Gönderi

Christine Delphy
Evlilik birçok toplumda yüzyıllardır her genç kızın kaderi ve çoğu zaman da rüyası olmuştur. Masallardan romanlar ve filmlere kadar sayısız kültürel ürün bu görüşü desteklemiştir. Fakat 1980'lerde Ann Oakley ve Christine Delphy gibi feministler, evliliğin gerçekte erkeklerin kadınlara baskı uygulamasında temel rol oynayan istismara dayalı bir kurum olduğunu savunmuştur. Delphy'ye göre ataerkil bir sistemde heteroseksüellik (ve bunun sonucundaki erkek-kadın çifti) bireysel bir cinsel tercih olmayıp sosyal olarak yapılandırılmış bir kurumdur ve erkek egemenliğini korumaya hizmet eder. Böylece kadınlar evlilik ve anneliğe yönlendirilir ve emekleri erkekler tarafından sömürülebilir. Kadınlar potansiyel olarak sınırsız bir işte evin erkek patronu için emek harcar. Bu rolde iş tanımı, üzerinde anlaşılmış bir ücret ve saat bakımından sınır yoktur. Başka her çalışma konumunda bu tür koşullar sömürü olarak değerlendirilir. Evliliklerde kadın evin dışında ücretli bir işte çalıştığında çoğu zaman ev işleri ve çocuk bakımından da sorumlu olması beklenir. Erkekler mülklerini meşru erkek mirasçılara bırakmak istemiştir ve bunu sağlamanın en etkili yolu tek eşli ataerkil aile kurumudur. Böylece evlilik bir mülkiyet ilişkisi haline gelmiştir. Sanayi Devrimi sırasında ve sonrasında emek talebi artmıştır. Kadınların bu talebi karşılamak için daha çok çocuk doğurması gerekmiştir. Fakat kadın ne kadar çok çocuk doğurursa eve o kadar bağlı hale gelir ve başka bir yerde çalışamaz. Delphy bir kadının evdeki görevlerini yerine getirme yükümlülüğünün evlilikte kurumsallaştığına ve böylece evliliği bir iş sözleşmesi haline getirdiğine işaret etmiştir. Kadınlar evlenerek erkeklerden koruma almış gibi görünebilir ama erkekler de kadınların emekleri ve bedenleri üzerinde hak sahibi olmuştur. Kadınlar kendi iyiliklerini düşündüğü ve eşlerini sevdiği için bazı görevleri yerine getirmekten hoşnut olabilir ama bu kendilerinden çok miktarda ücretsiz emek beklendiği gerçeğini gizlemez. Toplumsal cinsiyete göre ikili kutuplaşmanın kadınlar karşısında erkeklere öncelik tanıdığı ve homoseksüellik karşısında heteroseksüelliğe değer verdiği bir dünyada yaşadığımız için cinsiyet toplumda vurgulanır. Böylece toplumsal cinsiyet, cinsiyeti dikte eder veya "önceler" ve insanların cinsiyete göre sınıflandırılması hiyerarşiler ve iktidar yapılarını korur. Çağdaş küresel kapitalizm erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini güçlendirip ilerletmeye hizmet etmiştir. Delphy'nin savunduğu gibi, çocuk doğurmak ve bakmak kadınlardan elde edilen emek olarak anlaşılıyorsa erkekler kadınların doğumları sınırlandırarak bu sömürü şeklinden kaçmasından korku duyabilir. Böylelikle, Kuzey İrlanda gibi yerlerde kürtaj hakkı­nın geri alınması ve ABD' de kürtaj hakkındaki ateşli tartışmalar erkeklerin kadınlar tercihi üzerindeki kontrolünün bir şekli olarak görülebilir; erkekler hem kapitalizm hem de ataerkilliği sürdürmek amacıyla kadınları sömürülen bir sınıf olarak tutmak ister. Ev işlerinin ücretsiz yapılması yapılan işin türüyle ilgili değildir çünkü aynı görevler aile dışından biri tarafından yerine getirildiğinde ücret ödenir.
22 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.