Gönderi

DİZİLERDE ÜLKÜCÜ VE MİLLİYETÇİLER
Bugün devlet ve milletimizin başına belâ olan etnik Kürtçülük ve PKK, 1980 öncesinde Türkiye’deki marksist solun kanatları altında büyüdü. Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Apocular- PKK, Türkiye Marksist Solu’nun ürünleridir. O günlerde bu gruplar aynı şemsiye altında ‘’Halklara Özgürlük’’ diyerek Türk devleti ve milletine karşı bir savaş açmıştı. Bugün vatanımızı bölmek isteyen PKK’ya karşı nasıl tepki duyuyorsak, vatanın ve milletin birliğinden yana olan Türk milliyetçileri o dönemde başka ülkelerden güdümlü bu azgın solun karşısına dikiliyor ve tepkisini gösteriyordu. İşte bu yüzden, Ercüment’ler, Önkuzu’lar, İmamoğlu’lar, Gün Sazak’lar gök ekin gibi biçildiler. Bununla kalınmadı,12 Eylül’ün paşaları da devletinden yana taraf olan milliyetçi ve ülkücü kadroları zindanlara atarak her türlü işkenceden geçirip cezalandırdı. Şimdi sanki bunlar yaşanmamış gibi; şiddete başvuran, devlet ve milletimize kan kusturan Marksist solcular; günümüz televizyon dizilerinde, romanlarda, yazılarda sütten çıkmış ak kaşık gibi, barışçı, şiddete başvurmayan, sevimli, yurtsever, Amerikan karşıtı, romantik devrimciler olarak tanıtılmakta, yaptıkları mücadelenin haklı olduğu vurgulanmaktadır. Buna karşılık ülkücü, milliyetçi gençler ise; vahşi, sermaye ve Amerikan yanlısı, kaba kimseler olarak gösterilmektedir. Hâlbuki o dönemde, terörü başlatan Marksist sol her türlü şiddete başvurdu. Bunlar ülkücü gençleri okullara sokmadı. Milliyetçi gençler ancak sonraları kendilerini savunmak için harekete geçtiler. Sol Marksist ideoloji mensupları bırakın ülkücü ve milliyetçileri, kendilerinden olmayan sol gruplara bile tahammül etmedi. Bunlara hayat hakkı tanımadı. 1980 öncesi Maraş ve Çorum olaylarının arkasındaki karanlık güçlerin ve bu olayları provoke edenlerin kimler olduğu bugün bile ortaya çıkarılmamışken, bazı kesimler bu olayları milliyetçi ve ülkücülerin üzerine yıkmaya çalışmaktadır. Bu dönemde hayatının baharında binlerce ülkücü, milliyetçi genç öldürüldü. Bu gençleri barışçı(!) sol ideoloji mensupları değil de kendileri mi öldürdü? ’’Çemberimde Gül Oya’’ dizisi ile başlayan , ‘’Hatırla Sevgili’’ , ‘’Bu kalp seni unutur mu?’’Ve son olarak ‘’Öyle bir geçer zaman ki’’ dizileri ile devam eden dönem dizilerinde devrimci, solcu gençler hep yüceltildi. Bu dizilerin sol ideoloji yanlısı senaristleri gerçekleri tersyüz edip, günümüzde o günleri bilmeyen veya hatırlamayan kimselere yanlış bilgiler vermektedir. Bu diziler milletimizi aptal yerine koymaktadır. Çünkü o günlerde şiddete başvuran sol, Marksist ideolojiyi zorla Türkiye’ye hâkim kılmaya çalışıyordu. Ülkücü ve milliyetçiler buna karşı çıkıyordu. Marksizm daha sonra 90’lı yıllarda çöktü. Bu durum milliyetçi ve ülkücülerin haklı çıktığını göstermez mi? Günümüzde sol yazar ve senaristler hakkı teslim edecekleri yerde ülkücü ve milliyetçilere bitmeyen kinleri ile saldırmaya devam ediyor. Ülkücü Ruhi Kılıçkıran öldürüldüğünde cebinden yirmi beş kuruş çıkmıştı. Fakir bir ailenin çocuğu olan ülkücü Dursun Önkuzu’yu solcular ciğerlerine hava basarak, işkence ederek öldürmüştü. Bu gençlerin öyküsünün ilgi çekici olması için solcu olmaları mı gerekiyordu? Milliyetçi ülkücü hareket içinde bazı kimselerin 1980 sonrası mafya ile ilişkilere girdikleri doğrudur. Ancak bunlar genelleştirilemez ve bütün bir harekete mal edilemez. Sol hareket içinde bazı isimler şiddet olaylarına karışmalarına, cinayet işlemelerine rağmen kahramanlaştırılmağa devam edilmektedir. Bunların en ünlüsü Yılmaz Güney’dir. Yılmaz Güney Yumurtalık’ta bir hâkimi öldürmüş, hapiste iken yurt dışına kaçırılmıştır. Yurt dışında etnik Kürtçülerle Türkiye aleyhine filmler çevirmeğe devam etmiştir. ’’Ihlamurlar Altında’’ adlı dizide, dizi kahramanın adı Yılmaz’dır. Onun kahramanı ise Yılmaz Güney’dir. Odasında duvarda Yılmaz Güney’in posteri vardır. Türk medyası Yılmaz Güney’i öven yazı ve haberlerle dolarken, kimse Yumurtalık’ta öldürdüğü yargıcın geride kalanlarını merak etmemiştir. Şarkıcı Ahmet Kaya’da bir toplantıda etnik Kürtçü söyleminden dolayı protesto edilmiş daha sonra yurt dışına gitmiş ve orada ölmüştür. Bu protesto olayını unutmayan Ahmet Kaya’nın sol ve Kürtçü ideoloji taraftarları, aradan yıllar geçtikten sonra bile o toplantıda protestocular arasında bulunduğu iddia edilen şarkıcı Serdar Ortaç’a saldırmış ve dişini kırmış, aynı masada oturan şarkıcı Ebru Gündeş’in yurt dışında vereceği bir konseri tehditle iptal ettirmişlerdir. Başbakan Recep Tayyip de açılım konuşmasında Ahmet Kaya’yı övmüştür. Ama kimse Serdar Ortaç ve Ebru Gündeş’i desteklememiş ve yapılan zorbalığı dile getirmemiştir. Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan işkenceleri elbette tasvip etmiyoruz. Ancak yukarda isimlerini saydığım dizilerde neden Mamak’tan bahsedilmedi? AKP’nin sözcüleri, sol ve liberal yazarlar ve ‘’Bu kalp seni unutur mu?’’ dizisi hep Diyarbakır cezaevini anlattı. Mamak’ta milliyetçilere yapılan insanlık dışı işkenceler neden konu edilmedi? 1980 öncesi toplumsal olaylarda yalnız milliyetçi-ülkücüleri suçlayanlar neden bu kini sürdürmektedir? Çünkü Türkiye’de geçen zamana, çekilen onca acıya rağmen gelinen nokta, Türk millet adının silinmesi için düğmeye basıldığıdır. Günümüzde de buna karşı çıkacak ve tepkisini gösterecek milliyetçi ve ülkücülerden başkası değildir. Bâzıları bunun için onları hedef gösteriyor. Şubat/ 2011
·
174 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.