Gönderi

243 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 3 days
Bitmeyen zincirleme vahşetin, travmanın okunması zor hikayesi...
Boyalı Kuş
Boyalı Kuş
'u okumadan önce filmini izledim. Film hakkında, tek cümleyle; şiddetin, vahşetin, cehaletin, sapıklığın, kısacası her türlü kötülüğün duygudan arındırılmış ama estetize edilmiş halini izlediğimi söyleyebilirim. (720pizle.mov/izle/dublaj/the...) Belki de onca sarsıcı kareyi soğukkanlılıkla izlenir kılan bu. Kitaba (ve dolayısıyla filme) adını veren Boyalı Kuş; bir kuşun doğal görünümünden farklı şekilde boyanarak sürüsüne geri gönderilmesi, farklı görünümleri nedeniyle sürü tarafından saldırıya uğrayıp öldürülmesi ve bu durumun bir insan topluluğunun eğlencesi haline gelmesi metaforunu ifade ediyor (#215226565). Olaylar benzer şekilde ilerlese de zaman, mekân, olay bağlamında, film ve kitap arasında birtakım farklılıklar söz konusu. Kitap, 2'nci Dünya Savaşı sırasında, giderek ağırlığını hissettiren Nazi tehlikesi karşısında, güvenli olacağı gerekçesiyle ailesi tarafından uzak bir köye gönderilen küçük bir çocuğun yaşadıklarını konu alıyor. Edebiyat çevrelerinde her ne kadar bazı aksi iddialar olsa da kitapta anlatılanlar önemli ölçüde yazarı
Jerzy Kosinski
Jerzy Kosinski
'nin bizzat yaşadığı veya yakınlarının anlattıkları olaylar. Psikolojik ve fiziksel şiddet, ırkçılık, ayrımcılık, cinsel istismar, savaş, katliam, propaganda sarmalında köyden köye yer değiştiren "Boyalı Kuş"un yaşadıkları, küçük bir çocuğun gözünden, sert bir gerçeklikle, duygudan ve acınma hissinden arınmış bir anlatım tarzıyla okurla buluşturulmuş. Bu yapılırken, tüm yaşananlar küçük çocuğun aklına geldiği, ağzından dökülüverdiği gibi, hiçbir etik veya duygusal norm gözetilmeksizin örüntülenmiş. Kitap da filmi gibi oldukça sert; insanoğlunun kötülükte sınır tanımadığının, cehaletin insanlara neler yaptırabildiğinin, hele bir de savaşın sadece binaları tahrip etmekle, canların yitmesine neden olmakla kalmayıp, ahlâkî yapıyı da alt üst etmesiyle zaten var olan fiziksel yıkımın nasıl bir toplumsal bir çöküntüye yol açtığının vücut bulmuş hali. (#215244362, #215240418, #215229397, #215228673) Sırf saç ve göz rengi yüzünden "Çingene" veya "Yahudi" olmakla itham edilen, her türlü haksızlığa, acımasızlığa ve kötü muameleye maruz kalan "Boyalı Kuş"un yaşadıkları; tarih boyunca dünya coğrafyasının pek çok yerinde ırkları, dilleri, ten renkleri, inançları, fikirleri yüzünden zulme uğrayanların yaşadıklarıyla büyük ölçüde örtüşüyor. Cehaletin, sevgisizliğin hüküm sürdüğü, kararların batıl inançlarla veya rasyonellikten, sağduyudan yoksun peşin hükümlerle verildiği, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mottosunun en geçerli akçe sayıldığı toplumlarda "vurun kahpeye" denilen "boyalı kuşlar"... Savaşın getirdiği yıkımlar, tüm ahlâkî ve insani değerlerin yok sayıldığı zorbalıklar, tacizler... Bütün bunların zararını elbette tüm insanlık çekiyor ama kadınların, çocukların ödediği fatura tartışmasız en ağırı. Peki neden tüm bunlar? (#215230497) Sırf birileri böyle istiyor diye! Buna güçleri yetiyor diye! "Kötü-ve-güçlü"nün tanımak zorunda olduğu bir kural yok diye! Hepsinden önemlisi iyi olmayı seçen veya iyi olduğunu düşünen insanlardan veya topluluklardan haksızlığa, adaletsizliğe ve kötülüğe karşı -kendilerini ilgilendirmediği sürece- anlamlı bir tepki gelmiyor diye! Kötüyle ve kötülükle, aynı üslupla ve misliyle karşılık vererek baş etmek mantıken ve vicdanen mümkün olmayabilir ama sağduyunun ve insani değerlerin öne çıktığı iklimlerde ve toplumlarda en azından kötü, kötülük etmeden önce bir düşünür, tereddüt eder. Kötülük ve zulüm tohumları hoşgörüden, sağduyudan, erdemden, vicdandan yoksun ortamlarda daha kolay yetişir. Kitaba ve filme en büyük çekincem şu: Boyalı Kuş, bir çocuğun gözünden vahşeti, cehaleti, taassubu, savaşı, kötülükte ve sapıklıkta sınır tanımayan gözü dönmüş insanları anlatıyor ama değil bir çocuk, ruhsal bütünlüğü ve metaneti yerinde olmayan yetişkinler tarafından bile izlenmesi, okunması travmaya yol açabilecek bir yapıt. Hele olayın baş kahramanının dahi, yaşamış olduğu travmalar ve kötülükler sonrasında vicdanının ve acıma duygusunun yer yer köreldiğine, duygusuzlaştığına şahit olmak içimi sızlattı. Anlatıcının küçük bir çocuk olmasına rağmen, cinsel istismar dışında, cinselliğin öne çıktığı bölümlerin neredeyse ana hikâyenin üçte birini işgal etmesini de çok doğru bulmadım. Boyalı Kuş, sanki "sinir uçları alınmışçasına" duygudan yoksun bir şekilde anlatıyor tüm olanları. Her defasında bir sığınak arıyor kendine. Bazen bir değirmenci, bazen bir kuşçu, bazen bir rahip, bazen din, bazen de Rus askeri. (#215241566) Ölümden kurtulmak adına her defasında bir şekilde şansı yaver gidiyor ama ruhunun derinliklerindeki acılara tam anlamıyla şifa bulamıyor. Yazar, belki kendi yaşanmışlıklarını salt gerçeklik içinde anlatmayı tercih ettiğinden örüntü bu şekilde ilerlemiş olabilir ama kurgu adına, bir yetişkin karakterin hikâye boyunca, ya da en azından final kısmında yol göstermesi, ilham vermesi daha doğru olabilirdi. Bunun yerine kitabın son bölümlerinde Sovyet rejimi ve Rus askeri güzellemesi yapılması tercih edilmiş. Sonuç olarak, kitabı okumayı (veya filmini izlemeyi) düşünüyorsanız psikolojinizin ve ruhsal sağlığınızın buna elverişli olduğundan emin olun derim. İnsanlar neden bu kadar kötü, hayat neden bu kadar acımasız, bu dünyada savunmasızların hakkını koruyacak hiç kimse mi yok, sabretmek ve katlanmak sadece inananlara ve zayıflara mı düşüyor gibi düşüncelere sık sık kapılıyorsanız, bu kitabı okumak muhtemelen size kendinizi iyi hissetmenizi sağlamayacaktır. Farkındalık edinme, sert-gerçek kitap okuma veya film izleme deneyimi sizin için yeterli bir motivasyonsa hiçbir sorun yok... İlgilenenler için kayda değer gördüğüm değerlendirme ve yazıları aşağıdaki linklerde bulabilirsiniz. blog.milliyet.com.tr/boyali-kus-un-h... izgazete.net/boyali-kus-ve-d... parsomenfanzin.com/2019/10/26/boya... dilankarakulak.medium.com/gestalt-teorisi... blog.milliyet.com.tr/boyali-kus-un-h...
Boyalı Kuş
Boyalı KuşJerzy Kosinski · E Yayınları · 19804,612 okunma
·
133 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.