Hazır 3’üncü sezonu yayına çıkmış ve yaz dönemi hafif okumalar kapsamında fantastik ve macera tarzı kitaplara sarmışken kendime dedim ki “Bak Erdalcığım; seni severim, iyisin-hoşsun, adamın dibisin. Ama sana 58372639 kez söyledim: Kitabı olan bir filmi/diziyi izlemeden önce, üşengeçlikten silkinerek kalk ve git o kitapları mutlaka oku! Oku ki göz zevkinden önce kelimelerin, satırların, sayfaların tadını al! Hadi kaldır totoyu cânım kendim!” E içteki ses böyle der de okumadan durulur mu? İlk iki sezonu izlemiş, ama bir şeylerin eksikliğini hep hissetmiştim. Neyse ki ilk iki kitabı okudum ve tüm seriyi bitirmeden önce onları sizlerle -spoilersız- paylaşayım istedim. Öncelikle dizi ile kitabın uyumunu beğendiğimi söyleyebilirim. İlk kitap ile bizim sevgili dostumuz Geralt’ın karanlık evrenine giriş yapıyoruz. Kendimizi alışılagelmiş fantastik bir evrenin içinde buluyoruz; büyücüler, canavarlar, çeşitli ırklar (elfler, cüceler vs.) barındıran bu evrene ek olarak, bir mutant türü olan witcherlar ile tanışıyoruz. Ve tabii ki bunların en meşhuru olan, henüz küçük bir çocukken seçilerek en zor eğitimlerden geçen, bir takım büyülerle donatılarak mutasyona maruz kalan Rivyalı Geralt, nam-ı diğer Blaviken Kasabı gönlümüze tahtını yerleştirmeye başlıyor. Haylaz ozan Dandelion ile girdikleri canavar avlarını okusak da altta ana hikayeye giriş olarak Geralt’ın, Yennefer ile tanışmasına/ilişkisine ve Kraliçe Calanthe ile olan “Bedel Meselesi”ne tanık oluyoruz. Ciri henüz piyasada yok tabii ki. Temposu hiç durmayan, heyecanlı, Dandelion sayesinde yer yer komik olan, başarılı ve güzel bir başlangıç kitabı olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Doğal olarak da, her seferinde olduğu gibi, dizisinden çok daha tatmin edici olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. İkinci kitabı da ilk fırsatta paylaşırım. Sevgiyle…

The Witcher - Son DilekAndrzej Sapkowski · Pegasus Yayınları · 20173,435 okunma

·

237 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

AyşenErdal