Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hayat hep beklemediğim yerden mutsuz etti beni. En kırılmaz yerimden kırıldım. Hayatımı sırf sonunda ışık görüyorum diye yürüye yürüye bitirdiğim bir tünelde geçirdim sanki. Sonunda ışık var diye karanlıkta yürüdüm hayatım boyunca. Kırıldım, parça parça oldum ama kendi parçalarım yine kendi içime döküldü. Aldığım her nefesi bir mutsuzluk böldü. Bütün nefeslerim yarım kaldı. Bütün konuşmalarım başlamadan bitti. Ne zaman üşüsem yağmur yağdı ıslandım, ne zaman ne güzel yağıyor desem durdu yağmur. Beni mutlu eden her şey tek tek bıraktı gitti beni. Her şeyin sonunda, sessiz sakin, tek başıma, kendimle kaldım. Hayatıma giren insanlar avuçlarıma umutlarını bırakıp çekip gittiler, öylece kalakaldım. Ne için umut etsem gerçekleşmediğini kendi gözlerimle izlemek zorunda kaldım. Kimsede berabere bile kalamadım, ben hep yenildim, tek başıma kaldım. Yavaş yavaş eridi hayatım insanların gözlerinin önünde, bakıp güldüler. Her gittiğim yerde mutsuz oldum, her gittiğim yerde mutsuz ettiler beni. Sonra bana iki seçenek sundular, ya zigon sehpasından farkın kalmayacak ve gördüğün muameleye rağmen burada kalacaksın, ya da kalkıp gideceksin. Kalkamadım. Gidemedim. Beni mutsuz eden neresi varsa oraya kendi ayaklarımla gittim, orada kalmayı seçtim. Mutsuzluklarım birikti kocaman bir dağ oldu kimseye beni bu dağdan düzlüğe indir diyemedim. Kimi iyi etsem beni kötü etti. Kime su uzarsam beni susuz bıraktı. Kime elimi uzatsam çekti aldı elini benden. Düştüm ben. Hayatımın tam orta yerinde herkes gibi yürürken birdenbire düştüm, kimse düştüğüm yerden kaldırmadı beni. Ellerini uzatanlar oldu ama insanlara güvenimi öyle kaybetmiştim ki tuttuğum anda geri çekerler diye kimsenin elini tutamadım. Ayağa kalkmak için tek yol vardı, kendi kollarıma dayanmak, öyle de yaptım. Bir gün beni öyle hassas bir yerimden kırdılar ki bir daha kırılmamaya yemin ettim. Bir gün sizi de öyle çok kıracaklar ki güçlenmeye karar vereceksiniz. Mutsuz olmadan mutlu olmaya karar veremez insan, düşmeden ayağa kalkamaz. Oturdum düştüğüm yerde, ayağa kalkacağım dedim kendime. Yolum yoktu yol yaptım kendime, ellerimi yere dayadım, başka hiçbir yere değil kendime tutunarak kalktım ayağa. Yükselmem gerekti kendi üstüme bastım da yükseldim. Bu benim hikâyem değil. Bu hikâyede bir karakter yok, bir cinsiyet yok. Bu, her şeyi elinden alınmış, güçsüz bırakılmış, mutsuz edilmiş, tek başına kalmış bir insanın hikâyesi. Bu sizin hikâyeniz. Ve orada saat kaçı kaç geçiyor bilmiyorum, takvim hangi ayın hangi günü bilmiyorum, tek bildiğim ayağa kalkma vaktinizin geldiği. Ben düştüm, siz de düştünüz, daha da düşeriz ama şimdi kendi elinizi uzatın kendinize, kimseye ihtiyacınız yok, kendi elinizi tutun kalkın ayağa. Çünkü çok güzel günler kaldı yaşanacak. Çok güzel aşklar var tadılacak. Her şeyden öte siz varsınız, kimse için değil ama kendiniz için, tam şimdi, şu an, kalkın ayağa. Adım atmaktan korktuğunuz her yerin dibine kadar gidin. Yaşamak ne kadar süreceğini bilmediğiniz bir filmi izlemek gibi, her an bitebilir. İşte bu yüzden, ‘şimdi olmaz’ demek yok. Şimdi olur. Şimdi çok güzel olur. Şimdi en güzel olur.
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.