Gönderi

İsmail Ağa cemaatinden ayrılan kadının röportajı
“Babanın elini öpemezsin, baban seni annen gibi hissederse, annenle nikahları gider” Kurslarda verdikleri eğitim baskıcı ve zorbacı. Sadece dinî eğitim veriliyor. Mesela şöyle bir mevzu vardı: ‘Babanın elini öpemezsin, olur da baban eline dokunduğu zaman, annen gibi hissederse, annenle babanın nikahları gider.’ Senden olmayan, İsmailağa Cemaati’nden olmayan kişi asla Müslüman değildir, ona çok da iyi gözle bakılmaz. Müslüman da olsa, tesettürlü de olsa, pardösülü de olsa, inancı ne olursa olsun, İsmailağa’dan olması, Mahmud Efendi’ye itaat etmesi gerekiyor, bir şeyhinin, şıhının olması gerekiyor vs. Doğru sadece onlar, hâlbuki doğru sadece onlar değil. Şu an bile çocuklarını okula göndermeyen insanlar var” Kursa sadece İsmailağa mensubu ailelerin çocukları gelmiyordu, her kesimden çocuklar geliyordu. Dindar görüyordu insanlar orayı. İyi insan olmanın ne demek olduğunu bilmeyen insanlar, ‘İsmailağa’ deyince, ‘Bunlar iyi Müslüman’ diyordu. ‘Çocuğumu nasıl iyi bir insan yapabilirim, karakteri düzgün bir insan nasıl olabilir’ diye düşünmüyorlardı. Onun yerine ‘Bunlar dindardır, ben çocuğumu verip başımdan atayım da nasıl olursa olsun’ gibi bakan çok fazla insan var. Küçük bir çocuğu alıyorsunuz, hayattan zevk almaması gerektiğini öğretiyorsunuz” Ben hâlâ içlerinden tam olarak ayrılmış değilim ama onların yaşam şekillerinin yanlış olduğunu, dinin aslında öyle bir din olmadığını, ‘din’ adı altında insanları sömürdüklerini, çocukların beyinlerini yıkadıklarını, çocukları kandırdıklarını… Büyük bir kitlenin genç nesli gerçekten acınası hallerde. Kendilerini cennete, bizi cehenneme gidecek zannediyor çocuklar. Öyle bir nesil yetişiyor. Küçük bir çocuğu alıyorsunuz, ona öyle bir hayat empoze ediyorsunuz ki hayattan zevk almaması gerektiğini öğretiyorsunuz. Benim şimdi çok yakınlarım var şu an, hâlâ içinde olan. Hem erkek hem kız çocuklarını okula göndermemek için o mekteplerde okutuyorlar. Üzülüyorum ama bir şey denilmiyor. Diyorlar ki, ‘12-13 yaşındaki çocuklar çarşaf giyecek, erkeklerle oturup kalkmayacak, sohbet etmeyecek, şunu okuyacak, bunu okuyacak, kadın sesini çıkartamaz, kadın istediği gibi yaşayamaz, davranamaz.’ Kadın hep ikinci planda, söz hakkı yok, çocuklar bu şekilde ziyan oluyor. Ama bir yönden de ben o hayata teş ekkür ediyorum. O hayat, bana hayatı öğretti, o baskılar… Ama herkes bunu başaramayabilir. Herkes sorgulayamayabilir. ‘Yani babanın elini öpmeyeceksin, annenin nikahı düşer’, çok iğrenç, kötü bir şey. Asla Fatma olamıyorsun, başkalarının hayatını yaşıyorsun” Bu çocuklar büyüyünce evleniyorlar, farklı ortamlara giriyorlar, çocuklarını okula götürüyorlar. Sonra bunların beyinlerindeki şimşekler çakıyor, bir ‘U’ dönüşü yaşayıp hayata farklı açıdan bakmaya başlıyorlar, eğitim hayatlarına devam ediyorlar. Aslında Kuran kursuna giden Fatma, Fatma değildi ya da ilk evlendiği yıllarda Fatma, Fatma değildi. Ben kimdim? Annemdim, babamdım, ailemdim, akrabalarımdım, hocalarımdım. Neden? Onlara hiçbir şekilde laf, söz gelmesin, zarar gelmesin diye. Asla Fatma olamıyorsun, başkalarının hayatını yaşıyorsun. İnsan kendini, özgürleşince buluyor. Müdüre ‘Beni okula al’ diye yalvarıyordum” Çocukların çoğu hiç ilkokula bile gitmeden kursa başlıyor. Kimse de bir şey sormuyor. Ben küçüktüm, arkadaşlarım ilkokula gidiyordu, gidip okulun bahçesinde oturuyordum, müdüre ‘Beni okula al’ diye yalvarıyordum. ‘Senin amcanla ben samimiyim, seni okula alamam’ diyordu. Okul paydos olunca, arkadaşlarımla eve gelip bir ton dayak yiyordum. Okuldan gelen arkadaşlarım, Şaban’ın filmindeki gibi çantalarını benim önüme atıyordu, ödevlerini ben yapıyordum. Ama isteyerek yapıyordum çünkü öğrenmek istiyordum, okula gitmek istiyordum. Sonra eğitim hayatıma devam edemedim ama kendimi geliştirdim. En azından hayatın gerçekleriyle, kendimle yüzleştim. Hayatın öyle olmadığını, bir şeyleri öğrenmemiz gerektiğini… Tarihte bile kadınlar böyle değil, tarihte kadınlar ne kadar güzel işler başarmışlar. Niye biz böyle olalım, kimin dinini yaşıyoruz, neyi yaşıyoruz, Allah’ın böyle bir dini yok. Allah kadını hiçbir zaman aşağı görmemiştir, bunu söyleyenler cahil topluluklar” Peygamberimizin bayram günü kadınlara ‘Siz kötüsünüz, pissiniz’ diye bir hadisi dolanıyor ortalıkta. Bir peygamber bunu söylemişse, ben o peygamberin peygamberliğini kabul etmiyorum. Söylemez, söyleyemez, kadını aşağılamaz. Dünya genelinde ataerkil zihniyet kadını aşağılıyor. Madem kadın aşağılıktı, Ayşe orduları yönetti, Hatice tüccardı, bu nasıl oluyordu? Allah kadını hiçbir zaman aşağı görmemiştir, bunu söyleyenler cahil topluluklar. Çarşafımı kendi isteğimle çıkardım. ‘Ben bunu niye giyiyorum?’ diye düşündüm. Allah’ın emri olduğu için giymiyorum, Allah’ın emri olduğuna inanmıyorum, niye giyeyim? Bir tane ceket giydim, biraz uzun bir ceket, onu giyip anneme gittim. Biraz da tedirginim, kayınvalidem üst katta oturuyor, amcam alt katta oturuyor, aile apartmanı. Annem bakıp ‘Siz iyice yoldan çıktınız’ dedi. Sonra eşim geldi, eşime ‘Ben buraya çarşafı çıkartarak geldim, benim tercihim, tepki alacağız ama bu benim isteğim.’ O da sesini çıkarmadı, çok iyi bir insan. Saygı duydu, beni eleştirmedi, kızmadı, sövmedi, dövmedi. Aileden de yüzüme karşı bir şey söyleyen olmadı ama arkamdan çok konuşuldu, hiç de umrumda olmadı, çünkü ben Fatma’yım, başka bir kişi değilim, buyum, buna inanıyorum.”
76 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.