Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hukuk sorunsalı
Bir davalı ve bir davacı, aralarındaki meseleyi halletmesi için hüküm verecek bir hakime gitse, iki tarafın hakkını gözeterek hüküm vermesi gerektiğinde hangi hüküm ve yasaya dayanarak hüküm vermesi gerekir? Haklıyı ya da haksızı hangi hak ölçü ile karar verecek? Gerektiğinde suç zanlısına ölüm cezası verme ehliyetini kendisine yükleyecek, hakimin şahsına veya beşeri bir ölçü ve yasaya dayanan, haklı ve haksızı ince bir çizgi ile ayıracak (insan mahsülü) bir hukuk mümkün müdür? Bunu hangi hakikat ölçüsü ile yapacak ve insanlara üzerinde bağlayıcılığı ve kapsayıcılığı geçerli olacak mı? Subjektiflikten beri olamayan insanın vereceği hüküm nasıl objektif olacak? Bir hakime insanlar arasında hüküm verme üstünlüğünü ve bir insanı öldürme salahiyetini verecek nedir? Bir hakimin beşeri ölçülere dayanarak insanın ölümüne hüküm verdiğinde, bir davacının (yanlış ya da doğru) bir muhakeme ile (kendince) ‘adaleti sağlama’ esaslı cinayetinden farkı nasıl olacak? Bu soruların altında şüphesiz objektif bir hakikat ve ahlak ölçüsünün ihtiyacı yatıyor. Bunun nasıl mümkün olduğu cevabı da subjektif insanın ölçü olmasından uzak. Doğada bunun cevabı olmadığı gibi çıkarılması da mümkün olmadığı belli. O halde insanı ve kainatı yaratan, hakikatin sahibi, objektif akıl, Tanrıdan başkası olamayacağı en makulüdür ve adaleti tesis edici yalnız odur. Belki gerekçeleri daha da çoğaltılır ama her halükarda insanın adalet ölçüsü olamayacağı barizdir. Bu minvalde onun vahyi ve görevlendirdiği elçi tek vasıtadır, mutlak ölçünün kapısıdır. Onun izinden giden alimler de bu adaletin devam ettiricileridir. Zamanı ve coğrafyayı aşan hakikati ince bir kıyas usülü ile sağlanırken, nefsini kaçamayacağı mutlak adalet günü olan ahiret ile muhasebeye tabi tutarak yanlış kararlardan caydıran mutlak adalet Tanrı’nın vaz ettiği yasa ve şeriattan başka şeye ait değildir
·
193 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.