Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

688 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Neuromancer dehşetinden sonra uzun bir süre ‘’bkk’’ (bilimkurgu klasiği) okumam diyordum ta ki forumun etkinlik haberini gördüğüm güne kadar… Kayıp Rıhtım’ın hatırı sayılır üyeleri bilimkurgu okumayı sevdiği için bu etkinlik kaçınılmaz sondu. Hemen kitaplığıma dönüp baktım ve Tanrı’nın Gözündeki Zerre bana göz kırpıyordu. Elime alır almaz çaresizce ‘’oku beni!’’ diye yalvaran seslerini duydum. Okunmak için gelen bu hevesli isteği geri çeviremedim. Bakalım çabalarının karşılığını alabilecek miydi yalvaran kitabımız? Bilimkurgu okumaları konusunda pek yetenekli biri değilim baştan belirtmiş olayım. Yetkin olmadığım halde bu kitaba inceleme yazmak istedim. Umarım hoşunuza gider ve belki Tanrı’nın Gözündeki Zerre ilginizi çekebilir. Öncelikle çeviriye ve birçok sıkıntıya rağmen keyifle okuduğum ve hiç sıkılmadığım bir uzay seyahatine çıktım. Diliniz varsa mutlaka yabancı bir kaynaktan okumanızı öneririm. Tanrı’nın Gözündeki Zerre iki farklı yazara ev sahipliği yapıyor. Larry Niven ile Jerry Pournelle yeteneklerinin lütfuyla kalemlerini tokuşturarak uzaylılarla ilk temas hikâyesini yazıyorlar. Uzaylılar, uzay gemileri, galaksi imparatorlukları ve daha niceleri… Bu kitabın içine girdiğiniz ân da artık 3017 yılındasınız. Dünya’dan çıkıp başka gezegenlerde hayat bulmuşuz, galaksinin içinde evimizin bahçesinde top oynuyormuşuz gibi koşturuyoruz ve artık Dünya antik dünya olmuş. Çok eskilerde kalmış şimdiki günlerimiz… Gezegenlere dağılma sürecinde birçok sorun yaşandığı için insanlık her zamanki taktiğine başvuruyor; dünyada olduğu gibi uzayda da savaşmayı başarıyor, şaşırmadık. Savaşan ve savaştan bıkmayan insanlık bu sefer galakside yapıyor bütün bunları. Peki ne kadar insanız uzayda gemilerle fink atarken? Hep beklediğimiz varlıklar, hani şu tuhaf UFO’ları olan canlılar, uzaylılar, biz olmadık mı sizce de? Galakside belli başlı sıkıntılarla ve asilerle mücadele devam ederken hiç umulmadık bir yerden insanlara doğru yaklaşan bir cisim fark edilir. Bu durumda insanlık kendi derdini de unutarak bu cismin nereden geldiğini keşfetmenin derdine düşer. Işık yılı gibi büyük bir problemi Alderson Sürücüsü sayesinde aşan ve gemilerini olağanüstü enerji dalgalarından bile koruyabilen Langston Kalkanı ile artık insanlığın galakside yapamayacağı hiçbir şey yok gibi. Bu derdi de çözerler nasıl olsa dedim içimden. Peki öyle mi oldu? Uzaylılarla tanışmak çok büyük beklentilerden sonra yaşanan hayal kırıklıklarına benziyor bence. Hiç yemediğimiz ve merak ettiğimiz bir yiyeceğin tadına baktıktan sonra beklediğimiz gibi çıkmaması mesela. İmparatorluk, askeri sistemi zirvede yaşayan bir yapıya sahip olduğu için en basit kararlar bile her an savaş yaşanacakmış gibi alınıyor. Aslında önlemlerin hepsi yeni bir savaş çıkmasın diye. Dertleri savaşmamak gibi görünse de bana hiç barışçıl gelmedi 3017 yılının insanları… Zerre’den gelen nesneyle birlikte her şey daha tedbirli bir şekle bürünüyor. Atılan adımlar, düşünülen detaylar derken kafa patlatma seviyesine getiriyorlar insanı. Gelen bu nesne dediğim gibi Zerre’ye ait, orada insanlıkla alakası olmayan varlıklar yaşıyor. Onlara Zerrecikler diyoruz. Tipik uzaylı görüntüsünden çok uzakta bir fizyolojileri var. Yaşayış tarzları, beslenmeleri, üremeleri, sosyolojik konumları hatta cinsiyetleri bile farklı ve değişik. Aşırı ilginç bir toplumla karşı karşıya kalan insanlık, uzaylılarla ilk temasta doğru kararlar alabilecekler mi sizce? Tanrı’nın Gözündeki Zerre ilk sayfalarda durağan akışta ilerlerken yavaş yavaş tempoyu arttırıyor ve bom! Okurken her bölümde insanı heyecanlandıran ve gerilim dozunu milim milim yükselten bu kitabı bazı olumsuzluklara rağmen çok beğendim. Yazının başında belirttiğim gibi bilimkurgu türüne aşina değilimdir, düşünün öyle sevdirtti kendisini. Bu durumum sizin dikkatinizi çekip okumaya sevk edebilir belki, ne dersiniz? :) Olumsuzluk derken biraz daha anlat diyecek olursanız da kitaptaki tek kadın karakterin mükemmel olmasını isterdim, yapamamışlar. Bir de gıcık olduğum bir başka karakter de sürekli ‘’Allah’’ diye cıyaklayan ticaretçi amcamızdı. Yabancılar ‘’Tanrı’’ dediğinden dolayı böyle tercüme edilmesini beklerdim. Herkes neyin ne olduğunu biliyor zaten. Çevirinin sıkıntılı oluşu diyalogların yavanlığından anlaşılıyordu, keşke daha özenli bir iş yapsalarmış dedim bazı bölümlerde. Tanrı’nın Gözündeki Zerre birkaç kitaptan oluşan bir seriymiş bu arada. Serinin de ilk kitabı evet, ama devamı olmasa da olurmuş, birçok açıdan tatmin edici buldum çünkü. Henüz dilimize kazandırılmadığı için onları okuyamıyoruz şimdilik. Etkinliğe katılmak da çok iyi bir deneyim. Aynı kitabı farklı insanlarla okumak birçok yönden keyifli bir yolculuk sunuyor. Daha hevesli oluyorsunuz, fikirlerinizi de özgürce paylaşabiliyorsunuz. Anlamadığınız ya da fark etmediğiniz yerleri gözden geçirmenize de imkân oluyor. Bu nedenlerle teşekkür ediyorum etkinliği düzenleyen ve katılım gösteren arkadaşlara :) Ay sonuna kadar devam ediyor: forum.kayiprihtim.com/t/okuma-etkinli... Bir uzay macerası almaz mısınız? İncelememi yayımladığım platform: wannart.com/icerik/42201-bi...
Tanrı'nın Gözündeki Zerre
Tanrı'nın Gözündeki ZerreLarry Niven · İthaki Yayınları · 202074 okunma
·
244 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.