Gönderi

1025 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 38 days
“Şimdi üzücü şöhreti bütün Rusya’ya yayılan Karamazov ailesine yakından bir bakalım. Belki biraz büyütüyorum, ama bana öyle geliyor ki, bu ailede bugünkü aydın toplumumuzun ortaklaşa sahip olduğu temel unsurları bulmak mümkündür.” Peki neydi bu unsurlar ? Dostoyevski’yi böyle derin bir eseri kaleme almaya iten koşullar? Neyi dert edinmişti kendine? Okurken aklımdaki sorular bunlardı ve Dostoyevski bu soruların hepsini sabırlı ve temkinli kalemiyle teker teker yanıtladı. Kitapta kendinden başka hiçkimseyi düşünmeyen, hayatı zevk ve eğlenceden ibaret olan bir baba (Fyodor Pavloviç) ve onunla büyümek eziyetine katlanmak zorunda kalmış üç oğlunun trajik hayatını okuyoruz. Oğullardan en büyüğü -Fyodor Pavloviç’in ilk karısından olan- Dmitri Fyodoroviç, bir askerdir ve özünde iyi olmakla birlikte kendini kötü şeyler yapmaktan alıkoyamaz; tam da insan gibi aklı başında bir hayat yaşamaya karar vermişken babasını öldürmekle suçlanır. (Mahkeme’de yargılanma anı; kitabın çözüm bölümü, kitabın neden yazıldığını anlamamızı sağlayan kilit noktası bana göre) Oysa tek hedefi mutlu ve erdemli bir insan olmaktır. Ortanca oğul İvan Fyodoroviç babasına olan benzerliğini felsefe ile ilgilenerek örtmeye çalışan ( Dostoyevski’ye göre Avrupa’ya özenen Ruslar’ın hali bu kardeşe benzer) , kendini diğer iki kardeşten daha akıllı zanneden, Tanrı’ya inanmayan ve kitabın sonunda bu kibrinin bedelini aklını kaybederek ödeyen biridir. En küçük oğul Aleksey Fyodoroviç manastır eğitimi alan, dindar, hümanist, insanları kırmaktan çekinen Dosto’nun tabiri ile melek gibi biridir. Aleksey bize; olayları dışarıdan bakarak analiz edebilen kimseyi yargılamayan ve herkesin sevip saydığı nahif bir karakter olarak gösterilmiştir. Kitabın konusu babası ve onun büyük oğlu Dmitri’nin aynı kadına aşık olmaları ile birlikte gelişen olaylar silsilesi üzerine kurgulanmış olsa da, anlatmaya çalıştığı şeyler hiç bu kadar basite indirgenemeyecek büyüklükte bana kalırsa. Yoruma geçmeden önce Dostoyevski’nin bence kişisel hayatında da önemli yer edinmiş ve kitabında da önemine sık sık değinmiş olduğu bir konuyu belirtmek istiyorum (ki bence ilgisiz bir babanın üç oğlunun talihsizlikleri üzerine kurulmuş olması yönüyle kitabın mihenk taşıdır.) “Ailenin önemi” Sağlıklı ve mutlu bir yetişkin olmanın yolunun iyi bir ailede büyümekten geçtiğini, böyle bir şansa sahip olmamış bir insanın ise yine de kendini geliştirerek buna kavuşabileceğini vurgulamış Dosto. Bence en çok da bunu vurgulamak istemiş. Yorumumun devamını ise kitabı Din Felsefesi eksenine oturtarak belirtmek istiyorum. Ortanca oğul İvan’ın Tanrıya inanmanın saçmalığı ile ilgili attığı nutuklar, Türklerin zalimliği, savaşlar, yetişkinlerin çocuklara yaptığı kötülüklerden kardeşi Alyoşa’ya bahsetmesi üzerinden okurun da anlayacağı bir şekilde teodise (kötülük) problemini ele almış yazar. Dul annesi ile birlikte küçük bir kasabada yaşayan Kolya’nın ;(ki 13 yaşındaki bu çocuk Dosto tarafından okuduğu kitaplarla birlikte tanıtılır) “Tanrı olmasaydı insan onu yaratmak zorunda kalırdı” , “Hristiyanlık sadece burjuva sınıfına hizmet eder, düşük tabakadan insanları ise daha da kötü bir duruma sokmaya yarar.” Gibi düşünceleri ben de Marx’ın görüşlerinin eleştirildiği izlenimi uyandırdı. Yine İvan’ın; “İnsanlar Tanrı’ya ihtiyaç duydukları için onu yaratmıştır ve bilim ilerledikçe Tanrıya ihtiyaç kalmayacaktır.” Anlamını taşıyan sözleri Sosyolojinin batıdaki kurucusu Auguste Comte’un görüşlerinin bir roman karakterinde vücut bulmuş hali gibi geldi. Dinin bu şekilde dile getirilen ve günümüzde bile hâlâ hararetle tartışılan bu felsefik yorumları dışında, Başrahip Zosima öldüğünde cesedinin kokmayacağının düşünülmesi, ceset kokunca insanlarda oluşan hayal kırıklığı ve bu olay üzerine kilise ile dindarlara duyulan güvenin azalması da sanki Dosto’nun sadece dine değil dindar insanların ahmakça düşünceleriyle dini kirlettiğine dair getirdiği bir yorum gibiydi. Özetle: kendisi Ortodoks olan Dostoyevski, kitabında Protestanlık, Katoliklik yanında ateistleri ve Tanrı hakkında ileri geri konuşan filozofları ince bir üslupla eleştirmiş. Sonunda ateist olan İvan’ın aklını kaybetmesini yazarak da iğneli bir şekilde yukarıda bahsedilen sınıfların deli olduğunu söylemeye çalışmış. Dindar bir karakter olan Alyoşa, kardeşler içerisinde huzurla yaşayan ve herkesçe sevilen tek kişidir. Ki bana kalırsa böyle bir karakter oluşturarak da Tanrıya gerçekten inanmanın insanı böyle üstün bir hale getireceğini, kurtuluşun içten bir samimiyetle Tanrı’ya inanmakta olduğunu söylemeye çalışmıştır. Dosto’nun Hristiyanlıktaki teslis Baba-Oğul -Kutsal Ruh) inancını eleştirdiğini; bir bölümde İsa’nın Tanrı olamayacağını bir insan ve peygamber olduğunu vurguladığı (Kolya karakterinin Alyoşa ile olan diyaloğunda geçer) kısımlarda görmüş oluyoruz. Bütün bunlar yanında kitap azımsanamayacak güzellik ve yerinde tespitlerle derin psikolojik tahliller de içeriyor. Düşüncelerimin tamamını yazsam bu kadarlık daha bir kitap kadar olacağından yorumu burada noktalıyorum. İnsan psikolojisi, din, aile, toplum gibi konular ekseninde oluşturduğu en son eseri olan bu kitapla Dostoyevski’ye saygıı bin kat arttı. Siz de bu eseri hayatınızın sakin bir döneminde, Dosto’yu bu kitabı yazmaya iten dertlerini anlayabileceğinizi hissettiğiniz bir dönemde mutlaka okuyun. Keyifli okumalar
Karamazov Kardeşler
Karamazov KardeşlerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202335.1k okunma
·
39 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.