Müşrik, Allah'ın, tüm âlemin işini idare etmede kendisinin birtakım yardımcılara ihtiyacı olduğunu zannediyor ki bu, kendisinden başka her şeyden mustağnî olan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu zatın hakkını eksiltmenin en büyüğüdür.
Veya zannediyor ki: Allah'ın kudreti ancak bu ortağıyla tamam oluyor. Ya da aracı kılınan bildirmedikçe Allah'ın bilemeyeceğini sanıyor. Aracı olan merhamet etmedikçe Allah'ın da merhamet etmeyeceğini zannediyor. Veya yalnızca O'na kulluğun yetmeyeceği, yaratılanın yaratığa aracı olması gibi vasıta kılınan şefaat etmedikçe kulun isteğini yerine getirmeyeceğini sanıyor.
Veya dünyadaki kralların-yöneticilerin durumunda olduğu gibi aracı olan ihtiyaçları Allah'a ulaştırmadıkça Allah'ın istekleri kabul etmeyeceğini zannediyor. İşte halkın şirkinin temeli budur.
Yahut da müşrik sanıyor ki, Allah kendilerinden çok uzaktır; bu nedenle aracılar Allah'a ulaştırmadıkça, Allah onların dualarını duymaz.
Ya da insanların, büyüklere ve krallara onların saydığı kendilerine muhalefet etmeyeceği kimselerle tevessülde bulundukları gibi mahlukun da Allah üzerinde bir hakkı varmışta o da bu mahlukun hakkıyla O'na yeminde bulunduğunu zannediyor..
Tüm bu anlattıklarımız, rubûbiyetin hakkını yok edip eksiltmektir. Bu durumda sadece müşriğin kalbinden Allah ile ortak koştuğu arasında taksim ettiğinden dolayı Allah sevgisi, korkusu, umudu, O'na tevekkül ve O'na yönelme eksilse, zayıflasa ve hepten yok olsa -ki bunların çoğunu ve bir kısmını Allah'dan başka kulluk ettiğine yöneltmesi sebebiyle bu olur-
SADECE BUNUN ÇİRKİNLİĞİ ÇİRKİNLİK OLARAK YETER DE ARTAR DA ..