Gönderi

Burada bir Türk esgeri yatır.
6 Ağustos 2000 tarihli nüshasında Ahmet Kabaklı ile Türk Dünyası Araştırma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan arasında geçen bir konuşma var. Kabaklı soruyor: -Azerbaycan'ın Milli Kurtuluş Savaşını vermek mücadelesinde, Elçibey'i en fazla sıkan şeyler nelerdi? Prof. Yazgan cevap veriyor: - "Türk dünyasına inanmış bir lider olarak asıl derdi, Azerbaycan 'ı demokrasi ve milli hayat düzenine kavuşturmak, Karabağ'ı hakkı olan istiklal ve refaha kavuşturmaktı. O, daima Türk dünyasının birliğini, Azerbaycan 'ı da düşünerek arzuluyordu. Azerbaycan petrolleri ona göre Türkiye için de milli bir servetti. istiyordu ki, bu petrolün %35 'inden Türkiye, %35 'inden Azerbaycan, %30'undan ise Batı devletleri faydalansınlar. " Elçibey böyle düşünüyordu. Bunu kendisinden ben de dinledim. Ama Sovyet Rusya ve Batılı devletlerin buna razı olmaları mümkün değildi? ihanet ocakları derhal faaliyete geçtiler. Bazı Rus generalleri, Suret Hüseyin isimli bir adamı silahlandırarak Bakü üzerine yolladılar. Elçibey, emrindeki kuvvetlerle Hüseyin'in birlikleri arasında bir çatışma olmasın , kardeş kanı akmasın diyerek Cumhurbaşkanlığı Sarayından ayrılarak doğduğu köy olan Keleki'ye gitti. Onun Cumhurbaşkanlığından ayrılmasından sonra , Türkiye'nin Azerbaycan petrollerinden faydalanma nispeti % 35 'ten %4'e düştü . Haydar Aliyev, bu nispeti galiba % 4'e çıkardı. O devirde, Elçibey'e karşı Haydar Aliyev'i destekleyen bizim devlet adamlarımız böylece boylarının ölçüsünü aldılar. Bir gelişme daha oldu: Yeni Azerbaycan anayasasına Halk Cephesinin ve Elçibey'in gayretiyle bir madde konulmuştu. Orada: "Devletimizin resmi dili Azerbaycan Türkçesidir!" diye bir madde vardı . Dilin millet hayatındaki büyük önemini bilmeyenler Moskova'nın Türk dünyasında uygulamak istediği kültür emperyalizmini anlamayanlar bu doğru hükme itiraz ettiler. Elçibey'den sonra, o dosdoğru madde yerine cin çarpmış gibi garip bir madde koydular: "Devletimizin dili, Azerbaycan dilidir! " Türkiye'de, Demokrat Partiye ve Adnan Menderes 'e tahammül edemeyen kafalar ve devletler ne ise, Azerbaycan'da da Halk Cephesine ve Elçibey'e b aş kaldıran ve onu deviren kafalarla devletler aynıdır. Elçibey, çok sevdiği Türkiye'de öldü; ama Azerbaycan'da toprağa verildi. Ben, bizim basınımızda, Elçibey üzerine yazılan makaleleri, 3 1 8 sayfalık bir kitapta topladım. Kitabın ismini Elçibey diye koydum. O çalışmada, yani gazetelerimizi ve dergilerimizi tararken bir husus dikkatimi çekti: Türkiye'de solculuk veya komünizm bayrağını dalgalandıranlardan, ikide bir: " Tam bağımsız ve demokratik Türkiye ! " çığlıklarıyla meydanlara dökülenlerden hiçbiri, Elçibey hareketini dikkate almamış, Elçibey üzerine bir makale yazmamıştı. Bu, bizim Türkiyeli komünistlerin, kayıtsız şartsız Moskova hizmetinde olduğunu gösteriyor. Bu, bizim büyük çilemizdir. Elçibey'in iki çocuğu var. Kızının adı: Çilenay, oğlunun adı: Erturgut'tur. Elçibey, kızına neden Çilenay ismi koyduğunu şöyle açıklıyor: "Çilenay, çile çekerek büyümek demektir. Ben çok çile çektim. Ama inanıyorum ki, kızlarımız ve oğullarımız, daha huzurlu, daha rahat, daha demokrat bir ülkede yaşayacaklar! " Elçibey'in Bakü Devlet Mezarlığı'ndaki kabrini ziyaret ettim. Mezarının üzerinde, kocaman harflerle yazılan şu kitabe aklımdan hiç çıkmayacak: "Burada bir Türk esgeri yatır! " (Burada bir Türk askeri yatıyor.) Bakü'de, bir Türk askerinin yattığı toprağa, gözyaşlarından damlalar süzüldü...
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.