Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Pergeli dostumuz büyük geometrici Apollonus'un elipsleri matematikçilerin eğlenceli oyuncakları olmaktan çıkıp doğanın sırlarını açan anahtarlar olmak için yaklaşık bin yıl kadar beklediler. Onları matematikçilerin raflarından alıp insanlığın hizmetine indiren kişi de Alman astronom Johannes Kepler'dir. Kepler o zamanlar müneccimlikle eşdeğer sayılan astronomi konusunda üniversitede bir iş buldu. Hatta işinin şartlarından biri de her sene müneccimlik üzerine en az bir makale yazmasıydı. Bu şarta rağmen o işi kabul etti. Ve matematik bilgisini yıldızlar ve gezegenler üzerinde kullanmaya karar verdi. Bu çalışmalar onu zamanın en büyük gözlemcisi Tycho Brahe (1546-1601) ile tanışmaya kadar götürdü. Tycho Brahe yüzlerce yıldızı gözlemiş, bunların kayıtlarını tutmuş, fakat bu kayıtlar arasından bir türlü doğanın sırlarını çekememiş ünlü bir astronomdu. Tycho Brahe ağır bir hastalığa yakalandı. Oleceğini anlayınca Tycho Brahe, Kepler'i yanına çağırır ve elindeki yüzlerce verinin hepsini ona verir: "Ben 750 kadar yıldız ve gezegenin gözlemini yaptım. Amacım bunları 1000'e tamamlayıp bir katalog halinde yayımlamaktı. Ömrüm buna yetmeyecek. Ölmekteyim. Lütfen bunları al, tamamla. Benim adımla yayımla. Lütfen beni boş yere yaşamış duruma düşürme." der Burada da son derece ilginç bir şey görüyoruz; sarayda bir göreve yükselmiş bir insan, bütün hayatı krallar, kontlar arasında geçmiş bir insan, bu hayatından yeteri kadar tatmin olmuyor. Bir şey bırakmış olmak, bir şey ba şarmış olmak için yanıp tutuşuyor. Hayatta normal insanların gördüğünden başka bir boyut görüyor ve o boyuta ulaşamadan ölmeyi bir kayıp olarak görüyor. Tekrar tekrar Kepler'e "Beni boş yere yaşamış duruma düşürme." dediği anlatılır. Kepler elinde bu verilerle artık emeline ulaşmıştı. Çalışma masasının başında aylarca, bir çember etrafında dönmesi gereken gezegenlerin, özellikle Mars gezegeninin, neden bu çemberden saptığını anlamaya çalıştı. İşte burada büyük dostumuz Pergeli Apollonus'un elipsleri imdadına yetişti. Kepler bir gün yine bu verileri bir çember üzerine oturtmaya çalışırken uyuyakalıyor. Ve uyandığı zaman bunun Apollonius'un elipsleri üzerine oturacağını fark ediyor. Tabii böyle bir ilham kuşu insana durup dururken gelmez. Ancak aylarca yıllarca çalışmanın ardından bir gün lütfeder de size bu sırrı verir. Diğer gezegenlerin rasatlarına da bunu uyguladığı zaman gezegenlerin Güneş etrafında birer elips çizdiklerini, Güneş'in de bu elipsin odak noktalarından birinde bulunduğunu gördü. Daha sonra gezegenlerin hızları ve Güneş'e olan uzaklıkları arasındaki bağıntıları inceleyerek de yerçekimi kuralına epey yaklaştı. Fakat bu kadarı artık Kepler için fazlaydı. Doğanın sırrını yeteri kadar yeryüzü- ne indirmiş bir kişiydi. Yerçekimi kanunu da artık Newton'un kısmetiydi...
·
86 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.