Gönderi

632 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Ya şimdi ya hiçbir zaman!
Gördüğünüz an gözünüzün korktuğu, okumaya başladığınızdaysa kendinizi sayfaları çevirmekten alıkoyamayacağınız bir kitap Oblomov. Peki kimdir bu Oblomov? Bildiğiniz kitap karakterlerini unutturacak bir kişidir; temiz kaplidir, dürüsttür ama tembeldir. Öyle tembeldir ki ona ait olan mal varlıklarıyla ilgilenmez, arkadaşlarının davet ettikleri yerlere gitmek istemez, hayatında gerçekleşebilecek en ufak değişiklikten korkar; hep aynı şeyleri yaparak yaşayıp gitmektedir. Alıştığımız o her zorluğu aşan, maceradan maceraya koşan, hiç durmaksızın çalışan, her düştüğünde kalkan, kimse olmasa bile tek başına hayat mücadelesi verip başaran bir karakter değildir. Hayatını sakin, huzurlu, ihtiyacı olan her şeyi hazır bularak geçirmek istemektedir. Ancak hayat, diğer herkes gibi Oblomov'u da rahat bırakmaz. Kahyadan gelen mektup üzerine çiftlikte işlerin yolunda gitmediğini ve ev sahibinin de kendisinin evden taşınmasını istediğinde Oblomov'un hayatı tepetaklak olur ve ne yapacağını bilemez. Evine gelen misafirlerden kendisine bir yol göstermelerini ister. Ve en sonunda hiç düşünmeden Tarantyev'in teklifini kabul edip hiç okumadığı ve daha sonradan başına bela olacak bir kontrat imazalar. Oblomov neden bu kadar tembelce bir yaşamı kabullenmiştir diye sorduğumda bulabildiğim tek mantıklı cevap, büyüdüğü evde gözlemlediği yaşam tarzıdır. Hep aynı pencereden bakıp hep aynı manzarayı görmektir onunki aslında. Oblomovka'dakinden başka bir hayatı düşünemez. Ştolts gelir ara sıra, o yoğun hayatının içinden bu durgun hayata acıyarak bakar, onu bu hayat şeklinden çekip kurtarmak ister. O da kendisininki gibi bir hayattan başkasını düşünemez çünkü. Çalışmadan hayat olmaz anlayışıyla çocukluğundan beri hep bir şeyler peşinde koşan birisi, kıyafetlerini giymede bile uşağına muhtaç olan birisinin nasıl olup da buna hayat dediğini anlayamaz. "Çoraplarını kendin giymeyi bilmiyordun. Şimdi de nasıl yaşayacağını bilmiyorsun." (s. 494) Neydi bu Oblomovluk dedikleri? Kurtulabilir miydi ondan? Öğrenebilir miydi diğerlerinin söylediği tarzda yaşamayı? Gençlik arzularına dönebilir miydi, o Ştolts'un tanıdığı adam olabilir miydi yeniden? "İleri mi atılmalıydı yoksa olduğu yerde mi kalmalıydı? Bu Oblomovca soru, Oblomov için Hamlet'inkinden (olmak ya da olmamak) daha değerliydi." Her ne kadar öyleymiş gibi görünse de aslında, Oblomov, basitçe tembel deyip geçebileceğimiz bir adam değildi. Her şeyin farkındaydı, insanların ikiyüzlülüğünden sıkılmıştı, sürekli koşuşturmalarla dolu olan boğucu bir yaşama uygun hissetmemişti kendisini. Onunkisi her şeyi anlamış, bilmiş ve çevresindeki kirli düzene rağmen temiz kalabilmiş, kendi köşesine çekilmiş sessiz bir adamın yaşamıydı. Hayattan istediğini alamayacağının, hayallerinin gerçekleşmeyeceğinin ve dolayısıyla da tüm bu karmaşaya katlanmanın gereksiz olduğunun bilincindeydi. Öyle güzel anlatmıştı ki derdini: "Ya ben yaşadığım hayatı anlayamadım ya da bu hayatın hiçbir değeri yoktu." (s. 227) Ştolts sayesinde tanıştığı Olga ile hayat amacını bulmuş kadar sevinmişti Oblomov. Aşkının onu Oblomovluktan kurtaracak şey olduğunu düşünmüştü. Ancak sonuçta, Olga gibi bir kadın bile onu Oblomovluktan kurtaramamıştı. Zaten birisi için diğeri 'aşk' iken diğeri için 'aşka hazırlık'tı. Olga ile yaşamın tehlikeli sularına yönelen Oblomov, Agafya ile birlikte tekrar Oblomovka hayatına geri dönüyor ve huzur buluyor, böylece kendi eski hayatını yeni bir evde yeniden kuruyor. Tıpkı üzerinden çıkarmadığı hırkası gibi bu yaşantı da onun ruhuna yapışmış, nereye gitse onunla birlikte geliyor. Beni en çok etkileyen ve zihnimde en net canlandırabildiğim kısımlar, Olga'nın Oblomov'a leylak dalı uzattığı ve Ştolts ile Oblomov'un vedalaşma bölümleriydi. Ştolts ve Olga, bu iki karakter, Oblomov'un hayatında çok önemli bir yer tutuyordu. Onu yanlarına çağırıp birlikte yaşamayı teklif etseler de tüm sevgisine rağmen kabul etmiyordu, Oblomov. "Size hasetle bakmaktan korkuyorum. Mutluluğunuzun aynasında benim harcanmış perişan hayatımı görürüm. Başka türlü de yaşayamam artık. Biliyorsun, elimde değil." (s. 548) Bir de hep kafamda bir soru işareti kalacak şu konuşması vardı Oblomov' un: "Biliyorum, farkındayım... Ah Andrey, her şeyi biliyorum. Yıllarca bu hayatı yaşamaktan utandım. Ama ben senin yolunda yürüyemem... Belki bundan öncekinde olurdu. Şimdi... çok geç... Git ve beni bırak." Eğer bu kitabı okumayı düşünüyorsanız düşünmeyi bırakın ve bir an önce okumaya başlayın derim. Benim çok sevdiğim bu kitabı umarım sizler de seversiniz.
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139.8k okunma
·
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.