Gönderi

YUNUS'UN BİLGİ VE BİLİM GÖRÜŞÜ
Yunus Emre'nin hayatı hakkında yapılan bilimsel araştırmalar ile başlayan kitabın başlarından bir bölüm; "Bir manzumesinde şeriat, tarikat, marifet, ve hakikat gibi dört bilgi derecesinden söz eden Yunus, hakikatın kolayca elde edilemeyeceğinden emindir; şüphesiz ki, O bir bilgi teorisi ile uğraşmamıştır. Felsefede bu teori bilginin kaynak ve değeri gibi iki ana konuyu kapsar. Akılcılarla görgücüler arasında türlü tartışmalara sebep olan bu konu mistikler ve dolayısıyla şairimiz için dış alemin olay ve varlıklarında daha derine inemez. Gerçek bilim ise, bâtın bilimidir ve hakikat bu bilmde saklıdır." "En yüce hakikat olan Tanrı'yı kavramak için bütün laik bilimlerden, hatta şeriat bilimlerinden vazgeçmek lazımdır. Yunus, bunların Tanrı ile kulun arasını açacağına, birliği ikiliğe çevireceklerine inanır. Zira, o bilimler dış alemdeki çoklukla uğraşırlar. Çokluktaki birliği görmek için ise, evvela bireysel ve teorik aklı terketmelidir. Zira, insan aklı yalancı bir fakültedir. Mutlakı kavramaya engel olur. Ve tümel (külli) aklın bildiğini ve bildirdiğini elde edemez." Nereye vardın ey akıl, bir ağızdan cümle dil Cüz'iyyat-ı müselsil haber verir akl-ı kül Bilime gelince: İlim hod göz hicabıdır; dünya ahret hasabıdır Kitap hod ışk kitabıdır, bu okunan varak nedir Yunus, dervişi hakikata ulaştıran bu aşk kitabının kağıtlarda değil, gönüllerde yazılı olduğunu bildirir; Alimler kitap düzer, karayı aka yazar Gönüllerde yazılı bu kitabın sûresi Esasen bilimden ve okumaktan maksat bir taraftan ibret almak, bir taraftan da kendini bilmektir. Nitekim Yunus: İlim okumaktan gerek, kişi kendin bilmektir Pes kendini bilmezsen bir hayvandan betersin demektir. Şarimize göre ilimlerin mutlak hakikati kavrayamamasının sebebi yalnız çoklukla uğraşmaları değildir. Bilginlerin mistik aşktan mahrum olmaları, aşk kitabından habersiz bulunmalarıdır: Ey çok kitaplar okuyan, çünkim tutarsın bana dak Oku isen sırrı ıyan, gel aşktan oku bir varak Yüce hakikatin açıklanmasında O'na göre yorumlamalara ve diğer düşünce oyunlarına (tevillere) ihtiyaç olmadığından kutsal kitaplar ve onlara uygulanan metotların hiçbir değeri yoktur: Dört kitabı şerh eden hakikatte âsidir Zira tefsir okuyup mânisin bilmediler Yunus'un kendisi de dört kutsal kitabı okumuştur. Ama onların aradıkları yüce hakikati medresede değil, harâbatta (meyhane-tekke) ve varlıkta bulmuştur. Tevrat ile İncil'i, Furkan ile Zebur'u Bunlardaki beyanı, cümle vücutta bulduk Şu halde mutlak birliği algılamak için din ve dünya bilimlerine değil, başka ve daha derin ve geniş bir bilgiye yani aşk bilgisine ihtiyaç vardır: "İlm-i hikmet okuyanların da aşktan mahrum" olduklarını "Işkın ise bir uzunca hece" olduğunu söyleyen Yunus: Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur Bir dem gelir şâdi kılur, bir dem gelir giryan olur beytiyle başlayan manzumesinde âşıkın geçirdiği ve yaşadığı türlü ruh hallerini tasvir eder ve ondan daha üstün bir yücelik ve hazzın bulunmadığına inanır: Nice yüksek yürür isem aşk başımdan aşagelir zira bu aşk yalnız yüce değili aynı zamanda büyük ve geniş bir hayat kaynağıdır ve kendisi onsuz yaşayamaz: Senin ışkın deniz, ben bir balıcak Balık sudan çıksa hemen ölüdür Esasen ona göre, âşık olmaanlar "bir kuru ağaca benzerler." Böylece ağaçlar ise, kesilip yakılmadan başka bir işe yaramazlar. Demek, mutlak hakikat olan mutlak birlik akılla pratik veya teorik bilimlerle nesnel olarak elde edilebilen bir ürün değil, aşkın kudreti kazanılabilen ve yaşanılan bir dinler haldir. Bunun içindir ki mistiklere hâl ehli denilir. Zira, aşkın kendisi bir bilimdir. Hem de okuması güç bir bilim. Bildi ise ilmi tamam, gel ışktan oku bir sabak Şairimiz, İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır beytiyle başlayan manzumesinde okumaktan maksadın yalnız kendini bilmek değil, Hakk'ı bilmek olduğunu anlatırken başka bir manzumesinde: Kendi miktarın bilen, bildi kendi halini der. Ancak bu bilgiye ulaşan insanın gözünde din, mezhep, millet farklarıyla iyi ve kötünün kaybolacağına inanır. Zira, bütün bunlar Tanrı'dandır ve Tanrı'dır. Yunus'a göre bilimlerin gerçek ödevi insanın ahlâki aksiyonlarını düzenlemeye hizmet etmektir. Bunu anlatan şu ihtarları ayrı bir değer taşır: Okuma bu ilmin yüzün, ilmiyle amel eyle güzin ve bilimin insanı böbürlenmeye değil, alçak gönüllülüğe hizmet etmesi gerekir: İlmin var diye mağrur olmagıl zira, Tanrı kefen soyanı bile bağışlamaktadır. Okudum yedi mushafı, taat gösterir ol şofi Çünkü amel eylemedin gerekse var yüz yıl oku.
·
31 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.