Sevdiğinize herhangi bir sebeple ayrı dünyalara yol alacak olsanız, yokluğunda ağlamamak için söz verebilir miydiniz?
Peki ya sevdiğinizle tüm yaşantınızı birlikte geçirme hayali kurarken tıpta çaresi olmayan bir hastalığı olsa " Bu iş burada bitmeli, benimle mahvolmanı istemiyorum, lütfen git" dediğinde bırakır mıydınız?
Çok çok uzun süredir etkisinde bu kadar kalıp, okurken gözlerim nemlenmemişti. Keza kitaplarda karşılaştığım duygu dolu olduğu, ağlayacağımı garanti eden okurları veya kitapları haklı çıkarmadım. Kitaplara ağlayan bir okur değilim de.
Fakat gel gelelim "Ağlamamak İçin Söz Verdim" hislerimden, duygularımdan bıçakladı. Tabii ki bu okuyucunun duygusal durumu, o an ne hissettiğiyle çok bağlantılı. Son sayfada yer alan mektubu sanki bana yazılmışçasına defalarca okudum. Playistini dinledim, mektup bana oldukça ağır geldi.
Kitabı nasıl edindim, ne dikkatimi çekti hiçbir fikrim yok. Ben alacağım her kitabın arka kapağını mutlaka okurum. Bu arka kapağı okumadım, elime gelince de okumadım. Yaz ayında hafif bir okuma olsun düşüncesiyle almıştım.
Tek hayali tiyatro eğitimi almak olan Doğa, üniversiteyi kazanır. Ailede bir bayram havası hakim olur. Okula gidip de dışarıdan okulu uzun uzun inceleyen Doğa,
Can ENVER'in imalı sözlerinin arasında kalır. Sözlü atışmalarının sonunda gireceği dersin hocası olduğunu sınıfa girince öğrenir. Hocanın kim olduğunu öğrenmesi ise başka bir şok olur kızımız için.
Ünlü oyuncu ve yönetmen Can ENVER'dir. Hayran olduğu adam. Doğa'yı görür görmez etkilenir Can. Küçük yaşta annesini kaybedince, kalbinde kimseye yer vermez, anne yokluğunu kimsenin kapatmasına müsaade etmez oyuncumuz Can. Fakat öğrencisi olan Doğa AYDIN'ın kokusuna yenilir. Sık sık annesini rüyasında görür ve bu rüyada bir ayrıntı vardır. Annesinin yanında bir kız vardır ve hızla kendine doğru gelir.
Can'ın kahve davetini kabul eden Doğa, o gün ve daha sonraki zamanda başına nelerin geleceğini bilmez. İçilen kahve sonrası sohbetin getirdiği duygu seli hoca öğrenci olarak geldikleri tiyatro binasında sevgililiğe evrilir.
Birlikte sahneye çıkan bu tatlı çift ileride başlarına gelecek olan felaketin ilk sinyallerini daha o gün yaşar. Can ENVER sahnede bayılır. - Aha dedim kesin beyninde tümör var. Bir şey varmış evet ama bu tümör değilmiş. Yazar ilk kitabı olmasına karşın hastalığını çok iyi gizleyip, tahmin ettirdi açıkçası. Lakin ben beyin tümörü olduğuna neredeyse çok emin olmuştum. Doktor teşhisi açıklarken sesli tepkiler verdim, klişelere bu kadar şaşırmam çünkü. Teşhis klişenin de ötesinde.
Can ENVER, Alzheimer'in bir çeşidi olan Cadasil hastasıdır. Hızlı bir şekilde ilerleyecek olan bu hastalık hayatlarındaki tüm dengeleri alt üst eder. Tabii bir de buna bebek müjdesi eklenince Can için toz duman olur her şey.
Her şeyi unutur,yatağa bağlanır yemek yiyemez vs vs. Can'ın payına düşen bu hastalık gen kaynaklıdır, annesini de bu hastalıktan kaybeder. Kendisinin de bunu yaşayacak olup olmaması hep aklındadır. Tüm bu süreci çok sonra öğrenir Doğa.
Sonuna hiç değinmeyeyim dağıldım zira.
Hikâyeniz yürek parçalasa da sizi, mücadelenizi, aşkınızı çok sevdim.