Gönderi

✯ Sevginin¸ insanı tam olarak hükmü altına alması ve muhabbetin en üst derecesi AŞK’tır. Karşı cinse olan aşkı mecazî aşk' olarak değerlendirir sûfiler. Ömürlerini¸ maddî-manevî her türlü engeli aşarak ilahî aşk'a yani Allah aşkı'na ulaşabilmek harcamışlardır. Hani Yunus der ya ; "Âşık kişi miskin gerek Yol içinde teslim gerek Kim ne derse boyun bura Çare yok gönül yıkmaya" Hem içinde Allah sevgisi olan nasıl olur da incitir insanları, nasıl olur da benliğine düşüp, sâfiyetin den ödün verir ki.. İşte böylesi, bir aşk¸ öyle tesirli bir şeydir ki onun deryasına dalan vahdet-i vücudun hakikatine erer. Bu durumda da maşuk¸ âşıkla aralarındaki perdeleri kaldırır. Ruhum arınmak istiyor, aynen şu resimdeki gibi bir saz yahut ûd, santûrî, kânun, ney herhangi biriyle yola revân olup seyyâh olmak, ülke ülke alemi aramak ve sonunda aradığına ulaşmak istiyor. Hatta öyle ki ulaşmasa bile inan bu yolda olma hâli bile bana yeter gibi geliyor .. siz ne dersiniz cânlar ? konuşacak şey çok amma sözü uzatmayayım daha... Netice itibariyle, Şu an okuduğum Ebu'l-Ala Afifi’nin Et-Tasavvuf kitabındaki şu bahis ziyâdesiyle hoş idi. "ilahi aşk kişiyi mütevazı yapar¸ Kalbine kendini beğenme/kibir ve riya girmesin önler. Aşk İnsanınn ibadetlerini ihlâs ve sadakatle yerine getirmesine vesile olur. Sûfî¸ aşk ile Allah'ı kendi nefsine tercih eder. Kalbini kaplayan Allah sevgisi nedeniyle sûfî O'nun eseri ve mazharı olan her şeyi sever. Allah aşkı ile daima O'nu tefekkür eden sûfî¸ bütün varlığıyla sevdiğinde fani olur. Bu fena hali neticesinde sûfî¸ akıl ve nazarla ulaşılamayacağını belirttiği Allah'ın bilgisine(marifete)ulaşır." ✯ Daha ne diyem Cânlar… Bu kitabı ev kütüphanenize alıp, ruhunuza gıda olark temin etseniz biryerlerden ne iyi olur değil mi ? Son bir de bu müzigin gûftesin yazan âşık efendi' nin hayatından kısacık ve teferrûatsızca bahsedip sözü kemâle erdireyim. Âşık İbrahim, mahlası Lütfi iken doğduğu andan beri başına gelen binbir türlü imtihan neticesinde “Dertli” diye anılmıştır. Geçimini âşık Kırââthanelerinde saz çalıp şiir söyleyerek sağlamıştır. İstanbul, Konya ve Mısır’da bulunmuştur. Ankara’da vefat etmiştir. Döneminin en ünlü âşıklarından olan Dertli, birçok çırak yetiştiren son ustalardan biridir. Divan, halk ve tekke edebiyatlarındaki geniş kültürü sayesinde daha sağlığında iken bile yaygın bir şöhret kazanmış hala da ünü coğrafyalar aşmıştır… Bana derler ne gezersin âlemde Bilmezler çektiğim âşk fesadıdır Böyle çalınmıştır Levh ü Kalemde Nice şad olayım dil na-şadıdır Bilinmez esrardır sırr-u muamma Çekilmez bir yaydır bu âşk'ı huma Âşk'a düşüp sevda çeken çok ama Dertli bu sevdanın pek berbadıdır Âzam Ali ise kendimi bildim bileli çok severek dinlediğim bir sanatçıdır. Nedense müziklerinde gizli bir buğu var ve ben özellikle "in other worlds" ve "leyli" şarkılarını bambaşka buluyorum. Bu eserse Türkçe olarak seslendirdiği nadir eserlerdendir
·
201 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.