşamasında Cervantes'in Don Quijete'deki,
" The History of Cardenio "
başlıklı öyküden esinlendiği belirtilmektedir.
İlk defa Shakespeare'in yardımcı yazarı olan John Fletcher ile müşterek yazmış olduğu bir eserini okudum. Oyun Üzerine yapılan açıklamalarda " Shakespeare ana olay dizisini, Fletcher'de ikinci olay dizisini yazmıştır. " der, Özdemir Nutku. Ve " Eser tamamlanınca son düzeltmeleri Shakespeare ele almıştır. " diye, noktalar cümlesini.
Ana olay dizisini Shakespeare yazsa da, son düzeltmeler Shakespeare'in dokunuşlarına sahip olsa da, bana göre bir şeyler eksikmiş gibi. İşin kötü yanı Shakespeare'in diğer eserlerini okurken aldığım hazzı Cardenio' da duyumsayamadım. Hani bazen bazı şeyleri dışa vuramıyorsak, bu durum o şeyler hakkında hiçbir şey hissetmediğimiz anlamına gelmez ya, Cardenio' da ben de bu hissi pekiştirdi.
Bazı meseleler bütünlük arz ettikçe, daha çok etki eder.
Belki de eser tamamen Shakespeare'in kaleminden çıkmadığı için, hissettiğim yarım kalmışlık. John Fletcher' de etkili bir yazar. Ama onun kaleminden çıkan yardımcı karakterlerin diyalogları, Shakespeare'in kaleminden çıkan yazılar gibi ateşli ve yoğun değil! Oysa ki Shakespeare tarafından yazılan ana karakterlerin atmosferi diğer eserlerinde olduğu gibi, ateşli ve yoğun. Okurun aşina olduğu o ince dokunuşlara sahip nükteler, derin düşünceler ve büyük sözler okuru sarıp sarmalamakta.
Bir de nazarımdan kaçmayan, diğer eserlerine oranla hayalperestliğin daha bir ön planda olması. Eserde iyiliğin ve kötülüğün çatışması, sevginin yüceliği ve kadının değeri gibi, topluma mal olmuş değerlere önem verilmiş olsa da, baştan sona fantazi.
Kısaca eserin konusuna değinecek olursak, bir soylunun varisi olan Lucinda'nın etrafında gelişir. İki erkek arasında kalan Lucinda alacağı kararlar doğrultusunda oyunun şekillenmesini sağlar. Kazananı olmayan bir savaş. Bilâkis kaybedenlerin olacağı bir savaş. Okur kendi hükmüne mi, ram eder, yoksa kendisi kendi doğasının yararlığına mı ram olur bilinmez ama iki görüşü de bağdaştırabilir. Bence tarafları baştan belli olan bir savaşa girmek kadar, aptalca bir hareket yoktur. Ama insanız işte! Sınırlarımızı olabildiğince zorlamayı severiz. Hem de kayıplarımızı düşünmeden...
Napolyon'a sormuşlar: " Savaşlarda niye kendinizi tehlikeye atıyorsunuz? Vatanseverlik, güç, ün ya da servet için mi? "Napolyon'un buna yanıtı şu olmuş:
" Hiçbiri değil! Aşık olduğum bütün güzel kadınları elde etmek için " demiş.
Değerli okurlar, eser dimağımda eksik bir tat bıraksa da beğendim. Okumak isteyenlere tavsiye ederim.