Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mehmet Ali Paşa'nın, II. Mahmud'a karşı neden isyana kalkıştığını burada zikretmekte yarar görüyoruz. Çünkü, genellikle M. Ali isyanı ile ilgili temada; cahil, ihtiraslı ve hatta Osmanlı tahtına göz koymuş olan bir valinin ihanetinden söz edilir. Padişah II. Mahmud ise; adeta masum pozisyonunda gösterilir. Halbuki göreceğimiz gibi, isyanın çıkmasından (1831) ve gelişmesinden en az vali kadar II. Mahmut da sorumludur. (...) Karışıklıkları önlemek amacıyla Mısır valiliğine atanan Hüsrev Paşa, burada asayişi sağlayamadı. Askerler, Defterdar'ı idam ettiler. Hüsrev Paşa ise, Mısır valiliğine tayin edildi. Ancak ulufe isteğiyle askerler, yine ayaklanma çıkardılar ve vali, kaymakam ve Tahir Paşayı katlettiler. Bu olaylardan sonra Mısır valiliğine atanan Hurşit Paşa da başarısızlığa uğrayınca, valiliğe M. Ali Paşa (1804) getirildi.  M. Ali Paşa, kölemenlerle işbirliği yaparak, İngiliz gemilerini geri dönmeye mecbur etti. (...) Mısır'da birliği sağlayan M. Ali, "Asakir-i Cihadiyye" isminde muntazam askeri birlikler kurdu. (...) Top, tüfek ve barut fabrikaları, tersane ve havuz inşası gibi endüstri kolları ile de uğraşan M. Ali Paşa, kölelerden ve ahalinin çocuklarından Avrupa'ya öğrenciler gönderdi. Ayrıca Avrupa'dan da ilim adamları getirtti. Şeker ve mensucat fabrikaları inşa etti. (...) M. Ali Paşa, bu başarıları sağlarken; her zaman Mısır topraklarını; Osmanlı devletinin bir parçası olarak görüyor, padişaha itaate devam ediyordu. (...) Kuvvetli ve muzaffer bir vali olan M. Ali Paşayı çekemeyen padişah ve etrafındakileri, onu Mısır'dan uzaklaştırmak istediler. Nitekim, M. Ali Selanik ve Kavala valiliklerine atanmış, ancak Paşa, bayındır hale getirdiği Mısır'dan uzaklaşmak istememiştir. Paşa'nın, Mısır'da kalması için, Mısır uleması ve ileri gelenlerinin imzaladıkları bir dilekçe padişaha gönderildi. Ayrıca M. Ali Paşa, başta II. Mahmut ve diğer rical'a hediyeler göndererek Mısır'da kalmayı başardı. Mekke ve Medine'yi Vahhabilerin hakimiyetinden kurtaran M. Ali Paşa (1818), Kabe'nin anahtarını İsmail Bey'in eliyle padişah II. Mahmud'a göndermiştir... (...) M. Ali Paşanın, Mekke ve Medine'den Vahhabileri çıkarması, İslam dünyasında büyük sevinç yaratmış, Paşa başarısı ile, müslümanların gönlünde taht kurmuştur. Halk, M. Ali Paşayı bu başarısından dolayı tam bir İslam kahramanı olarak görmüştür. Hatırlatmak gerekir, ki Kabe'nin, Vahhabilerin eline geçmesi, halkın; II. Mahmud'a büyük bir kin beslemelerine sebebiyet vermiştir. Zira Vahhabi işgali ile, Müslümanların Hacc yapmaları güçleştiği gibi, halifelik sıfatına haiz padişahın; Kabe'yi Vahhabilerin insafına terk etmesi, halkın gözünde tam bir facia idi. (...) Şunu da eklemek gerekir: M. Ali Paşa; her alanda Mısır'ı kalkındırmaya çalışırken, asla, İslam an'anelerine ve yerleşmiş inançlara dokunmamıştır. Yani M. Ali Paşa; ziraat, ticaret, eğitim ve askeri alanlarda Mısır'ı modern bir ülke haline getirmesini, Müslüman halkla çelişkiye düşmeden gerçekleştirmiştir. (...) Padişah II. Mahmud'un yapmak istediği halde yapamadığını M. Ali Paşa yapabilmişti... Bundan da; padişahın memnun olması gerekirdi... İddia edildiği gibi; Mısır valisi, öldürülmesi gereken bir hain mi idi?... Bize göre, M. Ali Paşanın tek suçu; onun Mısır'daki başarılı çalışmaları idi. (...) Gerçekten de; başta padişah ve vezirleri, M. Ali Paşanın başarılarını kıskanıyorlar, onu çekemiyorlardı. Ve sırf bu duygularla Mısır valisinin katline karar vermişlerdi... (...) Bilindiği gibi; Mısır valisinin, Osmanlı devletine karşı değil, saraya karşı savaş durumuna geçmesi; sarayın M. Ali Paşayı öldürtmek için gizli yürüttüğü planın su yüzüne çıkması ile başlamıştır. M. Ali Paşa, II. Mahmud'un kendisinin katli için fetva çıkarttığını görünce hemen harekete geçmiş ve İslam dünyasına hitaben bir bildiri yayımlamıştır, (...) ayaklanmada Mekke şerifi kendisini desteklemiştir. Ve (...) koca Osmanlı devletinin ordusu, valisinin kuvvetlerine yenilmiş, Anadolu Müslüman halkının da desteğiyle Paşa; Kütahya'ya kadar gidebilmiş, telaşa kapılan II. Mahmud, Rusya'nın himayesine girerek, tahtını güvence altına almaya çalışmıştır. Kavalalı Mehmet Ali Paşanın; Osmanlı devletini yıkmak isteği, hatta kendisinin; tahta göz diktiği iddiaları da tamamen mesnetsizdir. Örneğin; Mısır valisi Mehmet Ali Paşanın, bir İngiliz diplomatına söylediği: "Siz bir yabancısınız. Bir İslam gibi düşünmesini bilemezsiniz. Osmanlı imparatorluğunun parçalanmasından benim için doğacak mes'uliyeti biliyor musunuz?... Müslümanlar nefretle benden uzaklaşacaklardır. İlk uzaklaşanlardan biri de oğlum olacaktır. Padişah delidir. Fakat Allah onu bize günahlarımızın karşılığı olarak verdi," sözleri, onun böyle bir amaç taşımadığını gösterir. (...) Ne yazık ki, sırf hased yüzünden Mısır valisini harcamaya kalkan II. Mahmud, Modern Nizamiye ordularına sahip olmasına rağmen, kendi valisiyle başa çıkamamış, düzenli ordusunun aldığı yenilgiler, padişahın gece uykularını kaçırmıştır. Reformcu Sultan, yenilgilerin acısını ve üzüntüsünü unutmak için teselliyi içkide bulmuştur. Ancak içki, sıhhatını tamamen bozmuş ve ölümüne sebebiyet vermiştir. Yine de Mısır, sonunda; M. Ali Paşanın ailesine teslim edilecek, Osmanlı boş yere yedi sene Mısır valisi (ile) uğraş(mış olacaktır.)
Sayfa 355Kitabı okudu
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.