Her zamanki gibi değerini bilmediğimiz bir değer...
Sakallı Celal Bey'in, toplum sorunlarını, görmeyen gözlere sokmak için, zaman zaman, hiçbir kalıba sığmayan olağan dışı ve çarpıcı davranışlar sergilediğini; bu arada, sokak çöpçülerine verilen ücretin yetersizliğini protesto etmek için Nişantaşı'nda ''Vali Konağı''nın önünü süpürdüğü söylentisini de duymuş ama doğrusu pek inanmamıştım.
Yaşayan tarih Rasih Nuri İleri'ye nasıl tanıştıklarını sorunca anladım ki; Sakallı Celal Bey söz konusu olduğunda ''inanılmaz'' diye bir şey kalmıyor:
''Ben, Fen Fakültesi'nde öğrenciyken hocalarımız arasında Ordinaryüs Profesör Ali Yar ve dekanlık da yapan Profesör Kerim Erim Bey de vardı. Bir keresinde hocam Kerim Erim'le birlikte tramvaya binmiştik. Rahmetli Kerim Erim, her an, önemli bir ziyaret veya ziyafete gidiyormuşçasına şık, titiz, sakal tıraşına son derece meraklı bir zarif beyefendi. Çok saygın bir hoca. Devrin en önemli profesörlerinden biri. Nişantaşı'nda tramvaydan indik. Baktım, sakallı bir çöpçü, elinde faraş ve çalı süpürgesi yerleri temizliyor. Ben, 'Neler oluyor?' diye hayretle bakınırken o zarif, titiz ve saygın profesör gitti 'Hocam elini öpeyim!..' diyerek, sakallı çöpçünün elini öptü. Herkes durmuş, bu görüntüyü seyrediyor. Birden bana dönerek 'Hocam, size talebem Rasih Nuri'yi tanıştırayım!..' demez mi? Eh, Profesör Kerim Erim elini öptüğüne göre ben de aynısını yapmalıyım diye düşündüm ve sakallı çöpçünün elini öptüm! Garip bir çöpçüydü bu. Omzunda eski bir çanta, üstünde tuhaf, kalabalık bir kıyafet. Merak ettim, 'kimdir' diye sordum hocama. Uzun uzun anlattı. Böylece sokak ortasında çöpçülük yaparken tanışmış olduk Sakallı Celal Beyefendi'yle. (s.198)
Profesörlerin elini öptüğü, zamanın Eğitim Bakanının hürmet ettiği, birçok sanatçının arkadaşlık ve dostluk ettiği nev-i şahsına münhasır, garip ama düşünceleri büyük bir şahısla tanışmak isterseniniz bu kitabı okumalısınız. Tanınmamış ve bunu da hiç önemsememiş bir değer ne yazık ki. Kitap o öldükten sonra, onu tanıyanlarla yapılan uzun görüşmeler ve bir gazetecinin çabasıyla yazılmış bir hayat öyküsü ama maalesef kısa. Okurken, keşke daha çok tanıyabilseydim, tanınabilseydi diyerek okuyacaksınız. Sonuç olarak, okunmalı mı? Kesinlikle evet, okunmalı.