Gönderi

272 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Oysa herkes öldürür sevdiğini...
- Basil Hallward, ben olduğumu sandığım kişidir; Lord Henry dünyanın ben sandığı kişidir; Dorian ise benim olmak istediğim kişidir, belki başka bir çağda..." Oscar Wilde... Hayatı bir kitaba konu olacak kadar dalgalı, sanat anlayışı döneminde bile kasıp kavuran bir sanatçı. Kendi kitabındaki karakterleri hayatında fark etmemiş bir dahi.... Wilde kimdi? Oscar Wilde İrlanda'nın tanınmış göz cerrahlarından olan Sir William Wilde ve başarılı bir yazar, genç İrlandalı devrimcilere örnek bir şair olan Jane Francesca Wilde'ın ikinci çocuğu olarak Dublin'de doğdu. Babası 1864’te tıp bilimine hizmetleri nedeniyle şövalye unvanı almış Trinity öğrencileri için en büyük ödül olan Berkeley altın madalyasını ve aynı zamanda Oxford Üniversitesi Magdalen Koleji’nden bir burs kazandı. Burada 1874'ten 1878’e kadar eğitimine devam etti ve en önemli ilkelerinden biri hayatı sanata yaklaştırmak olan estetik akımının bir parçası oldu. Magdalen’deyken 1878 Newdigate Ödülü’nü Ravenna şiiriyle kazandı. Bu şiiri Encaenia’da okuyup kaybetmiş, fakat ödülü daha sonra Tarihsel Eleştirinin Yükselişi makalesiyle almıştı. Hayatı boyunca inandıklarından vazgeçmeyen, kendine rehber aldığı ideolojiler doğrultusunda yazan, döneminin en başarılı yazarlarından biri Oscar Wilde... Sosyalizm düşüncesini destekleyen Oscar Wilde özgürlükçü düşüncelerini kaleme aldığı eserleriyle insanlara ulaştırmayı amaçlamış ve başarmıştır. Gerek giyim tarzı, gerek yaşam şekliyle birçok kesim tarafından eleştirilere maruz kaldı. Biseksüel olması ya da olduğu varsayılması hakkında birçok asılsız haberlerin çıkmasına neden olmuştur. 1895 yılında bahsettiğimiz yaşam tarzı sebebiyle hapis cezasına çaptırılan ünlü yazarın hayatı bu olaydan sonra büyük ölçüde sarsıldı. Çocukları soyadını değiştirmeyi tercih etti. 2 yıl süren hapis hayatı sona erdikten sonra oldukça zor şartlarda bir hayat sürmeye başlayan Wilde, 30 Kasım 1900 tarihinde, Paris'in en kötü otellerinden birinde ölü olarak bulundu. Ne dehşet verici bir son ne yozlaşmış bir toplum. İlk olarak bu kitabını yazıldığı dönemde bile yankı getirdiğini unutmayalım. Toplum ise kitabı daha çok ahlaksızlık ile suçlar. O dönemden bu döneme çok büyük bir değişiklik görmüyorum ben. Kitap... Bazı kitaplar iyiliğe götürür Bazı kitaplar günaha Bazı kitaplar şehvete Bazı kitaplar deliliğe Hayır tabi ki kitaplar sizi tek bir yöne götürür. O da benliğinize. Şayet bundan dolayı bu kitap sevilmedi. İnsanların içindeki o derin tutkular, saklanmış arzular, kibirleri... Toplum tarafından ahlaksızlık olarak görülen tüm o inançlar bir kitabı okuyunca içinde uyandırdığı hislerden nefret ettiler. Kitabın mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum. Kitapta yargıladığınızı her davranışı bir oturup düşünürseniz belki de o kişi sizdiniz. Kitaba geçelim. Mükemmel bir kurgu. Kesinlikle taklit edilemeyen olay örgüsü ve edebi bağdaştırmalar. Hazcılık için bir zirve. Kitap güzelliği bir tartışma konusu yapıyor. Güzelliğiniz için ruhunuzu feda eder miydiniz? 21. yüzyıl için çok ikonik bir soru. 12 yaşından itibaren estetiksel ön planda tutarak zamanlarından tutun ön yargılarına kadar tüm yaşantıları bunun üzerine insanlığın. Kitap yüzyıllardır insanlığın hazcılığın derinde hissederek uyandırdığı ahlaksızlığı dışarıda gösteremediği için kitabı ahlaksızlıkla suçlayanlara herkesin aynı olduğunu gösteren bir baş yapıt. Kitabın muhteşem kurgusuna gelelim. İlk olarak ben kitabın sansürlü basımını okudum. Sebebi ise çok basit sansürsüz basım pahalıydı . Kitap ilk çıktığı yıllarda dönemine damga vuruyor. Eş cinselliğe özendirildiği düşünülerek ahlaksızlıkla suçlanıyor kitap. Ahlaklı kitap ya da ahlaksız kitap diye bir şey yoktur. Kitaplar iyi yazılmıştır ya da kötü. Mesele bundan ibarettir Kurgu itibariyle Dorian'ın etrafında şekilleniyor. Roman da Dorian ilk başlarda güzelliğinin farkında olmadığı için masum verilir. Ben böyle düşünmüyorum. Bence Dorian en başından beri farkındaydı. Bu yüzden portreyi kabul eder ve gençliğini güzelliğini kaybedecek olma fikri bu kadar sarsar onu. Dorian'ımız gizliden gizliye ona tutkulu bir sevgi besleyen Basil'in evine portresini yaptırmaya gider. O sırada Basil'in evinde bulunan Lord Henry ile tanışırlar. Tamamen hazcılık odaklı olan Lord Henry o gün gençlik ve güzellik hakkında yaptığı sohbet Dorian'ı çok etkiler. Bunun üzerine içinde gençliğini ve güzelliğini kaybetmeye dair bir korku belirir. Sonra Basil'in yaptığı tabloyu görünce tekrar kendi güzelliğine aşık olur ve o sıra bir dilekte bulunur. Ben değil tablo yaşlansın bunun için ruhumu satmaya hazırım. Ne ikoniktir ki dileği gerçekleşir :) Tabloyu eve götürdükten sonra ilk günahını işler. O sıra tabloya baktığında tablonun çirkinleşmiş ve yaşlanmış olduğunu görür. Bu tabloyu herkesten gizler. Ne kadar günaha batarsa tablo o kadar çirkinleşir. Tablo gibi ruhu da çirkinleşir. Öyle ki bu işin sonunda kendini suçlu bile bulmaz. Suçlu tabloyu çizen kişidir. Nasıl bir narsizmdir. Sadece bedeni değil ruhu ve düşünceleri de mükemmeldir onun için. Şayet birini öldürse bile vicdan azabını küçümseyecek kadar hem de. Beni en çok sonu sarsmıştı. Sonu bana bir tokat gibi çarpmıştı. Bir şeyleri bir şeyler uğruna istiyoruz. Bunun ne olduğu fark etmez. Ama egomuz o kadar büyük ki. Hiçbir kötülüğü kendimize yakıştırmıyoruz. Kitap ta üç ana karakter var. Dorian , Basil , Lord Henry. Lord Henry en sevdiğim karakterdi. Hazcılığı doruklarında yaşayan ; ahlak, toplum , düzen, sevgi, din, insan değerleri gibi değerlerin boş olduğunu savunan insanın tek değerinin kendi değerleri olduğunu dile getiren bir birey. Lord Henry kadar değil ama önceliğiniz başkalarının değerlerine zarar vermeden kendi değerleriniz olsun her zaman. Lord Henry bir nevi günaha iten iblis görevini gördü romanda. Zaten cümleleri o kadar akıllı bir şekilde kuruyor ki bir melek dahi kanabilir ona. İçten içe hak verdiğiniz konular çok oluyor. Oturup saatlerce tartışırsanız onun yanında onun gibi olursunuz sanırım. Dorian ... Abi sen nasıl bir karaktersiz bir karaktersin ya.Senin yaptığın her harekete deli oldum. Oscar Wilde neden senin gibi olmak istedi. Ayyy düşünemiyorum. Ne beynini kullandın ne kalbini full korkuların ve arzuların yönetti seni. Kitabı okuyanlar sürekli Henry'i suçladı ama suç Lord'da değil sendeydi. Basil'i dinlemek yerine sırf kendini daha az suçlu ve daha iyi hissetmek için kalbine ters gelen cümlelerin peşinden gittin. Nasıl bir karaktersizlik örneğisin ya sen? Basil... Sevgili Basil Senin bölümlerin büyük ihtimalle sansürlü olan bölümlerde daha çok. Çünkü şunu anlıyorum. Basil sıradan bir insan. Aslında Basil ve Oscar Wilde çok benziyor. Oscar Wilde, Basil aracılığıyla kendini insanlara açıyor gibi hissettim. İkisi de saçma sapan bir adam yüzünden hayatlarından oluyor. Basil karakteri biraz hava da kalan bir karakter. İyi desem mi kötü desem mi bilmiyorum. Lord Henry'den iyi. Ama ... İşte üstteki cümle gibi Basil tarif edeceksin ama kimi, neyi, nasıl? Güzellik her şey midir? Ahlak dediğimiz şey ahlaksızlık mıdır? Özgürlük ahlak ile ters mi düşer? Yozlaşmış bir beyin mi ahlaksız bir yürek mi? Hangisi daha tehlikelidir?
Oscar Wilde
Oscar Wilde
dönemin en cesur kalemlerinden. Hazcılık konusunda her kalemin yazmaya cesaret edemeyeceği çoğu şeyi yazdı. Hazcılık . Hedonizm... Sadece hazcılık odaklı olmanın da kötü olduğunu gösteren bir baş yapıttı. Kitapta bazı cümlelere ters düştüğüm durumlar oldu. Evet hazlarımız, arzularımız var. Ama insanı insan yapan bir taraf da olmalı.
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · İş Bankası Yayınları · 202173.4k okunma
·
786 views
Hatice okurunun profil resmi
Güzel bir inceleme olmuş cidden dorian nasıl bir Karektersiz ve tek sen değil bende deli oldum
Arya Berivan okurunun profil resmi
Delirtti beni çocuk. Çocuğum azıcık anneni dinlesene bak sonra portre olursun dndndnd
2 next answer
SDilan okurunun profil resmi
Mükemmel bir inceleme eline sağlık🌸
Arya Berivan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🥺🍀💕
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.