Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

377 syf.
·
Puan vermedi
Herkesin yaşadıkları öznel, herkesin genleri farklı, aileleri farklı, yaşantılar, sosyal konumlar farklı vs. Her ne kadar farklı olsa bile hepimizin acıları , kaygıları çok benzer. Misal 200 yıl önce yaşayıp ölmüş bir yazara veya filozofa bakıyorsun, bırak interneti, cep telefonu, otobüs yok. at var, at arabası var. yazdıklarına bakıyorsun, benzer acılar, aynı kaygılar. Çoğu psikoloji alanında uzmanlaşmış insanlar ve yazarlara göre bütün sorunların temelinde çocukluktaki bastırılmış duygular var. Temelinde de şiddet ve /veya taciz. her iki durumda da çocuk kurban. Doğduğumuz ailenin ve toplumun değer yargılarıyla şekilleniyoruz, bir kalıba sokuluyoruz. Bu süreçte bastırılmış duygularımız, arzularımız, korkularımız, acılarımız karakterlerimize ve yaşantımıza etki ediyor. Bütün anneler ve babalar kötü. İşin özü biraz da bu sanırım. İstediğiniz kadar duyarlı özverili bir ebeveyn olun, çocuk ne algılıyorsa siz onun gözünde osunuz. Çocuğun gayri ahlaki olarak nitelendirilen arzuları, istekleri ebeveynler tarafından sosyal normlar gereği bastırılır. Yani sanmıyorum ki çocukluğunda gizli saklı cinsel oyunlar oynamamış bir insan olsun. Bundan hepimiz kaçınıyoruz, yüzleşmek istemiyoruz. Bu cinsel oyunları oynadığımız bir arkadaşımız da olabilir bir akrabamız da olabilir. Bunları da sürekli bastırıyoruz. Çünkü bu oyunları oynarken de bir suç veya kötü bir şey yaptığımızı bildiğimiz için gizli saklı yapıyoruz. Bunu bilmesek tercih edilen yerler kıyıdaki köşedeki yerler yerine salonun ortası olur. Bu konu toplumsal normlar işin içine girdiği için biraz sıkıntılı. Gerçekten bu tür durumlarda ebeveynlerin nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini bilmiyorum, kitapta da bir yolunu göremedim. Pedagojinin uzmanlık alanı. Şiddet sadece fiziki olarak yapılan bir şey olmuyor. Ebeveynler tarafından ilgisizlik, özellikle annenin bebeğe ilgisizliği ya da kayıtsızlığı bebek için ölüm acısıyla eş değer tutuluyor. Doğumdan hemen sonra bebek anne karnının üstüne yatırıldığında, bebek anneyle göz teması kurabilmek için hareketlenmeye başlıyormuş mesela. Anneyle göz teması kuramama veya boş, soğuk bakışlar algılandığında işte o ölüm acısına eş değer acı yaşanıp felç olma durumu gibi bir an yaşanıyor. Beslenme, dışkı ihtiyaçları için dışarıdan birine ihtiyaç duymayan bebek, güvenilir ve korunaklı bir anne karnından ciğerleri yırtılırcasına nefes almaya başladığı bir dünyaya geliyor. Büyük bir travma. Şüphesiz ki anne için de öyle. Buradaki konu sapiens bebito. Sonrasında bebeklikle başlayan travmalar silsilesi devam ediyor. Genelde bebek bol bol uyusun diye ebeveynler ev içinde pervane olur. Bebeğin ilk senesinde yemek ve uykudan çok tensel temasa ihtiyacı oluyormuş. yani sevgi. Burada ebeveynler bilerek ya da bilmeyerek hataya düşüyor. Uyusun da büyüsün olayı gerçekten bebeğin gelişimi için de istenebilir, ebeveynlerin dinlenmeye veya kendilerine vakit ayırma ihtiyacından dolayı da istenebilir. Sevgisizlik, ilgisizlik, şiddet, taciz gibi travmatik durumlarda çocuk bu davranışlarda bulunan ebeveyniyle kendisini özdeşleştirip kendi kimliğini bulamadan yitirmeye başlıyor. Sevgi ve ilgi talep ettiği için kendisinin suçlu olduğuna kendisini ikna edip yaşamaya çalışıyor. Hayatına giren insanlara sevgi ve ilgi gösterememesi karşısındakini kendisine benzetmesinden dolayı da olabiliyor. ya da anne ve babasının ilgisini çekmek istediği için rol yapmaya alışan bir bebek ilerleyen dönemlerinde kendisine ilgi gösteren kişileri de anne babasını kandırdığı gibi karşısındakileri de kandırdığını düşünüp, bilinçli veya bilinçsizce içten içe küçümsüyor. Şiddet gördüyse, bu durumda kurban olmasına rağmen şiddet uygulayanla kendisini özdeşleştiriyor. Kendisini suçlu gördüğü için şiddet gördüğünü kabullenip bunu içselleştiriyor ve suçluyu haklı bularak onunla kendisini içten içe özdeşleştiriyor. Taciz olaylarında da böyle. Ebeveynlerinden birinin tacizine uğramış bir çocuk, kötü bir şeye maruz kaldığını bilse dahi ebeveyninin dedikleri yaparsa ya da davranışlarına karşı koymazsa, ebeveyninin ileride düzeleceğini düşünebiliyor. Bu tür içselleştirmeler sonucunda da çoğu kişi kurbandan ziyade suçlu ile empati kuruyor ve kurbanı suçluyor. Benzer travmaları yaşamış olan insanlarla karşılaştığında da yerini suçludan yana alıyor. Hepimiz yaralı çocuklarız. Yaralı olmak sadece tacize veya şiddete maruz kalmak değil. Bakıma muhtaç bir canlı olarak dünyaya geldiğimizde, annemizle kurmamız gereken göz temasının geç olması bile derin yaralar bırakıyor. İnsan olmak zor. Anlamak çözmeye yetmez demiş. Çözüm için bilinen bir kaç seçenek var tabii.. Bir uzmana danışın. Psikoterapi, anti depresan ilaçlar, kendinle yüzleşmek, okumak, araştırmak vs. Bol şanslar.
Empatinin Yitimi
Empatinin YitimiArno Gruen · Çitlembik Yayınları · 2020315 okunma
·
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.