Gönderi

296 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Edebiyatın gücü adına..
"İnsan yüreğini kim icat etti,merak ediyorum.Şunun adını söyle bana,sonra da asıldığı yeri göster” Trajedi doğmadan önce doğmuş bir şehir var bu kitapta.Tarihin hasisliğine kayıtsızmış gibi güneşlenen,yüzü kavruk,elleri nasırlı,ayakları devasa bir şehir.Ve o ayakların altında kımıldanan Justine’ler,Melissa’lar,birileri.Birileri,kendi kendinin sessiz filmini oynayan.Ayrı ayrı ben’lerinden ördükleri bir lifle zamanı yıkamaya,onun kendilerini nereye sürüklediğine bakmaya çalışan. ‘Bulmaktan korktukları şeyi aramaya yazgılı kadınlarına hazdan değil,acıdan şehvet duymayı buyuran’ kendisi değilmiş gibi gülümsüyor şehir.Öyle güzel gülümsüyor ki,ah canım,rüzgarlarının bile hıçkırıklı olduğunu sezemiyor insan.Ve İskenderiye’nin ağır,tarihi semirmekten şişmiş baldırları altında sakladığı bir şeyleri arıyor bu birileri.Ruhlarının ince derisinin altında,yaşamın yüreğinde bir yerde,yeterince sevecen bakarlarsa bulabilirlermiş gibi.Ah canım. 291 sayfalık bu uzun şiirin konusu bu birileri mi,yoksa İskenderiye’nin kendisi mi,bilemiyorum.Durrell,bu şehrin güneşte kavrulmuş yüzünü avuçlayıp bu kitabın sayfalarına serpmemiş de ne yapmış,bilemiyorum. Her ne kadar kitabın sonunda ‘siyah bir göz çatkısının,bir saat anahtarının ve bir çift sahipsiz evlilik yüzüğünün’ leylak rengi bir buğunun içinde kaybolup gidişine bakakalsam da,tüm bu birileri olmasaydı,tüm bu olaylar keza,yine de aynı aşkla okurdum bu kitabı ben. Çünkü kelimeleri Durrell’in,düşlerin arasındaki boşlukları dolduran kelimeleri,291 sayfa boyunca sadece Al Aktar kahvesinin bir köşeciğini bile anlatmış olsaydı,yine de aşık olurdum bu kitaba ben.Soluklarını birbirlerinin ağzına üfleyen o dökük sokakları,menekşe rengi kapıları yazsaydı sadece,yine.Denize tepeden bakan zeytin ağacının altındaki tahta masayı yahu,yine.Deniz gibi ışıldayan süt mavisi gece yarılarını,kara kadife bağrını bu şehrin,çiçeklenişini,gerinip uzanışını,öylece var oluşunu,yine.Kameriyelerde salınan sessizliğe dikiş atıp önüme koysaydı,bak yine. “Kendi kitabımı bırakayım düş kursun isterdim.” diyor ya,varsa tarihte düş kurmaya bırakılmış bir kitap,bu o.Bu kitap:Ah canım.
Justine
JustineLawrence Durrell · Can Yayınları · 2022564 okunma
·
1.078 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.