Gönderi

168 syf.
7/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Güzel Şeyler İlgi İstemez
“Tibet’te altı yıldır izlediğim bir hayvan var” dedi Munier. “Yaylalarda yaşıyor. Onu fark edebilmek için uzun uzun yaklaşmak gerekli. Bu kış oraya döneceğim, gel benimle.” “Kimmiş bu?” “Kar panteri.” “Yok olduğunu düşünmüştüm.” “İşte öyle düşündürtüyor.” Nasıl ki Kaptan Ahab Moby Dick’in peşinden binlerce deniz mili yol aldıysa, Munier de aynı hırs ve sabırla kar panterinin izini sürer. Yalnız arada bir fark vardır. Munier aslında barışçıl biçimiyle “Moby Dick sendromu”dan mustariptir. Balina yerine bir panter avlıyordu ve zıpkınlamak yerine onun fotoğrafını çekmek istiyordu. Diğer taraftan Kaptan Ahab ile fotoğrafçı Munier arasındaki çok önemli ortak bir nokta var: Munier de, Herman Melville’in kahramanıyla aynı ateşte yanıyordu. Aristo “Hayvanların Tarihi” kitabında panterler hakkında şöyle der: “Panterler ve ayılar haricindeki bütün dişi hayvanlar erkeklere göre daha cesaretsizdir. Bu cinslerin dişileri daha cesurdur.” Panterlerin dişileri cesur oldukları kadar en gizemli hayvanlar arasındadırlar. Öyle ki Tibetliler onlar için hayvanların kralı lakabını verir ve pantere Tibetçede sea derlermiş. Çocuklar bu kelimeyi bir ünlem gibi yüksek sesle ve mimikler eşliğinde, köpek dişlerini göstermek için işaret parmaklarını ağızlarının önüne getirerek telaffuz etmeye gösterirlermiş. Bunun sebebi bir çocuğun 10 yıllık hayatında bu hayvanı sadece bir kez görmesiyle ilişkin olabilir. Kar panterine “hayalet kedi” yakıştırmasını yapanlar da var. Bu hayvan asla başkası tarafından görünmesine izin vermez. Böyle olması güzel şeylerin ilgi istemediği gerçeğini hatırlatmak için mi acaba? Acaba bu panter kendini biz okurlara da gösterecek mi? Bunun cevabını kitabı okuyacak okurlara bırakalım. Günümüzün en meşhur hayvan fotoğrafçılarından Vincent Munier yazar Sylvain Tesson’a Orta Asya’nın zorlu coğrafyasında, dünyanın çatısında, 5000 metre yükseklikte bu hayvanın izini sürmeyi teklif eder. Bu uzun ve zorlu yolculuk sadece bir kar panteri yolculuğu değil, insanın aynı zamanda kendi içine yapacağı bir yolculuğa da dönüşecektir. İnsanın bu dünyadaki yerinden başlayan sorgulama insanlarla hayvanlar arasındaki ilişkiye kadar uzanacaktır. Doğanın ritmi ve hayvanlarla uyumu o rakımlarda kristal gibi berraklaştıkça insanın aslında bu dünyaya ne kadar yabancı olduğu da anlaşılıyor. Doğadaki her canlının, her bir taş parçasının bile yaşama bir estetik uyum kattığını düşünecek olursak insanın bir özdeyişe hiç mi hakkı yok sorusu akla gelebilir. İnsan? Tanrı zar attı ve kaybetti. Öyle görünüyor ki bu dünyaya en uyumsuz canlı insan. Bu dünyanın ritmi, dengesi, doğal hayatı, canlısı cansızı yeryüzünde ne varsa hiçbiri onun yıkıcı gücünden kaçamıyor. Bu ikilinin birlikte yaptığı yolculuk bize bu gerçeği gösteriyor. Bu yolculukta, o zorlu coğrafyada yaşayan insanları ve hayvanları daha yakından tanıyoruz, onlara ait yazar ve dostunun düşüncelerine misafir oluyoruz. Bu kitabın belgeselinin de olduğunu hatırlatmak istiyorum, meraklısı izleyebilir: The Velvet Queen (2021) “Walter Mitty’nin Gizli Yaşamı” adlı sinema filminde kar panteri ile ilgili bir sahne vardı, izleyenlerin ne sahneyi ne de oradaki diyaloğu unutması mümkün değil. Bir kedinin peşinden tek bir fotoğraf için binlerce kilometre gitmek, her türlü hava şartlarına katlanmak, zorlu coğrafyalarda hayatta kalmaya çalışmak acaba nasıl bir tutkuyla açıklanabilir? Ama benim asıl merak ettiğim şey o an geldiği vakit, kaçan ile kovalayanın karşılaştığı an o fotoğrafı çekmemek nasıl bir tutkuyla açıklanabilir?
Kar Panteri
Kar PanteriSylvain Tesson · Kırmızı Kedi Yayınları · 202210 okunma
·
779 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.