Selamlar. Biliyorsunuz bu dönemler çokça yoğunum. Bu yüzden hızlıca okunan kitaplara öncelik verdim. Sevgili 
Özlem hocam bana bu kitabı o erdiğinde yazarında kalemini bilip sevdiğim için hemen sipariş verdim. Hızlıca gelmesi, hizlica da başlamama ve aynı gün bitirmeme sebep oldu.
Babasının işleri sebebiyle yaklaşık iki yıl önce bir anda Madrid den İstanbul'a taşınan Bena bu şehirden de arkadaşları ile açtığı ve şu sıralar büyüttüğü kafesinden de memnundu. Lakin onu yorgun gösteren, tüketen her gece gördüğü kabuslarıydı. Madrid den gelmeden önce geçirdiği kazanın travmatik yan etkisi olarak kabuslar görüyor ve bu kabuslarının gerçekçi yanı onu korkutuyordu. Kadefe verilen bir açılış partisinde gözlerine değe bir çift derin bakış ile olduğu yerde kalır. Çünkü bu gözlerden bir an olsun kendisini alamaz. Sonrasında Uras ile tanıştığında aklına ilk gelen şey bu ismin bu adama hic yakışmadığıdır. Artık iki gönül içinde işler değişmiştir. Çünkü aşk isimle değil ruhla yaşanırdı. Bena ise artık zihindeki boşluklardan ve fsrk ettiği detayların büyüklüğü ile savaşmaya çalışırken bir yandan da öğreneceklerinden ölesiye korkmaktır. Gerçekler mi? Hep diyorum ya onların ortaya çıkma gibi bir huyu hep vardır..
Başta da söylediğim gibi cidden yazarın kalemi çok akıcı. Keyifli ve merakta bırakan bir yazım tarzı var ki bu kitapta bunu doyasıya görüyoruz. Bena ile hop oturup hop kalktım resmen. Ne oldu? Ne olacak? Ne olmuş olabilir? Diye diye son sayfaya kadar geldim. Başta tahmin yürüttüğümüz bir çok şeyi bulamadığımı söylemek isterim. Bu da beni büyük bir ters köşe ile baş başa bıraktı. Sonu ile ilgili büyük bir kafa karışımım var. Tamam dedim her şey çözüldü güzel günleri de gördük şükür. Hop yazar 2 sayfa bir son bölüm ekledi kitaba ve ben bildiklerimi unuttum. Kafamda yüz bin tane şey geçirerek kitabın kapağını kapattım. Ya doğruysa? Ya rüyaysa? Yok canım o kadar da değil.. Daha neler neler kurdum bir bilseniz.
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.