Gönderi

736 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
NERESİNDEN BAŞLASAK BİR LABİRENT
Kitaptaki olayları anlamak bir hayli zordu. Dikkatli okumak ve biraz araştırma yapmak gerekiyordu.Yine de araştırmalarımla birlikte kitabı elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım. Bu romanda tartışılan iki mesele var; gülme ve Hristiyanlıkta yoksulluk. Gülme konusu saklı kitaba götürürken, diğeri Ortaçağdaki Hristiyan tarikatlarına götürür bizi. Protestan devriminden önce o dönemi anlama açısından oldukça iyi işlenmiş. OLAYLAR NASIL BAŞLIYOR? Hikaye, Fransisken tarikatıyla Papalık tahtı arasında arabuluculuk etmek için gönderilen William ‘ın yardımcısı Adso’yla birlikte İtalya’daki manastıra gelmesiyle başlar. Burayı seçmesindeki sebep başrahibin tarafsız bir tutumda bulunmasıdır. İmparator heyeti ve papalığın elçileri geldiğinde, burada imparatorun isteğini gerçekleşeceğini düşünür ve asıl görevinin imparatorun tahttan indirilmesini önlemek olduğunu söyler.(syf,105) Cesena lı Michele, Papa Johannes’in Avignon’a çağrısını kabul eder. Çünkü papalıkla çatışarak mezhebini ayakta tutamayacağını düşünür. Etrafındakiler onun papalık tarafından tuzağa düşürüleceğini, gitmeden önce bazı görüşmeler yapmasını öğütler. Marsilio ise Michele’ nin durumunu güçleştirmek için papaya imparatorluk heyeti ile gönderilmesini teklif eder. Tüm bunlar için görevlendirilmiş William manastıra geldiğinde kendini bambaşka olayların içinde bulur . Geldikleri gün manastır, bir rahibin ölümüyle çalkalanmaktadır. William ise Oxford’da öğrenim görmüş, doğa bilimleri öğrenmiş, Marsilio ile tanışınca imparatora danışmanlık eden rahiplerin arasına katılmıştır. Hocalarının arasında en çok Roger Bacon’a saygı duyduğunu, Deccal’e karşı doğa bilimlerini öğrenerek insanın gelişmesini sağlayabileceklerini, otları taşları inceleyerek, uçan makineler tasarlayarak savaşmaya hazırlanmayı öğrettiğini anlatıır. Ubertino ise onların "mantığı putlaştırmayı" öğrettikleri yorumunu yapar. İtalya aslında diğer bölgelerden daha çok ruhban sınıfının ortaya çıktığı bir yarımada olmuştur.(syf,86) Yozlaşmış papalara protesto olarak doğan bu akımlar yoksulluğu savunuyorlardı. Aziz frensisko yoksulluk sevgisi yaydı. Ve fransiskan tarikatı büyüyerek dünyanın dört bir tarafında üç bini aşkın üyesi olan bir tarikata evrildi. Fransiskenler çok bilgili olmalarından dolayı Fransa üniversitelerinde sapkın ilan edilmek istendiler. Fransisken tarikatında da iç çatışmalar, hapse attırmalar başlayınca başka gruplar doğdu. Tinciler hareketi bunlardan birisiydi. Bu tarikattaki Fraticelli’lerin dilenerek yaşamaları ve İsa’nın yoksul olduğunu iddia etmeleri üzerine Papa bunları mahkum etti. Birçoklarını da yaktırdı. Böylece Tincilere de düşmanlık başlamış oluyordu. Bu çatışma ortamında sıra fransiskenlerin mahkumuna geliyordu. Bir yandan da imparatorluk desteğini almaları onları güçlendiriyordu. Bu görüşme Michele’nin durumunu da belirleyecekti fakat bir Dolsiyenin yakalanmasıyla işler karmakarışık hale gelecek, ayrıca tüm bunların saklı kütüphaneyle de ilişkisin olması başka bir labirente sokacak. Bu kitap belki de neresinden girsek orada kaybolduğumuz bir labirenttir. Biz William' ı takip edelim yine de. GÜLME FİİLİNİN TARTIŞILMASI Cinayetlerin peşinde olan William gizlenen bazı şeylerden şüphelenmesi üzerine gizli bir kütüphane keşfeder manastırda. Herkesten saklanan onlarca kitap ama bir kitap vardır ki tüm bu cinayetlerle bir ilişkisi olduğunu düşünen William en sonunda bulur. Aristo’nun Poetika’sının yitik olan ikinci kitabı. “Bu kitabı neden sakladın?” diye sorar Jorge’ye “Neden korktun?” “O adamın yazdığı her kitap Hristiyanlığın yüzlerce yıllık bilgi birikiminin bir bölümünün yok etti.” der ve kutsal kitaptaki her sözü ve dünya imgesini altüst ettiğini, yalnız Tanrı’ nın imgesinin kaldığını, bu kitap açığa çıkmış olsaydı da yoruma açmış olacaklarını ekler. Burada gülme, sanat düzeyine yükseltiliyor. Bilginler dünyasının kapıları gülmeye açılıyor. Tanrı korkusunun da böylece gittiğini söylüyor. Ona göre bir rahibin gülmesi; günah olan bir şeydir, köylüleri de şeytan korkusundan kurtarır. Umberto Eco William’ ın ağzından şu yorumu yapar: “Jorge Aristo’nun ikinci kitabından korkuyordu. Belki de gerçekten kölesi olmayalım diye tüm gerçeklerin yüzünü nasıl değiştirebileceğimizi öğretiyordu” (syf:672) SKOLASTİK DÜŞÜNCE Ortaçağ dönemi batı dünyası için baskıcı skolastik düşünceye sahip olsa da bu dönemde üniversiteler kurulmaya başlanmış oluyor. Kitapta da William kendisinin Oxford’da öğrenim gördüğünü söylüyor. Fakat Hristiyanlığın bu duruma bakışı yine çok sığ bir yerden oluyor. “Kendini beğenmiş üniversiteler" olarak nitelendiriyor ve katedral kiliselerinin de yorumlarla gerçekleri çarpıttığını ekliyor. Her türlü yoruma ve yeniliğe kapalı bir tutum sergiliyor.(syf,552) Doğu’dan da bir örnek veriyor kitapta. Bir halifenin hikayesinden bahsediyor; görkemli kentin kitaplığını ateşe vermiş, bu tüm kitaplar, ona göre ya Kur’an'ı yineliyor o yüzden yararsız, ya da çelişiyor o yüzden zararlı yani eninde sonunda hepsi yararsız. Aynı zamanda kitapta doğunun o dönemde bir çok eserleri de zikredilir ve ilme karşı üstünlükleri belirtilir. Kitabı okurken de ondaki imlerden başka imler ve kavramlar üretmemizden bahsediyor. Ve kitabın faydası okunmasında olduğunu, okumadıktan sonra neye ne yarar vereceğini soruyor.(syf,547)
Gülün Adı
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 202012,7bin okunma
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.