Gönderi

Güneş
Güneş işini vaktinde yapamamaktan korkuyormuşcasına aceleyle yükseliyordu bulutsuz gökyüzünde. Sanki sadece bizi değil bulutları da yakıp uzaklaştırıyordu etrafından. Gökyüzünün kendine kalmasını istiyordu sanki. İstediğini yapmayı da iyi biliyordu. Tek bir kuş bile yoktu etrafta. Bu yanlızlığını sıcak olmasına mı borçluydu parlak olmasına mı? Yandığı için mi bu kadar parlaktı. Parlak olduğu için mi yanıyordu? Şuan kimsenin bunu düşünecek hali yoktu ama insanın aklına da gelmiyor değildi. İnsanlar birer birer ilk gördükleri gölgelik yerlere kaçıyor benim gibi yer bulamayıp dışarıda kalanlar da ellerini yüzlerine siper edip küçük birer gölgelik oluşturuyorlardı kendilerine. "Köy Otobüsleri" tabelasının altında bekleyişim oldukça uzun sürmüştü. Sıcaktan başım dönmeye gözlerim kararmaya başlamıştı. Valizim de sırtımdaki kütük gibi çanta da gittikçe ağırlaşıyor, omuzlarıma yüklenen yük artıyordu. Sırt çantasının saplarının omuzlarıma bıraktığı derin izleri hissediyordum. Gittikçe daha da derine iniyor, canımı yakıyordu yavaş yavaş... Tatlı, şekerimsi bir koku gelmeye başladı burnuma. Gittikçe artıyordu ve çok yakından geliyordu. Etrafıma baktım, şeker yiyen bir çocuk ya da şeker satan biri yoktu. Ağzımı şapırdattım, daha önce yediğim, şimdi de sanki ağzımda olan bir şeydi. Güneş tepemdeydi ve ben hâlâ ayaktaydım ve bu gittikçe artan şeker kokusu midemi bulandırıyordu... Favorilerimden boynuma doğru akan ter kendine ince bir yol çizip içime işliyordu. Yanımdaki kadının kucağındaki bebek hiç susmadan ağlıyordu. O da sıcaktan bunalmış olmalıydı. Kollarını bir o tarafa bir bu tarafa savuruyor, elindeki oyuncağıyla insanlara gelişigüzel vuruyordu. Kafasını geriye doğru atıp annesinin kollarından ayrılmaya çalışıyordu. Annesi de elinde nemli bir bezle çocuğun her tarafını siliyor, az da olsa rahatlatmaya çalışıyordu. Ahhhh... şuan ne kadar ihtiyacım vardı buna... Güneş tepemde ve ben halsizim ve kafam kazan... Sanki biri kafamdan aşağıya su dökmüş gibi terlemiştim. Bebeğin ağlaması arttı. Ağlamıyordu da sanki bağırıyordu. İnsan bebeği görmese bu sesin bebekten çıktığına inanmazdı. Beynimin içine işliyordu sesi. Omzumdaki izler derinleşiyor beni geriye doğru çekiyordu. Bırakıversem kendimi, gittikçe ağırlaşan cüssemi... Yanımdan geçen havalı kızın üfürdüğü sigara dumanı doğrudan yüzüme geldi. Bilerek üflese bu kadar olmazdı hani. Bir an gözlerim yandı ve gri bulutun içinde kayboldum. Gözlerimi açtığımda kız gitmişti ama koku duruyordu hâlâ. Burnumun direği iki milim oynadı yerinden. Fare ölüsü gibi kokuyordu. Nasıl içiyorlar bu zıkkımı!? Üstüm başım hep zıkkım. Güneş tepemde ve ben yapış yapışım ve şeker kokusu... beni boğuyor... İçimden biri koşup gitmek istiyor ama sırt çantam beni ayaklarımdan yere çiviledi ve otobüs hâlâ gelmedi. Midem ağzıma ağzıma gelip geri gidiyor beni rahatsız ediyordu. Kussam... Ah bi kussam rahatlardım belki. İçimden koşup gitmek isteyen giderdi belki. Gözlerim seğiriyor... Allah bilir ne kadar korkunç görünüyorum. Dilim damağıma yapıştı dudaklarım kurudu... yanaklarımı ısırıyorum belki biraz tükürük kalmıştır da dudaklarımı ıslatırım. Anlaşılan kuruyan tek şey dudaklarım değilmiş. Yutkunmaya çalıştım, boğazlarım acıdı. İnsanın tükürüğü olmayınca yutkunamıyor da. Ağzımı açtım biraz hava girsin diye. Yok artık bide dilini çıkar. Ben naptığımı biliyor muyum sanki. Güneş tepemde ve ben çok susadım ve üstümde hâlâ zıkkım... Evden çıkmadan çantama koyduğum su şişesi geldi aklıma. Allah'ım şimdi mi? Şimdi mi aklıma geldi?.. Onu çıkarmak için arkamı döndüğüm sırada çaaatt diye bir ses duydum. Annesi bebeğin koluna bir tane yapıştırmıştı. Hak etti etmesine de bu susmasına değil daha çok ağlamasına neden oldu. Şu küçücük şeyden ne kadar çok ses çıkıyor Allah'ım... Su şişesini aldığım gibi diktim kafama bu sıcakta suyun kaynayabileceği aklıma gelmedi tabi. Yemek borumu yakarak indi aşağıya. Midem yanıyor, güneş midemi de yaktı. Güneş tepemde ve şeker kokusu burnumda ve otobüs hâlâ gelmedi. Göz kapaklarımda bir ağırlık. Karşı koyamadığım bir güç. Sanki biri eliyle kapatıyormuş gibi kesin ve kararlı. Sanki benim değillermiş gibi. Sanki bırakıp gitsem kendimi bu karanlığa susuzluğum gidecek. Nefes alışverişim yavaşladı. Çantam omzumdaki yerini iyice belledi. Gözlerimi ovuşturdum. Aslında bırakıversem kendimi öyle bir rahatlayacaktım ki... Yanımdan havalı bir kız daha geçti. Havalı kızlar sürekli zıkkımlanır mı? Kapanmaya direnen gözlerimi bu sefer serbest bıraktım. Bu duman gözlerimi delip geçecek. Burnumu kontrol ettim, sağlam çıktı benimki. Fareninki sağlam değilmiş o öldü. @su_dem_
·
206 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.