Eser miktarda spoiler içerir!
An itibariyle Dorian Gray’in Portresi’ni bitirdim. Normalde çok övülen kitapları okuyunca bir hayal kırıklığı yaşarım. Beklentimi çok yüksek tuttuğum için kitaplar beklentimi karşılamaz(dı). Bunu ilk yıkan eser 1984 olmuştu. İkincisi de Dorian Gray’in Portresi oldu. Müthiş bir eser. En azından bende müthiş bir etki bıraktı. Oscar Wilde’in öykülerinden bazılarını okumuştum. Yazarın kalemine diyecek sözüm yok. Fakat bu eseri sadece yazın yönünden değil oluşturduğu karakterler ve kitabın bizatihi konusu yönünden fevkalade. Kitabı okurken Lord Henry karakterinin yazarın kendisini yansıttığını fark ettim. Daha önce okuduğum inceleme yazılarında da buna benzer cümleler vardı. Bende de aynı hissi uyandırdı. Dorian Gray ise sanki Oscar Wilde’ın yaşamak istediği hayatı yaşattığı bir karakterdi. Günahıyla sevabıyla.
Kitapta Dorian Gray’in işlediği günahlar öylesine üstü kapalı anlatılıyor ki insan yazarın aklından neler geçti acaba diye düşünmekten alamıyor kendini. Mesela Alan Camobell’i neyle tehdit etmişti Dorian. Asla bilemeyeceğiz. Oscar Wilde’ın kafasında nasıl bir kurgu vardı ona dair. Sanırım her okur o boşlukları kendi zihin dünyasının yansımasıyla doldurdu. Ama ben yazarınkini acayip merak ettim.
Kitabın bir yerinde yazar, Dorian Gray’in ilgi alanlarından bahsederken kendi bilgisini gözler önüne sermek istemiş diye düşündüm. Sanki okurlarına ‘Aslında bu derece müthiş bilgiye sahibim’ demek istemiş. Böbürlenmiş bir nebze. Sonuna kadar hakkıdır elbet.
Yazar öleli 123 sene olmuş, hala inanılmaz bir ünü ve etkisi var dünyada. Eserleri onlarca dile çevrilmiş, binlerce kişi tarafından okunmuş, incelenmiş, üzerine yazılar yazılmış, kritikler yapılmış. Bir nevi Dorian Gray’in istediği ebedi gençlik ve üne kavuşmuş. Şu an bulunduğu yerde bundan haberi var mıdır acaba? 
Dorian Gray'in Portresi
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.