Hayır ağlıyor- muş gibi yapmadım, gerçekten ağladım
Hayatta ne çok “mış gibi” yapıyoruz değil mi? Seviyor-muş gibi, özlüyor-muş gibi, ilgileniyor-muş gibi hatta yaşıyor-muş gibi… Aslında neden kendimi kattım ki genellemeye? Asla “mış gibi” yaşamadım ben hayatımı. Belki de ondan şu anda nemli gözlerle yazıyorum bu yazıyı. Sevdiysem söyledim, özlediysem gittim, istediysem yaptım, sinirlendiysem belli ettim, daima… Bazen çok can acıtıcı sonuçları olsa da genel olarak mutluyum bu şekilde yaşamaktan. Her anını “mış gibi” değil, dibine kadar, tadını ala ala yaşadım, öyle yapmaya da devam edeceğim.
Genelde içinde kan dökülmeyen ya da cinayet olmayan kitaplar pek okumam. Bu kitap da bir polisiye değil. Ama bence cinayetlerin en büyüğü var bu kitapta. Neden insanlar birini öldürünce cinayetten yargılanıyor da karşılarındakinin duygularını öldürünce, yaşama sebebini elinden alınca cinayet işlemiş olmuyorlar? Bu daha fena değil mi? İşte bu kitabın içinde bundan bolca var.
Eda ve Berkan, ikiz kızlarının birinin hastanede kaçırılmasıyla dünyada cehennemi yaşamaya mahkum edilmişler. Ama tek mahkum onlar değil. İkizlerin kaçırılanı Gonca, ailesinin onu istemediği fikri empoze edilerek büyütülmüş. İkizi Yonca ise olanlardan bi haber büyümüş ama evdeki mutsuz ve depresif hayat da onun cehennemi olmuş. Psikiyatrist Melih, gençlik aşkı Eda’dan, Berkan’la evlendiği için uzak kalmış, aşkını tek başına yaşamış. Kitaptaki tüm karakterler gerçekten “mış gibi” hayatlar sürmüşler. Ama ikiz kızların 18. yaş günü bu hayatlarda balyoz etkisi yaratıyor. Çünkü kaçırılan Gonca, bir şekilde (detay vermeyeceğim) ikizinin yerine geçip kendisini istemediklerini düşündüğü ailesinden intikam almaya and içiyor. Gonca’nın Yonca’nın yerine geçmesiyle kahramanların hepsinin hayatları değişiyor. Kurdukları bu sahte hayatlar yazarın kurduğu muazzam entrikalarla birbirine karışıyor.
Sevgili @askakkus un yazdığı tüm kitapları soluksuz okudum. Ama bu kitap beni çok etkiledi. Macera, gizem, heyecan, bol bol entrika, sinsi planlar ve tabii ki aşk… Kahramanlarımız gibi siz de yıllar kaybetmek istemiyorsanız “mış gibi” yaşamayı bırakın. Gerçekten hayat bir gün, o da bugün.