Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

188 syf.
9/10 puan verdi
https://balkandays.blogspot.com/2023/07/the-alchemist.html
Simyacı. Bu kitabı seneler önce okumuş ve aklımda tek bir cümle kalmıştı: İnsanın hazinesi kendi yanındadır. Çok uzaklarda aramak beyhude bir çabadır. Yıllar sonra şimdi tekrar okuduğumda gerçekten de hiçbir ayrıntıyı hatırlamadığımı fark ettim. İyiki tekrar okudum. Kitabın en can alıcı kısmı, aynı yerde başlayıp aynı yerde bitmesiydi. Kahramanımız yanında durduğu hazineden bihaber gördüğü rüyanın etkisi ile yeni yerleri keşfetmeye ve kendisine vadedilen hazineyi bulmaya karar verir. Üstelik bu yolculuğu babasının tarlasında bulduğu eski İspanyol altını ile yapacaktır “Delikanlının adı Santiago idi. Sürüsüyle birlikte eski, terkedilmiş kilisenin önüne geldiğinde güneş batmak üzereydi. Kilisenin çatısı çoktandır çökmüş, bir zamanlar ayin eşyalarının konulduğu yerde kocaman bir firavuninciri büyümüştü.” Kişinin kendi içindeki hazineyi keşfedebilmesi için öncelikle severek ve isteyerek yaptığı bir uğraşı olmalıydı. Ve gerekirse kahramanımız gibi 16 yaşına kadar aldığı eğitimi bırakıp, babasının karşısına geçerek cesurca niyetini söyleyerek yapmalıydı bunu. Durduk yere kimseye gökten hazine düşmüyordu yani Santiago’nun en büyük şansı ise bu konuda kendisini destekleyecek bir babasının olması oldu. Ayrıca yolculuk için harcadığı paranın aslında kendi hazinesinden olması da çok manidardı. "Bunları bir gün tarlada bulmuştum. Rahipliğe kabul edilme töreninde kiliseye vermeyi düşünüyordum. Git, kendine bir sürü al ve en iyisinin bizim şatomuz, en güzel kadınların da bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünyayı dolaş.” dedi babası. "Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor," diye düşündü. “Bu yörelerde bir yığın arkadaşı vardı –ve bu da yolculuk yapmayı neden bunca sevdiğini açıklıyor. Her gün birlikte olmak gereksinimi duymaksızın, insan her zaman yeni dostlar edinir. Papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır.” (Yorumsuz ) “Bazen, koyunlarla birlikte yaşamak çok daha iyi, konuşmaz koyunlar, yiyecek ve su aramaktan başka bir şey yapmazlar. Ya da kitaplar, dinlemek isterseniz size ilginç öyküler anlatır kitaplar. Ama insanlarla konuşurken durum başka, öylesine tuhaf şeyler söylerler ki, konuşmayı nasıl sürdüreceğinizi bilemezsiniz.” (Çok iyi değil mi ) Kendi hazinemizi keşfedebilmenin en önemli yolu: "Bunun birçok nedeni var. Ama diyelim ki, bunun en önemli nedeni senin ‘Kişisel Menkıbeni’ gerçekleştirme gücüne sahip oluşun." “Koyunlarım ile hazine arasında kaldım," diye düşündü. Karar vermek, alıştığı şey ile sahip olmayı çok istediği şey arasında bir seçim yapmak zorundaydı.” Konfor alanından çıkmalı, bu nedenle yüreği zaman zaman acısa, yer yer bütün parasını yitirecek de olsa, her şeyi yazan El, işaretlerle ona yardım edecek, hatta demiri altına çevirecek bir Simyacı bile gönderecekti. Var mı bundan ötesi “Hazineye ulaşmak için işaretlere dikkat etmen gerekiyor. Tanrı, herkesin izlemesi gereken yolu yeryüzüne çizmiştir, yazmıştır. Senin yapman gereken, senin için yazdıklarını okumak yalnızca." "Ben de herkes gibiyim. Dünya gerçeklerine oldukları gibi değil de olmalarını istediğim gibi bakıyorum." “Ah! Vapurla iki saat ötede ne çok değişik şeyler olduğunu bir bilselerdi..." “Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak.” “Değişmek istemiyorum, çünkü nasıl değişeceğimi bilmiyorum. Artık tam anlamıyla kendime alışmış durumdayım." “Hayatta, her şey işarettir," dedi İngiliz, okumakta olduğu dergiyi kapatarak. "Evren, herkesin anlayacağı bir dilde var olmuştur, ama insanlar unutmuştur bu dili. Birçok şeyle birlikte bu Evrensel Dil'i arıyorum ben. Bu yüzden buradayım. Çünkü bu Evrensel Dil'i bilen birini bulmam gerekiyor. Bir Simyacı." “Kimse bilinmezden korkmamalı, çünkü herkes istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyi ele geçirebilir. İster hayatımız ister ekin tarlalarımız olsun, sahip olduğumuz şeyleri yitirmekten korkarız. Ama hayat hikâyemiz ile dünya tarihinin aynı El tarafından yazılmış olduğunu anladığımız zaman, bunu anlar anlamaz, bu korku uçup gider.” “Çünkü ben ne geçmişte ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun.” (Şimdinin Gücü kitabı) “Ertesi gün ölecek olursa gözleri açık gitmezdi, çünkü gözleri öteki çobanların gözlerinden çok daha fazlasını görmüştü ve bundan gurur duyuyordu.” “Ama unutma ki yüreğin hazinenin bulunduğu yerdedir. Ve çıktığın yolda keşfettiğin şeyin bir anlamı olması için hazineni mutlaka bulmak zorundasın." "Yüreğimizi neden dinlemeliyiz?" diye sordu, mola verdikleri akşam. "Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır. Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım? Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir." "Yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez. Çünkü araştırmanın her anı, Tanrı ve Sonsuzluk ile karşılaşma anıdır. Her arama anı, bir karşılaşma anıdır," dedi delikanlı yüreğine. "Yeryüzünde her insanın kendisini bekleyen bir hazinesi vardır," dedi yüreği delikanlıya. Biz yürekler, insanlar artık bu hazineleri bulmak istemedikleri için bunlardan pek ender söz ederiz. Onları küçük çocuklara anlatırız. Sonra herkesi, kendi yazgısının yoluna göndermek işini hayata bırakırız. Ne yazık ki, kendisine çizilmiş olan yolu, pek az insan izliyor; oysa bu yol, Kişisel Menkıbenin ve mutluluğun yoludur. İnsanların çoğu dünyayı korkutucu bir şey olarak görüyorlar ve yalnızca bu nedenden dolayı da dünya gerçekten korkutucu bir şey oluyor. O zaman biz yürekler, giderek daha alçak sesle konuşmaya başlıyoruz.” En sevdiğim cümle ise: “Başkasının Kişisel Menkıbesine burnunu sokan kimse kendi Kişisel Menkıbesini kesinlikle keşfedemez." Bana Fatma Bayram hocamızın şu benzetmesini hatırlattı: Bu dünyada herkes kocaman bir imtihan salonunda gibidir ve herkesin önünde kendi sınav kâğıdı vardır. Sen kendi sorularınla ilgilenmek yerine sağına soluna bakıp, onun sorusu neden az, onunki neden fazla, o ne giymiş, bu ne yemiş vs. diyerek vaktini tüketirsen kendi sorularına zamanın kalmaz… "Kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimse neye ihtiyacı varsa hepsini bilir. Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: başarısızlığa uğrama korkusu." Bu yönümüzü güçlendirmek için de biyografi okumaları yapabilir, nice zorluklar ardından gelen başarı hikayelerini araştırabiliriz. “Her şeyi yazan El ile konuş," dedi. Her şeyi Allah’tan istemek… “Ve delikanlı, Evrenin Ruhu'na daldı ve Evrenin Ruhu'nun, Tanrı'nın Ruhu'nun parçası olduğunu gördü ve Tanrı'nın Ruhu'nun, kendi ruhu olduğunu gördü.” Okuyacaklar için kitabın son bölümünü almadım. Şeyh Galiple bitirelim: “Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen” balkandays.blogspot.com/2023/07/the-alc...
Simyacı
SimyacıPaulo Coelho · Can Yayınları · 2023207,3bin okunma
·
94 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.