Gönderi

Z kuşağı
Z KUŞAĞI Z kuşağı adam olmaz, bunlar yozlaştı diyen büyükler iyi dinleyin.! Öncelikle genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz gençler de öyle oldu. Gençlere terbiye verdiğinizi söyleyebilir miyiz? Hayır! Anneler ev işlerinden başını kaldıramıyor, yada çalişiyor, günleri alışveriş, mutfak, çamaşır, yemek yapmakla geçiyor. Memuriyet, ticaret ve diğer işlerle uğraşan babalar akşamları eve yorgun geliyor, yada meyhane ve kahvelerde oturup kağıt oynuyor, alpapazı ver kızı. Çocuklarla kimse ilgilenmiyor, buna zaman yok, ayrıca çocuklarla uğraşmak sıkıcı ve meşakkatli bir iştir. Çocuklarla konuşmuyor, hayatlarının nasıl geçtiğini sormuyorlar. Zaman bulunca biraz okşayarak ellerine bir oyuncak veriyor ve "Çocuklar şimdi gidin ve kendiniz oynayın" diyorlar. Bu aslında "gözümden kaybolun, ne yaparsanız yapın, yeterki bizi rahat bırakın," demektir. Çocukluk dönemi, çocuk aklı ve kalbi, bakımsız tarla gibi boş kalıyor çünkü oraya hiçbir iyilik tohumu açılmamış. Kendilerine iyilik, doğruluk ve sevgiden bahsedilse de bunlar kalıplaşmış, sıkıcı ve soğuk ifadelerle anlatılmaktadır. Çocuk zekasını canlandıracak ve onların ilgisini çekebilecek şeyler söylemiyorlar ve bunu beceremiyorlar. Onların hassas kalbini ısıtacak hiçbir şey yapmıyorlar. Açık söylemek gerekirse çocuklar anne babaları ve çok sayıda teyze ve amcaları ile birlikte aynı evde yaşasalar da bir yetim gibi büyümektedirler onları çok iyi yedirip giydiriyor ve sağlıkları ile ilgileniyor olabilirler fakat çocuğun zekası ve kalbinin temizliği konusunda çok az kafa yoruyorlar. Hakikaten çocuklarımızın şimdikinden daha kötü olmamalarına hayret etmek gerekir çocuklar büyüdüklerinde ve her şeyi duymaya anlamaya başladıklarında kendi çevrelerinde ve ailelerinde ne görüyor? neler hissediyorlar? köy ve şehirlerin sokak ve meydanlarında parklarında çöp ve hastalıklı moloz yığınları birikince herkes sokakları temiz tutmadığını söyleyerek şikayet etmeye başlar. Fakat bu sokaklarda, parklarda yaşayan halkın sağlık durumunun çok ağır olduğu binlerce insanın hastalanarak öldüğü yozlaştığı kimsenin umurunda değil. Anne ve babalar iyi düşünün ve açık yüreklilikle samimi olarak cevap verin; Çocuklarınızın yetişmekte olduğu ve kişiliklerinin şekillendiği aile ortamı zihinsel ve manevi açıdan yeteri kadar sağlıklı mıdır? çocuklara sürekli yalan söyleme kimseyi kandırma bu iyi değil şunu yapmak çok kötüdür günahtır. Allah bundan hoşlanmaz ve sizi cehenneme koyar diyorlar ama kendileri yalan söylüyorlar, başkalarını kandırıyorlar, birbirlerine başkalarının çocuklarına yalan söylüyorlar, birilerine yalan söylemek kaba ve kinli olmak günahtır diye nasihat ediyorlar ama kendileri kaba kindar ve yalancılar. Söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmamaktadır. Çocuklar bunu hemen hisseder ve anlar önce hayret eder sonsuz bir güven duydukları anne ve babalarının bu tür işleri kendilerinin kötü günah ve pis dedikleri şeyleri nasıl yaptıklarını anlamazlar daha sonra ebeveyinlerinin söyledikleri ile yaptıklarının birbirini tutmadığının farkına varırlar. İşte o zaman çocuklar büyüklerine saygı duymamaya büyüklerin iyilik ve kötülükle ilgili sözlerini dinlememeye ve ciddiye almamaya başlarlar. İyilik ve kötülük hakkındaki konuşmaların sıkıcı ve gereksiz sözleri olduğunu düşünürler. Anne babalar küçük çocukların bile kendilerine kulak asmadıklarını inatçı ve terbiyesiz olduklarını söyleyerek sürekli şikayet ederler ama çocuklarımızın ahlakını ilk kim bozuyor? sözlerimizi ciddiye almamayı onlara aldırmamayı kim öğretiyor? Bizler anne ve babalar çocuklardan sevgi saygı ve itaat beklemeyin. Bunları kendilerini korkutarak azarlayarak veya cezalandırarak elde edebileceğinizi düşünmeyin. Çocukların önünde onların size saygı duyacakları ve sizi sahip olduğunuz erdemler sayesinde sevebilecekleri gibi davranın. Ebeveynlerin çocukların önünde kavga etmeleri ve birbirlerine daha fazla zarar vermek için çocuklarına hitaben çocuklar bakın ve nasıl bir Babanız olduğunu görün veya annenizin nasıl bir kadın olduğuna bakın şeklinde cümleler sarf etmeleri ve kavgayı başka küfürlerle devam ettirmelerinin ne kadar kaba ve kötü bir davranış olduğunu söylemeye gerek görmüyorum. Aile içinde yapılan sıradan masum bir sohbeti ele alalım bir sürü dedikodu, anlamsız boş ve sıkıcı gevezelik, küçük şikayet ve sızlanmalar, üç kuruş fazla para, renkli bez parçaları, hizmette ufak bir terfi için dile getirilen bayağı istekler, yoğun bataklık küfünü andıran ve çocukların 15-20 yıl boyunca kara kurbağaları gibi eşeledikleri bir ortam daha sonra büyüklerin neden gençlerin Kartallar gibi semalarda süzülmediğini ve çocuklarının neden kanatsız kuşlar gibi olduklarını sorarak hayret ederler. Anne ve babalar izninizle sormak istiyorum? bu yetişme tarzıyla çocuklarınızın kanat edilebileceğini gerçekten düşünüyor musunuz? yoksa onların kanatlarını daha ilk başlarda temelli olarak siz kendiniz mi kırdınız? Çocuklarınız büyüyerek birer genç kız ve delikanlı olduklarında onlarla gelecek hayatları ve yapacakları işlerle ilgili konuşmaya başlayacaksınız. Onları mühendis, memur, tüccar, doktor veya avukat olarak en fazla kazanç getiren mesleklerde görmek isteyecek rahat ve kazançlı işlere yerleştirmek için çabalayacaksınız. Kızlarınıza ise zengin koca bulmaya çalışacaksınız. Hırs, açgözlülük, tamah... Çocuklara daha iyi bir düzen kurmak onları sıcak ve rahat bir yere sokmak istiyorsunuz bunu yapmakla da çocuklarınıza olan sevgi borcunuzu yerine getireceğinizi düşünüyorsunuz bu noktada, Lev toysoy'un söylediklerini hatırlamakta fayda var. "Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir" Herkes hayattan mümkün olduğu kadar fazlasını almaya çalışırken Hayata da bir şeyler katmak gerektiğini düşünen yok. Egoist, hırsız, istismarcı ve asalak olarak atıldıkları hayatın anlamını bu asalaklıkla görüyorlar. Çocuklar aileleri ile birlikte yaşadıkları müddetçe bu hayat dersi kendilerine aşılanmaya çalışılıyor bunu yapmak isteyen kimdir? Anne ve babalar. Çocuklar ve gençler egoist duygularla büyümekte sadece kendilerini beğenmektedirler. Sığ ve fakir ruhlu bu insanlar aynı zamanda tembel ahlaksız ve şehvet düşkünü birer s**** olarak toplum hayatına dahil olmaktadırlar. Sonuç olarak hiçbir şeye, hiç kimseye, Vatanına, insanlara, emeğe, büyük fikirlere Anne babasına ve nihayet kendisine saygı ve sevgi duymayan insanlara dönüşüyorlar. Ne ekerseniz, onu biçersiniz. Ne pişirirseniz, onu yersiniz. #SonerAtabek #Yazar
·
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.