Gönderi

144 syf.
8/10 puan verdi
Bu inceleme bir gulyabani tarafından kaleme alınmamıştır
-Spoiler İçermez- Öncelikle bu kitabı İş Bankası Kültür Yayınlarından okuduğum için çok mutluyum çünkü çok güzel bir önsözle başladım okumaya. Önsözde, bir okurunun Hüseyin Rahmi Gürpınar'a yazdığı bir rica mektubunu okuyoruz. Bu rica mektubunun içeriğine biraz değinmek istiyorum. Şöyle diyor hanımnine: "Beni vaktiyle okuttular, biraz mürekkep yalattılar. Her eserinizden az çok keyif alırım. Fakat benim bir merakım vardır: Sevdiğim hikâyeleri kendi kendime okumam, yaşıtım birkaç hanımnineyi etrafıma toplayarak yüksek sesle onlara okurum. Romanın onların saf idraklerini lezzetlendiren açık, samimi noktalarında bu acuzenin de hazzının sonu olmaz. Fakat bizde maalesef her hanımnine, Schopenhauer'un dünyayı siyah gözlükle gösteren bıktırıcı felsefesinin aksettiği satırlardan anlam çıkarabilecek bir zihin terbiyesine sahip değildir. İşte sizden bu okuma yazma bilmeyen hanimninelerin sohbet meclislerinde okunacak, yani bu tandır küllerini neşelendirecek bir hikâye yazmanızı rica ediyorum." Biliyorsunuz Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın üstadı Ahmet Mithat Efendidir. Gürpınar ilk eserlerini okuyup değerlendirmesi ve gazetesinde basması için Ahmet Mithat Efendi'ye götürür. O zamanlar yaşı çok küçük olan Gürpınar, Ahmet Mithat Efendi'nin nasihatleri doğrultusunda kalemini geliştirir. Gürpınar'ın gelişiminde Ahmet Mithat Efendi'nin yönlendirmeleri önemli bir yer tutar. Yazı makinesi lakabıyla anılan Ahmet Mithat Efendi'nin amacı, halkın her kesiminin okuyabileceği sadelikte ve akıcılıkta eserler vermektir. Ahmet Mithat Efendi şöyle düşünmektedir: Halkın büyük bir çoğunluğunun daha yeni okuma yazma öğrendiği bir zamanda onlara okumayı sevdirmek için sade ve anlayabilecekleri eserler vermek gerekmektedir. Üst kesime hitap eden eserler ancak bir avuç insana hitap eden eserlerdir. Bunlar her ne kadar sanata hizmet eden eserler ise de sanatı daha ileri taşımak için halkı okumaya teşvik etmek gerekir. İşte, Hüseyin Rahmi Gürpınar'a yazılan mektupta dikkat çekilen nokta tam olarak budur. Hanımnine "Fakat bizde maalesef her hanımnine, Schopenhauer'un dünyayı siyah gözlükle gösteren bıktırıcı felsefesinin aksettiği satırlardan anlam çıkarabilecek bir zihin terbiyesine sahip değildir." derken halkın sanata karşı durumunu özetlemektedir. Hanımninenin bir diğer ricası ise şu şekildedir: "İlmi, fenni ve ictimai zeminlerden kaçacaksınız. Mevzuunuz esrarengiz cin, peri gariplikleri veya bir çarşamba karısı, bir dev, bir gulyabani olacak..." Hüseyin Rahmi natüralist bir yazardır. "Edebiyatta ve sanatta natüralizm, doğayı detayları ile olduğu gibi yansıtmayı öngören akımların genel adıdır. Felsefede natüralizm, her şeyin doğal varlıklardan, doğal nedenlerle oluştuğunu, doğaüstü varlıklara ve açıklamalara itibar edilmemesi gerektiğini savunan düşüncedir." Hanımnine, bir natüralistten istenebilecek en son şeyi istemiştir neredeyse. Yazarımızın bu hanımnineye cevabı ise şöyle olmuştur: "Hayranım siz hanımninelerimi memnun etmek için imkânsızı mümkün kılmak cüretine kalkıştım. Fakat bu zor ise teşebbüs ettiğimde çektiğim müşkülatı tarif edemem. Çünkü ömrümde cin, peri görmedim. İnsana çeşit çeşit cilveler gösteren bu hayat, şimdiye kadar beni bir dev, gulyabani, bir çarşamba karısı görme veya onlarla sohbet etme saadetiyle şereflendirmedi." ... "Hikâyeme fenni, ilmi, içtimai nazariyeler karıştırmamamı tavsiye ediyorsunuz. Zaten dev, gulyabani, çarşamba karısı gibi avam muhayyilesinin mahsulü garip varlıklar ilim ve fen sınırlarına dahil edilemez. Bunların yakalarından tutup da bir ameliyathaneden, bir laboratuvardan içeri sokmak, bir fizyolojistin, bir kimyagerin, bir operatörün, bir âlimin, fen bilimcinin huzuruna çıkarmak mümkün olsa soyları sopları, asılları fasılları, ıcıkları cıcıkları hakkında kesin malumat edinilir, insanlar arasında leh ve aleyhlerinde dolaşan söylentilere artık bir son verilirdi." Hüseyin Rahmi'nin muazzam cevapları bir yana, hayranı olduğunuz bir yazarla mektuplaşmak harika bir his olsa gerek. Ayrıca Hüseyin Rahmi, okurlarını kırmayıp onlara istedikleri gibi bir Gulyabani hikayesi yazmış fakat sonunu tam da kendine göre bitirmiştir... Kitap boyunca batıl inançlar ve halkın yersiz korkuları eleştirilmiş, daha sonra açıklaması mümkün görünmeyen her husus mantıklı bir zemine oturtulmuştur. Yazarın verdiği mesaj gayet açıktır... Başka bir Hüseyin Rahmi Gürpınar kitabında buluşmak üzere keyifli okumalar herkese.
Gulyabani
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202411bin okunma
·
232 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.